6 Şubat’ta Adıyaman’daki İsias Otel, Kuzey Kıbrıslı 26’sı çocuk 72 kişiye mezar oldu. Oteli depremin değil, rant zihniyetinin yıktığı ortaya çıktı. Dernekleşen ve adalet isteyen aileler, ‘Başka çocuklar ölmesin’ istiyor
Nesli Şahiner
11 kentte yıkım yaratan Maraş merkezli depremler, 6 Şubat’ta birinci yılını dolduracak. Enkaz altından yükselen çığlıklar ise hayatta kalanların ve tüm toplumun kulaklarında hala çınlamaya devam ediyor. Depremlerde ve sonrasında yaşananlar devlet kurumlarının ve AKP-MHP rejiminin halk için çalışmadığının da adeta kanıtı oldu. Yöneticilerin yollanan yardımları çalması, çocukların tarikatlara teslim edilmesi, insan cenazelerinin olduğu enkazlara dozerlerle girilmesi ve daha pek çok olay, yaşanan travmayı büyüttü. Bu büyük travma Kurdistan’dan Türkiye’ye, mültecilerden Kuzey Kıbrıs toplumuna kadar yayıldı.
İsias Otel’de katliam
Maraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde 9 saat arayla yaşanan ilki 7.7, diğeri ise 7.6 büyüklüğünde olan depremler binlerce binayı yerle bir etti. Yıkımın olduğu her kentte her ilçe ve mahallede büyük bir dram yaşandı. Bunlardan biri de Adıyaman’daki Grand Isias Otel’di. Otel daha ilk anda kum yığını gibi dağıldı. 120 kişinin kaldığı otelde, Kuzey Kıbrıs’ın Mağusa kentinden gelen bir sporcu kafilesi de vardı. Kafilede 26 sporcu çocuk, bazı aileler ve öğretmenler bulunuyordu. Toplamda 72 kişinin yaşamını yitirdiği enkazdan 26 çocuktan biri bile ne yazık ki kurtulamadı…
Çakıl ve kumdan bina
Haberin duyulmasıyla Kuzey Kıbrıs’tan arama-kurtarma ekipleri ve aileler Adıyaman’a akın etti. Otelde kurtarma çalışmalarını onlar yaptı. Zaten ortada Türkiye devletinden de kimse yoktu. Kayıpların netleşmesiyle Kıbrıs toplumu büyük bir yasa gömüldü…
Sonrasında yaşananlar uygulamalı ders niteliğinde gelişti. Çocuklarını kaybeden aileler birleşti, dernek kurdu. Otelin sahiplerinden, sorumlularından şikayetçi olarak dava açtırdı. Davanın haklı gerekçesi ise Doğu Akdeniz Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nün hazırladığı raporla gün yüzüne çıktı. Raporda, “Binada dere çakılı ve kumu kullanıldığı tespit edilmiştir. Bu yapının göçmesinin nedeni depremin büyüklüğü değil, yanlış tasarım ve imalattır” denildi.
İlk duruşma 4 gün sürdü
Ailelerin verdiği adalet mücadelesiyle açılan davanın ilk duruşması 3 Ocak’ta gerçekleşti. 4 gün süren duruşmaya Kuzey Kıbrıs’dan Başbakan Ünal Üstel, milletvekilleri, hukukçular, sivil toplum yöneticileri ve ailelerin de bulunduğu 100 kişilik bir heyet katıldı. Davada, otelin ortaklarından Ahmet Bozkurt ve üç çocuğu ile birlikte, 5’i tutuklu 11 kişi yargılanıyor. Otelde yakınlarını kaybeden 127 kişi ise mahkemede müşteki sıfatıyla yer aldı. Sanıkların tutukluluğuna devam kararı veren mahkeme, yeni bir bilirkişi raporu hazırlanması için sonraki duruşmayı 26 Nisan 2024’e erteledi.
