DSG’nin Dêra Zor’da yakaladığı IŞİD’in Türkiye Emiri İlyas Aydın’ın itirafları sürüyor. Türkiye’de IŞİD’in yaptığı birçok katliamın sorumlularından olan ve kırmızı listeyle aranan Aydın, MİT ile askerler için yaptıkları toplantıları ve askerlerin yakılmasında rol alan kişileri kendisinin seçtiğini anlattı.
Nazım Daştan/MA
Demokratik Suriye Güçleri’nin (DSG) Dêra Zor’da yaptığı operasyonlarda yakaladığı IŞİD’in Türkiye Emiri olan İlyas Aydın, anlatımlarına devam ediyor. IŞİD’in üst kademesi tarafından sevildiğini ve önemli yerlere getirildiğini kaydeden Aydın, Türkiye’de 2 defa Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ile masaya oturduğunu söyledi. İlk toplantı sırasında Ankara patlamasının olduğunu belirten Aydın, gerçekleştirdikleri toplantılar sonucu anlaşamadıkları için 1 Eylül 2015 tarihinde Sefter Taş ve Fethi Şahin adlı 2 Türk askerini yaktıklarını aktardı.
Askerler için MİT ile görüşme
IŞİD’in sözcüsü Ebu Adnani’nin kendisini çağırarak görev verdiğini aktaran Aydın, o dönem sınırda aldıkları askerlerle (Sefter Taş ve Fethi Şahin) ilgili Türkiye’nin kendileri ile iletişime geçtiğini kaydetti. IŞİD’in kendisiye birlikte 2 kişiyi daha görevlendirdiğini aktaran Aydın, Kilis’in Çobanbey (El Rai) Tren İstasyonunda MİT’ten oluşan bir heyet ile masaya oturduklarını belirtti. Gelenlerin Türk istihbaratının bölge sorumluları olduğunu ifade eden Aydın, bu görüşmeden önce de IŞİD ve Türkiye’nin Musul Konsolosluğu çalışanları ve Astsubay Özgür Örs’ün 01 Ocak 2016 tarihinde Kilis sınırında kaçırılıp 5 Ocak tarihinde serbest bırakılması olayında da masaya oturduğunu hatırlattı.
Bu iki görüşmenin kendisinden önceki heyet ile görüşüldüğünü dile getiren Aydın, şunları söyledi: “Konsolosluk olayında olduğu gibi Örs’ün olayında da 60-70 kişilik muhacir kardeşlerimizi verip, takas gerçekleştiriyorlar. Bu sefer de bizimle oturdular. Daha önce bunlarla oturan Reşid adındaki arkadaşımız ise Mısırlı biriydi. İlkin benim Türk olduğumu bilmiyorlardı. Biraz sohbet ettikten sonra ‘neden bizim askerimizi kaçırdınız’ dediler. O askerleri de bizim sınırda çalışan 2 arkadaş pusu kurarak alıyor. Biz de dedik ki askerleriniz bizim sınıra geçtiği için aldık. Niye bizim devletimizin sınırlarını ihlal ediyorlar. ‘Muhacir insanlar sizin topraklarınızdan geçip, bize gelmeye çalışırken siz onları tutukluyorsunuz. Onlar turisttir niye yakalıyorsunuz’ dedik.”
‘Askerlerimizi teslim edin sonraki şeyleri konuşuruz’
Görüşmenin çok uzun sürdüğünü ifade eden Aydın, Türk heyetinin tek derdinin askerlerini almak olduğuna değindi. Heyetin 3 kişiden oluştuğunu söyleyen Aydın, onların “askerlerimizi teslim edin sonraki şeyleri konuşuruz” dediklerini belirtti. Suruç katliamından sonra kendilerine gelmek isteyen kişilere sıkıntılar yaşattıklarını anlatan Aydın, devamında şunları söyledi: “Bizi sıkıştırmamalarını talep ettik. ‘Kafile kafile muhacirler gelip, Türkiye’den İslam devletine katılıyorlardı. Artık eskisi gibi olmuyor. Herkesin gözü önünde bunları bırakamayız’ dediler. ‘Biz onları tutmak zorundayız. Dış güçler ve dünya bizi sıkıştırıyor, kapıları kapatın diye biz de sizi sıkıştırıyoruz’ dediler.”
