‘İşkence Görenlerle Dayanışma Günü’ kapsamında birçok kentte eş zamanlı basın açıklaması düzenlendi. Açıklamalarda, Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmeler hatırlatılarak, ‘Türkiye’nin insan hakları sorunu var’ vurgusu yapıldı
İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Türk Tabipleri Birliği (TTB), barolar, kadın dernekleri ve sivil toplum örgütleri, “26 Haziran İşkence Görenlerle Dayanışma Günü” dolayısıyla birçok kentte açıklama yaptı.
Amed
Amed Barosu, Amed Tabip Odası, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Amed Temsilciliği, Rosa Kadın Derneği, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Amed şubeleri, İşkence Görenlerle Dayanışma Günü kapsamında, Koşuyolu Parkı’nda bulunan İnsan Hakları Anıt’ı önünde açıklama yaptı. Açıklamada, “İşkencesiz dünya mümkündür” pankartı açıldı.
Açıklama metnini, imzacılar adına TİHV Amed Şube Temsilcisi Murat Aba okudu. Aba, Birleşmiş Milletler (BM) “İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezaya Karşı Sözleşme”nin 26 Haziran 1987’de yürürlüğe girdiğini ve bugünün 1997’de BM tarafından “İşkence Görenlerle Dayanışma Günü” olarak ilan edildiğini hatırlattı.
Türkiye’nin de altına imza attığı bu sözleşmenin, insanın sahip olduğu onur ve değeri korumak için işkenceyi mutlak olarak yasakladığını söyleyen Aba, sözleşmedeki net belirlemeye karşın işkencenin dünyanın birçok yerinde, devletler tarafından toplumlara karşı insanlık dışı bir cezalandırma ve yıldırma aracı olarak kullanıldığına dikkat çekti.
Türkiye’nin insan hakları sorunu var
Aba şunları söyledi:
“Maalesef Türkiye’de işkence ve diğer kötü muamele sadece askeri darbeler döneminde değil tüm cumhuriyet tarihi boyunca sistematik bir devlet pratiği olarak varlığını korumuştur. Türkiye’de işkenceye dair tespitler, mutlak yasağa ve insanlığa karşı bir suç olma vasfına rağmen işkencenin Türkiye’nin en başat insan hakları sorunu olduğunu ortaya koymaktadır.
Son dönemde mimari yapısı ve gündelik uygulama rejimi ile izolasyon koşullarını daha da ağırlaştıran S ile Y Tipi ve Yüksek Güvenlikli yeni hapishanelerin açılması, bilhassa da Avrupa İşkencenin ve İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Ceza veya Muamelenin Önlenmesi Komitesi’nin (CPT) raporlarında da yer verildiği üzere İmralı Hapishanesi’nde uygulanan izolasyonun özel biçimi kabul edilemezdir.”
Aba, işkencenin önlenmesi için yapılması gerekenleri ve taleplerini şu şekilde sıraladı:
“* İşkencenin Türkiye’de bu boyutta olmasının en temel nedeni, işkence yasağının mutlak niteliği ile bağdaşmayan çok ciddi bir cezasızlık kültürünün varlığıdır. Her şeyden cezasızlık politikalarına derhal son verilmelidir.
* Her düzeyde yetkililer işkenceyi ve işkenceciyi öven, teşvik eden söylemlerden vazgeçmeli, uluslararası mekanizmaların tavsiyeleri doğrultusunda işkence uygulamaları kamuya açık bir şekilde kesin olarak kınanmalıdır.
* Gözaltı koşullarında usul güvenceleri eksiksiz olarak uygulanmalıdır. Gözaltı süreleri kısaltılmalıdır.
* Mevcut Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) kaldırılmalı, BM İşkenceye Karşı Sözleşmeye ek Protokol (OPCAT) ve BM Paris Prensiplerine uygun, tümüyle bağımsız yeni bir Ulusal Önleme Mekanizması (UÖM) oluşturulmalıdır.
* İşkencenin belgelenmesi ve raporlandırılması bir BM belgesi olan ‘İstanbul Protokolü’ ilkelerine göre yapılmalıdır.
* İşkenceye ilişkin iddialar İstanbul Protokolü ışığında hızlı, etkin, tarafsız bir şekilde soruşturulmalı, bağımsız heyetlerce araştırılmalı, adli yargılama süreçlerinin her aşamasında uluslararası etik ve hukuk kurallarına uygun davranılmalıdır.
* Hapishaneler insan hakları, sağlık ve hukuk örgütlerinin bağımsız denetimine açılmalıdır.
* CPT raporlarının tümü açıklanmalı ve tüm tavsiyelere uyulmalıdır.
* Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulları’nı yürütmeye doğrudan bağımlı kılan, adeta bir mahkeme gibi hareket ederek yargı yetkisi kullanmasına yol açan tüm düzenlemeler iptal edilmelidir.”
Êlih
Êlih’te (Batman) ise İşkence Mağdurlarıyla Dayanışma Günü dolayısıyla İHD Êlih Şubesinde basın açıklaması gerçekleştirildi. Açıklamayı okuyan İHD Şube Yöneticisi Sinan İslam Gegin, işkencenin her geçen gün artarak devam ettiğini belirtti. Gegin, “Kolluk güçlerinin, evrensel hukukta ve ülke yasalarında tanımlanan zor kullanma yetkisinin çok ötesine geçen, kural dışı, denetlenmeyen, cezalandırılmayan, siyasal iktidar tarafından görmezden gelinen, hatta teşvik edilen bu şiddeti sıradanlaşmış, gündelik yaşamın bir parçası haline gelmiştir” diye konuştu.
Gözaltı esnasında gerçekleşen işkenceyi anlatan Gegin, özellikle son dönemde Kurdistan kentlerinde kayyım protestoları sırasında yaşanan şiddete dikkat çekti.
Mersin
Mersin’in Akdeniz ilçesinde İHD binasında açıklama yapıldı. İHD yöneticilerinden Hakkı Demir, Türkiye’de hapishanelerin, her dönem işkence ve diğer kötü muamele uygulamalarının yoğun olarak yaşandığı mekânlar olduğunu vurguladı.
Adana
İHD Adana Şubesi de kendi binalarında basın toplantısı düzenledi. “Küresel insani krize karşı insan hakları değerlerine sahip çıkıyor, işkenceye hayır diyoruz” pankartının açıldığı açıklamada ortak basın metnini İHD Adana Şube Başkanı Yakup Ataş okudu.
Dîlok
İHD Dîlok Şubesi, şube binalarında basın toplantısı düzenledi. Toplantıya, şube üye ve yöneticilerinin yanı sıra 78’liler Girişimi üyeleri ÖHD ve ÇHD Dîlok Şube üyeleri katıldı. Toplantıda konuşan İHD Dîlok Şube Eşbaşkanı Bahri Oğuz, işkenceyi önlemek ve insanlık onuruna sahip çıkmanın tüm toplumun sorumluluğu olduğunu vurguladı.
Kaynak: MA