Faillerin değişmeyen bağı
Davanın ilk duruşmasında tutuklu yargılanan Ahmet Bozkurt’un bilirkişi raporuna rağmen, “…İftiralara değil, adalete ihtiyacım var. Burada suçlu varsa o da depremin şiddeti” demesi büyük tepki çekti. Bozkurt ailesinin AKP’ye yakınlıkları yalanlansa da Ticaret Sicil Kaydı’na göre, otelin bağlı bulunduğu İsias Otelcilik Turizm ve Taşımacılık İnşaat Ticaret Sanayi Anonim Şirketi’nde büyük ortak olan Mehmet Fatih Bozkurt’un, 2014-2019 yılları arasında AKP’den Adıyaman Belediye Meclisi Üyesi olarak görev yaptığı ortaya çıktı.
Isias emsal dava olacak mı?
Afetlerin değil, İmar Af’larının, denetimsizliğin ve rantın şekillendirdiği binaların ölüm saçtığı Türkiye’de, önceki depremlerde ve benzer olaylarla ilgili açılan davaların çok büyük kısmı “göstermelik” olarak kaldı. Asıl sorumlular hep korundu. İsias Otel Katliamı davasının sonucunda adalet sağlanacak mı, henüz belirsiz. Bu durumun bilincinde olan ve kararlılıkla adalet mücadelesi veren Kıbrıslı aileler şimdilik umutlu, “İsias Otel davası emsal dava olacak” diyorlar.
Bu bilgiler ışığında oğlu İzcan’ı kaybeden Feriha Yiğittürk ile oğlu Aras’ı kaybeden Murat Aktuğralı’yla konuştuk. Yanı sıra muhalefet partisi Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekili Ongun Talat da yaşananları gazetemize değerlendirdi.
- Deprem olduğunda neler yaşadınız Feriha Hanım, anlatır mısınız?
6 Şubat depremi olduktan 17 saat sonra arama kurtarma ekipleri ve ilgili bakanlarla birlikte özel uçakla Adıyaman’a uçtuk. Bizimle Kıbrıs’tan gelen kendi ekibimiz İsias Otel’de arama-kurtarma çalışmasına başladı. Ama diğer enkazlara hiçbir müdahalenin olmadığını gördük. Adıyaman’da her yer kapkaranlıktı ve hiçbir enkaza müdahale edilmemişti. 6. gün arama kurtarma çalışması yerine enkaz kaldırma çalışması için bir kepçe ve kamyon geldi. AFAD çadırı dahi yoktu. Hatta 3. gün yan binadan bizim ekiplerimiz Lale isimli bir bebeği kurtardılar. Bizim ekiplere, ‘Bize de yardım edin, bizim çocuklarımız da içeride’ diyen birçok insan çırpınıyordu enkazlarda.
- Peki hemen müdahale olsa sizin çocuklarınız için sonuç değişir miydi?
Hayır, sonuç değişmezdi. Enkazdan çıkan 4 arkadaşımızın söylediğine göre, depremin 13.-14. saniyesinde otel hemen çökmüş.
- Kaybettiğiniz oğlunuz İzcan kaç yaşındaydı?
13 yaşındaydı İzcan, ortaokul 3’te okuyordu. Bu yıl mezun olup liseye başlayacaktı. İsias’ta kaybettiğimiz çocuklarımız Kıbrıs’ta bir koleje özel olarak seçilmişlerdi başarılarından dolayı. 26 çocuğumuzu kaybettik. Geçen yıl voleybolda Türkiye ikincisi olmuşlardı. Bu yıl da birinci olmak için gelmişlerdi. Çocuklarımız en masum hallerindeyken, uykudayken yakalanmış depreme. Yani bir nesil yok oldu…
- Kıbrıs toplumu büyük yas yaşıyor, katliama tepkileri nasıl?
Bu yaşananlar bütün adanın birbirine kenetlenmesine, siyasi parti gözetmeksizin toplumsal bir dayanışmaya dönüştü. Başka çocukların ölmemesi, bu tarz yasa dışı binaların ve olayların yaşanmaması adına hukuk mücadelesine başladık ve dernekleştik. Bu bir kader değil ve biz de susup oturacak aileler değiliz.
- Adalet mücadelesine nasıl karar verdiniz ve nasıl bir süreçten geçtiniz?
Adalet arayışımızı, hukuk mücadelemizi tek çatı altında toplamak istedik öncelikle. Bu nedenle aileler birleşip bir dernek kurduk. Hem adalet mücadelesini birlikte vermek hem de gelecek nesillere eğitim alanında yapılacak umut dolu projelerle çocuklarımızın isimlerini yaşatmak istedik.
