Demokratik Suriye Güçleri ve aşiretler uyarılarda bulundu: DAİŞ yeni çıktığında Musul, Felûce hapishanelerine saldırılar oldu. El Kaide ajanları hapishanelerden kaçırıldı ve kendi örgütlerini kurdular. Hesekê cezaevine yapılan bu saldırıyı bu çerçevede değerlendiriyoruz. 5 bine yakın çete üyesi cezaevinden kaçacaktı
IŞİD’in 20 Ocak 2022 günü Hesekê kentinde yaklaşık 5 bin IŞİD’linin tutulduğu Sinaa Cezaevi’ne saldırı düzenlemesi ve bazılarının firar etmesi sonrası tansiyon yüksek. Çatışmalar 23 Ocak’ta da cezaevinin kuzey ve güney yakasında devam etti.
Saldırıda 5 bin kadar IŞİD’linin kaçırılmasının ve IŞİD’in canlandırılmasının planlandığı kaydedilirken Demokratik Suriye Güçleri Basın Merkezi Sorumlusu Ferhad Şamî ve aşiretler uluslararası güçlerin sessiz kalmaması gerektiğini söyleiler: “Bu çeteleri yargılamak için harekete geçilmesi gerekiyor. Çetelerin yargılanması ve sorunun çözülmesi için uluslararası bir mahkeme kurulmalıdır”
ANHA’nın haberine göre Badina aşiretinin ileri gelenlerinden Ali El Ebas, “DAİŞ hücrelerinin Xiwêran Cezaevi’ne düzenlediği saldırı bölge ve diğer ülkeler için büyük tehlike arz ediyor. Biz aşiret büyükleri olarak cezaevine yapılan bu terör saldırısını reddediyor ve kınıyoruz. DAİŞ sadece bölgelerimiz için değil tüm dünya ülkeleri için büyük tehlike arz ediyor” dedi.
Omera aşiretinin kanaat önderlerinden Cemal Hec Mansur da, IŞİD konusunda ilişkin uluslararası güçlerin sessizliğini eleştirerek şunları söyledi: “Uluslararası toplum sorumluluklarından kaçıyor ve DAİŞ tehdidine göz yumuyor. Kuzey ve Doğu Suriye’de çok sayıda DAİŞ çetesi bulunuyor. Bu çeteleri yargılamak için harekete geçilmesi gerekiyor. Bu güçlerin sessizliği kabul edilemez” diye konuştu.
IŞİD hücrelerinin Sinaa Cezaevi’ne düzenlediği saldırıların, Katar, Türkiye ve Rusya’nın da dahil olduğu bir komplo olduğuna inandığını kaydeden Hec Mansur, “Bu saldırı uluslararası bir komplodur” dedi.
Saldırıların Türkiye’nin Eyn İsa, Til Temir ve Zirgan’a yönelik saldırılarının bağlantılı olduğunu vurgulayarak, Hesekê’deki operasyona desteğe giden Til Temir Askeri Meclisi’ne ait araca yapılan SİHA saldırısını buna kanıt olarak gösterdi.
IŞİD’in Kuzey ve Doğu Suriye ile sınırlı olmadığını, tüm dünya ülkelerini kapsadığını belirten Hec Mansur, “DAİŞ’in Fransa ve Amerika’da nasıl terör saldırıları gerçekleştirdiğini gördük” dedi.
Cezaevi saldırısının zamanlamasının tesadüf olmadığını, Özerk Yönetim’in kuruluş yıldönümüne ve Türkiye’nin Efrîn’e (Afrin) girmesinin yıldönümüne denk geldiğini kaydeden Hec Mansur, bunun önceden planlanmış bir planın boyutunu gösterdiğini vurguladı. Hec Mansur tüm siyasi, askeri ve diplomatik düzeylerde derhal harekete geçmeye çağırdı.
Hizwêla aşireti üyesi Qasim Hesen Zilfo da, IŞİD hücrelerinin saldırısının Özerk Yönetim’i hedef aldığına işaret ederek saldırıların zamanlamasının Özerk Yönetim’in kuruluş yıldönümüne denk gelmesinin tesadüf olmadığını belirtti. IŞİD’lilerin daha fazla suç işlemek için firar etmeye çalıştığını dile getiren Zilfo, uluslararası kamuoyunu bu konuda uyardı.
‘Henüz bitmiş değil’
Cizre Bölgesi Yasama Meclisi Eşbaşkanı Hikmet Hebîb de şunları söyledi: “DAİŞ tehlikesi henüz bitmiş değil. Özellikle Türk devleti olmak üzere bölgedeki devletlerin desteğiyle hücreleri halen var. Evet DAİŞ coğrafik açıdan yok edilmiş olabilir fakat halen örgütleri ve bölgede fikirsel olarak varlığını koruyor. Bu bağlamda sadece Kuzey ve Doğu Suriye üzerinde değil bütün Ortadoğu üzerinde tehlikedir. Sinaa Cezaevi’ne dönük saldırı basit değildir. Planlı bir saldırıdır ve bu konuya müdahale eden büyük devletlerin gizli elleri de var içinde. Şüphesiz geçtiğimiz yıllarda Türkiye’nin dünyadaki bütün DAİŞ teröristlerine kapıları açıp destek verdiğini gördük. Sinaa Cezaevi’ne dönük düzenlenen saldırıda bölgenin güvenliği ve istikrarı üzerinde çıkarları olanları gördük. İç Güvenlik Güçleri oradaydı ve Til Temir’den Hesekê’ye yardım için giden güçler insansız hava araçlarıyla doğrudan hedef alındı. Uluslararası toplumun sorumluluğu büyük bir sorumluluktur ve bu dosyaya yaklaşım adil olmalı. Uluslararası topluma düşen görev bu teröristlerin yargılanması için özel bir mahkeme kurmak. Fakat uluslararası çıkarlar her şeyden önce geliyor ve bu mahkeme kurulduğu zaman Türkiye ile diğer devletin teröristlere yardım ettiği yönünde itiraflar gelecek. Bu bağlamda uluslararası toplumun mahkeme kurulmasını göz ardı ediyor. ”
Türkiye’nin Girê Spî, Serêkaniyê ve birçok bölgesinde Suriye Milli Ordusu (SMO) ile hareket ettiğini kaydeden Hikmet Hebîb, “Bu DAİŞ’e desteğin farklı bir boyutu. İşgal bölgelerindeki grupları ve gizli hücreleri destekliyor. Bunun için uluslararası toplum sorumluluklarını yerine getirmeli ve gruplara destek veren Türkiye’ye sınır koymalı” dedi.