Aydın, kendilerinin yanıtının ise şu olduğunu söyledi: “Biz de dedik ki sizinle savaşmıyoruz. Halep’ten İran’ın Diyala sınırına kadar herkesle savaşıyoruz, bir tek sizinle savaşmıyoruz dedik. İlk başta nasıl davrandıysak öyle devam edelim diye. Orada bir sonuca varmadık. Onlar da biz de gidip bunun üzerine çalışalım, bundan sonra geçişler için nasıl kolaylıklar olabilir. Nasıl bir birimize zarar vermeden yürütebiliriz üzerinden tekrar görüşecektik.”
‘İlk toplantıda Ankara patlaması oldu’
İlk toplantıları sırasında Ankara Gar katliamının yaşandığını dile getiren Aydın, şöyle devam etti: “Bizim ilk görüşmemiz sırasında Ankara’da bomba patladı. Kapıyı vurdular bizimle konuşan yetkili dışarı çıktı. Geri geldiğinde ‘Kürtler ile solcuların mitinginde bomba patlamış. Siz mi yaptınız?’ diye sordu. Bizim bir şeyden haberimiz yoktu. Ben yanımdaki arkadaşa döndüm. Biz içerdeyken bizimkiler böyle bir şey yapmış olabilir mi diye sordum. Dediler bizimkiler olabilir. Biz normalde bir gün öncesinde oturacaktık ama olmadı. Bizim yöneticiler de önce oturup, sonra bombayı patlatarak bir mesaj da vermek istiyorlardı. Onların toplantının ertelendiğinden haberi yoktu. Her bir birim bağımsız hareket ediyor. Askeri birim emir almış ki o gün bombayı patlatacak. Hatta hemen telefon açıp, gelip bizi almalarını istedik.”
İkinci toplantı ve karşılıklı tehditler
O gün bir şey olmadan döndüklerini belirten Aydın, ikinci toplantının 2-3 ay sonra aynı mekânda gerçekleştiği bilgisini verdi. Detaylarını bir bir anlatmaya devam eden Aydın, şunları aktardı: “Bizimkilerin yanına gidince biz içerdeyken niye böyle bir şey yaptınız dedik. Evet, biz yaptık dediler fakat tarihlerinde bir karışıklık oldu dediler. Bir sonraki görüşme için gidin Ankara patlamasını halifenin emri ile yaptık ama Suruç patlaması içtihattır; denildi. Onu halife emretmedi ve cemaatin bilgisi yok diye söylediler. Suruç’tan sonraki bütün patlamalar cemaatin izni ile yapılmıştır. Tabi ikinci görüşmede bunu da Erdoğan’a iletin dedik. Eğer İslam devletine gelen muhacirleri sıkmaya devam ederse biz de sizi vurmaya hazırız. Elimizde hedefler ve yapılacak işler de hazır. Eğer bu yeni politikanızda ısrar ederseniz Bağdat ve Şam’ı bırakıp, Konstantiniye’yi (İstanbul) almaya hazırız. Bu, Ebu Bekir Bağdadi’in mesajıydı. Bu ikinci görüşmede dile geldi. Böyle bir şey beklemiyorlardı. Onlar da bize tehditkâr konuşmalar yaptılar. Bizim örgütün insanların kameralar önünde öldürme reklamı çoktur. Johun’un ABD, Japon, Ürdünlüleri kesmeleri ve öldürmeleri var. Biz de onu kastettik, ‘istiyorsanız Türk askeri böyle bir hale düşsün onları kestiğimiz gibi onları keseriz’ deyince ‘bizim her gün vatan evlatlarımız şehit oluyor. İki evladımız daha şehit olmuş ne olur. Bizim her gün binlerce kardeşimiz bu toprak ve vatan için şehit oluyor” yanıtını verdiler. İkinci toplantı biraz daha bu tarz karşılıklı restleşmelere sahne oldu.”