- Davadan beklentiniz nedir, adaletin gerçekleşeceğine inanıyor musunuz?
Bizim beklentimiz yargılama sürecinde sanıkların olası kasttan öldürmekle yargılanması ve ceza almasıdır. Bu davadaki bilgilere göre sanıkların suçu olası kastla öldürmeye giriyor. Bu bize yönelik bir ayrıcalık değil, olması gerekendir. Zaten bu ‘olası kastla öldürme’ maddesi, Türkiye’de 99 depreminden sonra yenilenen yasaya yeni depremler için eklenmiş bir madde. O nedenle bizim için bu davanın sonucunda olası kastla öldürmekten karar çıkmaması, çok ciddi anlamda bir hukuk katliamı olacaktır. Bizim çocuklarımıza verilmiş sözümüz var. O yüzden adaleti sağlayacağız.
- İddianamede sizin istediğiniz tarzdan bir suç tanımı var mı peki?
Hayır, iddianamede ‘bilinçli taksirle öldürmekten’ suçlama var. Ama bilirkişi raporu da davanın ‘olası kasttan öldürme’ye dönüşmesini işaret ediyor. Teknik üniversitenin raporunda tüm ihmaller ortaya konuyor, İsias’ta her şey eksik yapılmış. Zemin etütü yapılmamış, deniz kumu kullanılmış, beton ve malzeme kalitesi yetersiz ve düşük, mimar ve ruhsat bilgileri oluşturulmamış… Ayrıca apartman olarak tasarlanan bina otele çevrilmiş, kaçak kat çıkılmış ve bunlar yapılırken de hiçbir şekilde mevzuata, yasaya uyulmamış.
- Türkiye kamuoyuna mesajınız var mı?
Başka çocukların ölmemesi, başka anne-babaların evlat acısı çekmemesi, başka çocukların annesiz-babasız kalmaması, başka kardeşlerin kardeşsiz büyümemesi için bu davanın emsal olmasını istiyoruz. Bu davanın emsal olması demek, bundan sonra yapılacak binalarda buna göre hareket edilmesi anlamına gelecek. Bunların tekrar yaşanmaması adınadır bizim hukuk mücadelemiz. Mühendislik ilime ve bilime dayalıdır. Hesaplara göre, statiğe göre yapılırsa binalar depremde çocuklara korunak olur, mezar olmaz…
Çocuklarımızı ahlaksız zihniyet öldürdü
Kıbrıslı Murat Aktuğralı, voleybol takımından 13 yaşındaki Aras’ın babası. Kafilede oğluna eşlik ediyormuş ve depremde oğlunu kaybederken kendisi enkazdan sağ olarak kurtulabilmiş. Aktuğralı, deprem sırasında yaşadıklarını ve sonraki süreci anlatarak, dayanışma mesajı verdi.
“Ben de oteldeydim, kâfile olarak çocukların maçları için Adıyaman’a gittik. Depremden hafif sıyrıklarla kurtuldum, kendi çabamla çıktım enkazdan. Biz büyük oranda çocuklarımızı ve diğer veli arkadaşları uyur pozisyonda bulduk. Yani hiç kimse hareket etmeye bile imkan bulamamış. Kalitesiz malzemeden yapılmış olması, kaçak kat çıkılması ve yıkılış şekli, yaşam boşluğu dediğimiz boşlukların oluşmasına imkan vermedi. Biz kurtulanlar otelin arka bölümündeki odalarda konaklıyorduk. Ben 3. kattaydım, üzerimdeki yapı koptu ve ön tarafa doğru yıkıldı. Çocuklar da ön taraftaki büyük odalarda konaklıyordu. Kopan yapı onların üzerine yıkıldı.”