Demokratik Suriye Güçleri sözcüsü: 5 bin kaçış planlandı
Demokratik Suriye Güçleri (DSG) Basın Merkezi Sorumlusu Ferhad Şamî de Hawar Haber Ajansı’na (ANHA) açıklamasında saldırıların asıl amacının IŞİD’i yeniden canlandırmak olduğunu söyledi. Şamî, Türkiye ve Şam hükümeti basınının IŞİD’e sözcülük yaptığını kaydetti. Saldırılar karşısında uluslararası güçlerin sessiz kalmasına dikkat çeken Şamî, önümüzdeki günlerde bu güçlerin tutumuna farklı bir yöntemle cevap vereceklerini sözlerine ekledi.
Baskın yapılan Sinaa Cezaevi’nde 5 bin kadar IŞİD’linin kaçış planı olduğunu kaydeden Şamî, “Bu plan sadece birkaç çeteyi cezaevinden kaçırmanın planı değildi. Cezaevinden kaçan çeteler ne kadar kaçarsa kaçsın eninde sonunda yine güçlerimiz tarafından yakalanacaktır. Burada devreye konulan plan Ortadoğu’da devreye konulan üçüncü büyük plandı” dedi.
Hapishanenin büyük bir kısmını kontrol altına aldıklarını kaydeden Şamî, Sinaa Cezaevi’nin önemi konusunda şunları söyledi: “Onları bölgedeki ve dünyadaki insanların hayatını tehlikeye atmayacak şekilde dört duvar arasına koyduk. Baxoz savaşı sırasında Baxoz ve çevresinde yaklaşık 7 bin çete üyesi QSD savaşçıları tarafından ele geçirildi. Hapishanedeki çeteler en tehlikeli çetelerdir. Son günlerde dünya kamuoyu cezaevindeki isyancıları duyunca korktular. Bölgemizde çeteleri koyabileceğimiz hapishaneler yoktu. Sinaa Cezaevi eskiden bir okuldu. Bu alternatiften yararlanmak zorunda kaldık. Bu hapishane geçiciydi, bu yüzden başka bir hapishaneye ihtiyaç duyuyorduk. Bu temelde, yakında faaliyete geçecek olan Şedadê Cezaevi kuruldu ve bu tehlikeli çeteler bu hapishaneye gönderilecek. DAİŞ yeni çıktığında Musul, Felûce hapishanelerine saldırılar oldu. El Kaide ajanları hapishanelerden kaçırıldı ve kendi örgütlerini kurdular. Şimdi Hesekê cezaevine yapılan bu saldırıyı bu çerçevede değerlendiriyoruz. Saldırılar ilk gerçekleştiğinde güçlerimizin direnişi olmasaydı 5 bine yakın çete üyesi cezaevinden kaçacaktı. Geniş çaplı bir planlama yapılmıştı ve sadece çetelerin kaçırılması amaçlanmıyordu. Cezaevine saldırılar gerçekleştiğinde çeteler Til Temir tarafında toplanıyordu. Planları şöyleydi; Hesekê kapatılacak, Kezwan dağının arkasında bir hat açılacaktı ve Til Temir hattı Türk devlet çetelerinin Hesekê’nin arkasına dönmesi için koridor olarak kullanacaktı ve Türk devleti kendisinin değil DAİŞ’in bölgeyi kapatacağını söyleyecekti. Bu saldırı koordineli bir şekilde gerçekleştirildi.”
Hesekê’de cezaevine yönelik saldırının Demokratik Özerkliğin 7’nci ve Efrîn’e yönelik saldırının 4’üncü yıl dönümünde gerçekleştiğini belirten Şamî şunları söyledi: “Önümüzdeki günlerde Kobanê’nin kurtuluşunun 7. yıl dönümü var. DAİŞ’in Kobanê’de yenilmesinden rahatsız olan, işgalci Türk devletidir. Şimdi bu konuda yeniden intikam almak istiyor. DAİŞ dosyası hapishaneler, kamplar, hücreler, istihbarat ve finans dahil tek bir parçadır. DAİŞ konusu sadece güvenlik, siyasi ve ideolojik olgularla ele alınamaz. DAİŞ’in kaynakları ve ideolojisinin kurutulması gerekiyor. DAİŞ işgal edilmiş topraklardan yararlanıyor. Bu nedenle bölgede bu çetelerin yargılanması ve sorunun çözülmesi için uluslararası bir mahkeme kurulmalıdır. Bu saldırılara karşı halkımız dikkatli olmalı, cezaevinde saldırı düzenleyenler halkın arasına karışarak gelip saldırı düzenledi.”
HESEKÊ