IŞİD’in en büyük mali kaynağı Suriye’de işgal ettiği petrol yataklarıydı.Ebu Bekirel Bağdadi, bu imkanlara kavuştuktan sonra halifeliğini ilan etti ve büyük‘eylemlere’ girişti. Dünyanın her yanındaki cihatçıları kendi ‘devleti’nde yaşamaya davet etti
Hüseyin Kalkan
Irak El-Kaidesi ve Irak İslam Devleti’ne ait ele geçirilen 200’den fazla belge, harcama raporu ve benzeri dokümanın RAND araştırma şirketi tarafından analiz edilerek yapılan araştırmada; 2005 ile 2010 arası örgüte dışarıdan yapılan bağış oranı sadece yüzde 5 idi. Geri kalan operasyonel bütçe açığı Irak içinden karşılandı. Örgüte bağlı birimlerin kaçırma, alıkoyma, rehin alma ve diğer aktivitelerden elde ettikleri gelirin yüzde 20’sini grup merkezine göndermek zorunda olduğu belirlendi. Yüksek rütbeli komutanlar bu gelirleri yeni saldırılar gerçekleştirilebilmesi için yerel veya bölgesel birimlere aktarır. Kayıtlar IŞİD’in nakit para açısından Musul’daki üyelerine bağımlı olduğunu gösterir. 2014’ün ortalarında, Irak istihbarat birimlerinin bir IŞİD ajanından edindiği bilgiye göre örgütün 2.000.000.000 dolarlık finansal gücü vardı. IŞİD daha sonra özellikle Suriye’de petrol sahalarını ele geçirdi ve daha büyük bir parasal güce kavuştu.
IŞİD ve petrol ticareti
Suriye iç savaşı ve ona bağlı olarak IŞİD’in bu ülkede üstlenmesi örgütün daha büyük parasal imkana ve militan kaynağına kavuşmasına yol açmıştır. IŞİD bu bölgeye gelmeden önce zaten binlerce militan bölgede bulunuyordu. Örgütün uyguladığı yöntemler ve bir toprak parçasına hakim olmak için gösterdiği inat, militanların bu örgütü tercih etmesine yol açtı. Ayrıca Bağdadi’nin halifeliğini ilan etmesi ve dünyanın her tarafındaki cihatçıları halifeliğinin bayrağı altında yaşamaya çağırması örgütün militan gücünü artırdı. IŞİD Suriye’de petrol bölgelerini işgal etmeye öncelik vermiştir. Bu tesadüfü bir tercih değildi.
IŞİD yönetim kadrosunda çok sayıda Saddamcı vardı ve bunlar petrol işlerinden iyi anlıyorlardı. Ayrıca yine bu kadro savaş yürüten bir örgütün paraya ne kadar ihtiyacı olduğunu iyi biliyorlardı. Yine bunlar ham Petrolu karaborsada nasıl pazarlayacağı bilgisine de sahiptiler. Eski Saddamcılardan birçoğu, ABD işgalinden önce devletin çeşitli kademelerinde görev yapıyorlardı ve başka ülkeleri yöneten mevkidaşları ile sıkı ilişkilere sahiptiler. Bütün bunlar IŞİD’in petrol bölgelerine yönelmesini ve işgal ettikten sonra pazarlamasını kolaylaştıran etmenlerdi. Petrol ticareti ile ilgili en çok adı geçen ülke Türkiye oldu. Önce Amerikalılar, sonra Ruslar Türkiye’yi IŞİD petrol ticareti ile ilişkilendiren açıklamalar yaptılar, belgeler yayınladılar. Özellikle Rusya, uçak krizi sırasında klasörler dolu belgeyi ve videoyu Birleşmiş Milletlere(BM) sundu. Her iki ülkede basın gündeme taşıdı, konu ile ilgili sayısız haber yayınlandı.
ABD belgelerinde
ABD zaman zaman IŞİD yöneticilerine operasyon yaptı, bazılarını ele geçirdi. Bu yöneticilerle birlikte çok sayıda belgede ele geçirildi. ABD’nin ele geçirdiği üst düzey yöneticilerden biri IŞİD Petrol Bakanı olarak nitelenen Ebu Sayyaf’tı. ABD Özel kuvvetleri Ebu Sayyaf’ın Rakka’daki evine bir saldırı düzenledi ve Sayyaf öldürüldü. Evde birçok belge ele geçirildi. Bu belgelerdeki bazı bilgiler basına sızdırıldı. Bu belgeleri temel alan bir haber İngiliz Observer gazetesinde yer aldı. Habere göre, Türkiye’nin IŞİD’in petrol ticaretine kolaylık sağladığına dair detaylı bilgiler verildi. 2015 Temmuz’unda yayınlanan Martin Chulov imzalı haberde özetle şu bilgiler yer aldı: “ABD özel kuvvetler birimi Mayıs ayında Suriye’de üst düzey bir IŞİD liderine yönelik operasyon düzenlemiş ve komşu ülkelere operasyonla ilgili bilgi vermemeye özen göstermişti. O dönemde türünün tek örneği olan operasyonun hedefi IŞİD’in petrol kaçakçılığından sorumlu yöneticisi Ebu Sayyaf’tı.