Sanıklar mahkemeye getirilmedi
“Çocuklarımızı defnettikten sonra dernek kurmaya karar verdik. Çocuklarımız toprağa verilmek üzere Kıbrıs’a taşınırken bir tabir oluştu, ‘Şampiyon Melekler’ diye. Çocuklarımıza yakıştırılan bu ismi derneğimize verdik. Sesimizi duyurmak adına kampanyalar yaptık, yürüyüşler düzenledik. Bütün Kıbrıs’ta aklınıza gelebilecek bütün etkinlikler aylardır çocuklarımız adına yapılıyor. Amacımız bu kamuoyu desteğini sağlamaktı ve karşı tarafa da bunu hissettirdik. Ama ilk duruşmada bir hayal kırıklığı da yaşadık. Çünkü suçlularla yüz yüze gelmek istiyorduk, fakat suçlular salona getirilmedi.”
Mücadelemiz yarınlar için
“Biz tüm suçluların hak ettikleri cezayı almasını istiyoruz. Bu dava emsal olsun ve bu hırsızlıklarla, bu ahlaksızlıklarla böyle binalar yaratan kişilere bir ders versin. Hiç kimse bir daha bunu yapacak cesareti bulamasın. Bizim çocuklarımızı, arkadaşlarımızı deprem öldürmedi, bu ahlaksız zihniyet öldürdü. Biz şu anda ağlıyoruz, hayatımız altüst oldu. Başka insanların ağlamaması içindir mücadelemiz. Türkiye toplumu bizlerin yanında olsun, bize destek olsun. Bu destek Türkiye’nin yarınlarına ışık tutacak ve gelecek nesiller daha güvenli ortamlarda yaşayacak.”
Kamu görevlileri de yargılanmalı
İsias Katliamı davasını yakından takip eden ve heyette yer alan muhalefetteki Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekili Ongun Talat da gazetemize, en büyük dileklerinin adalet olduğunu söyledi.
“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti, bu meseleye en başından itibaren özel bir önem verdi. Partim de dahil her partinin temsiliyetinin olduğu geçici özel bir komite kuruldu Meclis’te. Ben de bu komitenin başkan vekiliyim. Dava başlamadan önce Türkiye’ye iki kez ziyaretlerimiz oldu, Ankara’yla temaslarda bulunduk. Adıyaman’da da ilgili makamlarla görüştük. Bizim açımızdan son derece zor bir süreçti, duygusal boyutu yüksekti. Bu olay Kuzey Kıbrıs halkını çok derinden etkiledi. Bir anda küçücük çocuklar, gencecik insanlar maalesef hayattan koptular, bu canların her biri bizim için çok değerliydi. Bu olayı siyaset üstü görüyoruz.”
Bu bir cinayettir
“Şunu söylemeliyim ki, bu herkesin gözleri önünde yaşanmış bir cinayettir. Elbette herkesin savunma hakkı vardır ama sanıkların hiçbir şekilde pişmanlık belirtmemiş olması, özellikle baş sanık Ahmet Bozkurt’un ‘mükemmel bir inşaat yaptığını’ anlatmasıyla geçti duruşmanın ilk günü. Gerçeklikle örtüşmüyor bu. Ayrıca bu meselenin idari bacağının üzerine gidilmesi büyük önem arz ediyor. Şu anda idari bacakta bir sanık yok, o dava ayrıldı. Kamu görevlilerinin aleyhine işlem başlatılması için bakanlık onayı gerekiyor Türkiye mevzuatına göre. Başsavcılığın sorumluluk taşıyan kamu görevlileriyle ilgili bu izin başvurusunu yaptığını biliyoruz. Hem caydırıcılık bakımından hem de kimin ihmali varsa aydınlanması ancak böyle mümkün olacak.”
Dayanışma gündemde tuttu
“Adıyaman halkına teşekkür etmek istiyorum. Gerçekten çok iyi ağırladılar aileleri. Karşılaştığımız herkes acımızı paylaştı. Bir restorana gitti aileler, hesap alınmadı. Taksiye bindiler, taksici ücret almadı. İnsanlık adına, dayanışma adına çok önemliydi. Son olarak şunları söylemek isterim; bu mücadele ve dayanışma olmasaydı hepimiz biliyoruz ki bu kadar gündemde kalamayacaktı bu mesele. Umarım diğer deprem suçlarıyla alakalı olarak da süreçlerin önünü açmaya yardımcı olur İsias davası. Tüm ümidimiz ve isteğimiz budur.”