Cerablus’tan çekilin talebi
İkinci toplantının diğer bir tartışma konusunun Cerablus olduğunu dile getiren Aydın, bu konuda da farklı bilgilere yer verdi. Türk heyetinin kendilerinden bu bölgeden 33 kilometre geriye çekilmelerini istediğini aktaran Aydın, şunlara yer verdi: “Bizim örgüt bunu kabul etmedi. 33 kilometre ta Halep otobanına çekilme demekti. ‘Ticaret olur, arabalar gider gelir ama bölgeyi bize bırakacaksınız’ diyorlardı. Ebu Adnani, Ebu Furkan ve Bağdadi’nin damadı Ebu Usame El Iraki de bombalanınca bunlar da 10 gün içinde bombalandı. Örgüt ondan sonra Cerablus’tan çekildi. Örgütün anlaşmalı olarak çekildiği tek yer Cerablus’tu ama diğer yerlerde savaştı. Özellikle Bab’da onlarla savaştık. Bu bilgiyi de iki üç kişi biliyor bugüne kadar. ABD ve Rusya’nın planlar yaptığını ve ellerinde istihbaratlar olduğunu söyleyerek, ABD’nin Minbic’ten Rusya’nın da Halep’ten bastırarak, bölgeyi alacaklarını söylediler. Bölgeyi savunacağımızı söyledik. Til Ebyad’ta geri çekildik bu örgüte çok pahalıya mal oldu, buradan çekilmeyeceğiz dedik. Sonrasında Cerablus’tan çekilme hadisesi gelişti. Bizim üst yönetime ‘neden böyle yaptınız’ dedik. O zaman bırakın Kürtlerle karşı karşıya gelsinler, Kürtleri durdursunlar. Bırakalım Türkler Kürtlerle aramıza girsin. Onlar gelirse uçaklar da kesilir diye aktardılar.”
Petrol meselesi
Toplantıda petrol satışının da konuşulduğunu kaydeden Aydın, daha önce kaçak olarak Türkiye’ye verdikleri petrolü resmileştirmek istedikleri yönünde talep ilettiklerini ifade etti. Fakat bu konuda da tam bir anlaşma sağlamadıklarını, ayrıca o dönem Suriye rejimine resmi bir şekilde petrol sattıkları bilgisini paylaştı.
‘Liste vermiştik’
Aydın, birinci toplantıda Türkiye’den silahla ve patlayıcıyla yakalanmış 250 kişilik IŞİD’linin kendilerine teslim edilmesini istediklerini söyledi. Bu listenin o dönemde Sputnik tarafından haberleştirildiğini belirten Aydın, ”Nasıl bildiler bilmiyorum ama ya telefonumuzu dinlediler ya da aramızda Rus ajanı vardı” dedi. O listeden istedikleri kişilerin kendilerine verilmediğini dile getiren Aydın, onun yerine hiç alakası olmayan kişilerin kendilerine getirildiğini kaydetti.
Askerlerin yakılması
İkinci toplantıda fark edildiği için üçüncü toplantıya gitmediğini ekleyen Aydın, şu ifadeleri kullandı: “Toplantıdan sonra baktım, 5 gün üst üste benim hakkımda haberler yapılıyor. Beni bu kadar yayınca ben üçüncü toplantıya gitmedim. O toplantıyı yapanlarla görüştüm, yine bir anlaşma olmamıştı. Anlaşma sağlanmayınca Bağdadi’nin şu sözü yayınlandı. ‘Müslümanlar, Türkiye sizin savaş dairenize girmiştir. Onlar sizin için hedeftir’. Bu söylem aslında örgütün Türkiye siyasetini açık olarak değiştirdiği tarihtir. Ondan sonra askerlerin yakılma olayı gerçekleşti. Onların çekimini yapan reklam ekibindeki kişileri de tanıyordum. Önce yakılacaklarını bilmiyordum. Gelip bana sordular. Kim öldürsün dediler. Ben de bu arkadaşlar güvenilirdir, bunlar yapabilir dedim. O yakanlar için söyledim bunu. Yakan kişi olan Hasan Aydın da benim cemaatimin Adana grubundaydı. Türkiye’deyken biz beraber çalışıyorduk. Daha sonra Hecin’de öldürüldü.”
Dêra Zor’da QSD’nin esir aldığı DAİŞ’in Türkiye Emiri İlyas Aydın’ın anlatımları devam edecek.