IŞİD’in üst düzey isimleri hariç kimse Ebu Sayyaf’ın adını dahi bilmese de, bu isim Türkiye’ye hiç yabancı değildi. 2013’ün ortalarından itibaren Tunuslu Ebu Sayyaf Suriye’nin doğusundaki petrol sahalarından çıkarılan petrolün ülke dışına kaçırılmasından sorumlu isim haline gelmişti. Karaborsa petrol, kısa sürede IŞİD’in en önemli gelir kapılarından birisine dönüştü. En önemli alıcı konumunda ise Türkler bulunuyordu.”
“Cihatçı gruplar ve Türkler arasındaki petrol ticareti, iki taraf arasındaki işbirliğinin bir kanıtı olarak kabul edilir hale gelmiş durumda.” diye devam eden İngiliz gazeteci, şu bilgilere yer veriyor: “ Petrol ticareti bağlantıları ABD ve Avrupa tarafından da tepkiyle karşılanmıştı. Yapılan tahminler 2013’ün başından itibaren 6 ay boyunca IŞİD’in petrol ticaretinden günlük 1 ila 4 milyon dolar gelir sağladığına işaret ediyor. Bu finansal kaynak örgütü sınırlı imkanlara sahip hırslı bir yapıdan, yabancı savaşçıları dahi çekebilen ve ülkelerin sınırlarını tehdit eden bir yapıya dönüştürdü.
Ebu Sayyaf’ın öldürülmesinden hemen önce adı konmamış bir ittifaka yönelik şüpheler dile getiriliyordu. Ebu Sayyaf’ın karargahında ele geçirilen istihbaratın içeriğini bilen Batılı bir yetkili, Türk yetkililer ile IŞİD arasındaki doğrudan temasların artık ‘inkar edilemeyeceğini’ ifade ediyor. Yüzlerce flaş bellek ve belgenin ele geçirildiğini söyleyen yetkili, ‘Tüm belgeler analiz ediliyor. Ancak aradaki bağlantılar şimdiden o kadar açık ve net ki Ankara ile aramızdaki politikalara ciddi tesiri olabilir’ diyor.
Ebu Sayyaf’tan sonra
Gazetenin haberinde Ebu Sayyaf’ın öldürülmesinden sonrada petrol kaçakcılığının sürdüğü belirtilerek, “Her ne kadar Ebu Sayyaf’ın yürüttüğü petrol kaçakçılığı artık işlemiyor olsa da, hâlâ tankerler derme çatma kuyulardan çekilen petrolü sınıra götürüyor. Bir IŞİD üyesi örgütün Suriye ve Irak’ta kontrol ettiği bölgeleri ekonomik açıdan kendi kendisine yetebilir hale getirmesinin uzun zaman alacağını vurguluyor ve ‘Türklere ihtiyaçları var. İki taraf arasında yoğun bir işbirliği de söz konusu. Türkiye’nin IŞİD’e çok sert bir darbe vurması da güç yorumunu yapıyor.”
BM’ye verilen belgeler
Türkiye ile IŞİD arasındaki petrol ticaretine dair en kuvvetli açıklamalardan biri de Rusya’dan geldi. Rusya, Erdoğan ve ailesinin, IŞİD’in Suriye’deki yasadışı petrol sevkiyatıyla doğrudan ilişkili olduğunu açıkladı ve buna dair klasörler dolusu belgeyi BM’ye verdi.
Bir Rus uçağının Türkiye hava sahasında düşürülmesinden sonra iki ülke arasında yaşanan kriz üzerine Rusya elindeki belgeleri açıkladı. Rusya Savunma Bakanlığı bu konudaki açıklamaların o dönem (Aralık, 2015) düzenlediği bir basın açıklaması ile duyurdu. Rus yetkililer, Suriye’deki IŞİD militanlarının mali kaynakları ve petrol gelirlerine ilişkin Rusya Savunma Bakanlığı’nın elindeki kanıtların, bakanlığın sitesinde yayına koydu.
Rusya Savunma Bakanı Yardımcısı Anatoly Antonov, IŞİD’i yenmek için yasadışı petrol ticareti kanallarının ve alt yapısının yok edilmesi gerektiğini söyledi. Antonov, “Suriye’den yasadışı şekilde satılan petrolün ana güzergahı Türkiye” dedi. Açıklamada IŞİD’in Türkiye ile petrol ticaretine dair şu bilgiler paylaşıldı. “IŞİD kontrolündeki bölgelerden Türkiye’ye yapılan petrol ticaretinin üç ana güzergahını belirledik. Suriye ve Irak’taki yasal sahiplerden çalınan bu petrollerin ana tüketicisi, Türkiye’dir. Verilere göre bu yasa dışı ticarete Türkiye’nin üst düzey siyasi yönetim kadrosu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesi karışmıştır. Biz daha önce birçok kez teröristlerle flört edilmesinin tehlikelerinden bahsettik. IŞİD’in kontrolündeki bölgelerden Türkiye’ye sokulan petrolün bir bölümü iç pazara sunuluyor. Petrolün bir bölümü de gemilere yüklenip işlenmek üzere Türkiye sınırları dışına çıkarılıyor.”
‘Türkiye ile ticaret’
Rus savunma bakanlığının açıklamasında ‘Erdoğan ve ailesinin IŞİD’in petrol sevkiyatı ile doğrudan ilişkisi var.’ deniliyordu. Bakanlığın açıklamsı bu konu ile ilgili şu bilgileri veriyor. “Kasım ayında Türkiye sınırı yakınlarında 16 bin 260 adet petrol tankeri görüldü. Tanker sürücülerinden bazıları yüzlerini hırsız gibi maskelerle kapatıyordu. Uzaydan çekilen görüntüler, tankerlerin sınırı geçtikten sonra Türkiye’de ilerlemeye devam ettiğini gösterdi.” Suriye’den Türkiye’ye yasadışı petrol ticaretinde kullanılan üç ana rota tespit ettiklerini belirten Rusya Genelkurmay yetkilisi Sergey Rudskoy, bunlardan birinin Deyr ez Zor’dan Batman’a, ikincisinin Tel Afar’dan Cizre’ye, üçüncüsünün de Rakka’nın güneyindeki bir petrol yatağından Osmaniye’ye gittiğini açıkladı. Açıklamada ayrıca şu bilgilerede yer veriliyor: “Bazı durumlarda da IŞİD tankerleri Suriye’nin Türkiye sınırını geçip limanlara gidiyor, petrol buradan işlenmek üzere gemilerle üçüncü ülkelere gidiyor. Sadece son bir haftada Türkiye topraklarından IŞİD ve El Nusra saflarına 2 bin militan, 120 tonun üzerinde askeri mühimmat ve yaklaşık 250 adet motorlu araç akışı oldu. Güvenilir istihbarat raporlarımıza göre, Türkiye uzun zamandır ve düzenli biçimde bu tür faaliyetler yürütüyor.”
Dünyanın beklediği yanıt
Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik askeri hareketi başladıktan sonra uluslararası kamuoyunun cevabını en çok merak ettiği “IŞİD tekrar dirilir mi?” sorusu. Batı metropolleri için kâbus günlerinin tekrar başlama ihtimali herkesi ürküttü. Bu kaygılar haksız kaygılar değildi. IŞİD Paris’te Brüksel’de, Londra’da Berlin’de bütün batı başkentlerini derinden sarsan eylemler yapmış, yüzlerce insanın ölmesine yol açmıştı. Artık sadece başkentlerin değil küçük kentlerin güvenliği bile muhtemel IŞİD saldırılarına göre dizayn ediliyor. Ancak Kürtler’in Suriye’de IŞİD’i yenmesi bütün dünyada rahat bir nefes aldrdı. IŞİD işgal ettiği bütün toprakları Kürtler karşısında kaybetti. IŞİD, yeni destekler almazsa dirilmesi artık zor. Bir büyük darbede TSK’nın bölgeye yönelik müdahalesi sürerken geldi. Hem Ebu Bekir el Bağdadi hem IŞİD’in sözcüsü öldürüldü. Bu iki darbede örgüt için öldürücü darbelerdi. Üstelik her iki isimde Türkiye’nin kontrolündeki bölgelerde öldürüldüler. Ankara, bu konuyla ilgili henüz bir açıklama yapmadı. Ama dünyanın gözü kulağı Ankara’da ve bu konuyla ilgili bir açıklama bekliyor.
BİTTİ