Türkiye’nin KDP ile birlikte Güney Kürdistan’a dönük başlattığı saldırılara dair gerçekleştirilen basın açıklamasında halklara çağrıda bulunularak, savaşa dur demenin halkların sorumluluğunda olduğu belirtildi
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İzmir İl Örgütü, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Ege Bölge Temsilciliği ve Tevgera Jinên Azad (TJA) İzmir öncülüğünde Güney Kürdistan Bölgesi’nde TSK eliyle gerçekleştirilen saldırılara dair “İşgale ve ihanete hayır” sloganı ile Eski Sümerbank önünde basın açıklaması gerçekleştirildi. “İşgale ve ihanete hayır! Ji dagirkerî û îxanetê na!” yazılı pankartın taşındığı basın açıklamasında sık sık “Savaşa hayır, barış hemen şimdi” ve “Bimre îxanet, bijî azadî” sloganları atıldı. Basın açıklamasını kitle adına DEM Parti İzmir İl Eşbaşkanı Vezan Karabulut okudu.
Dışarıda savaş, içeride sindirme politikaları
AKP-MHP İttifakı’nın dışarıda savaş planlarını devreye sokmaya çalışarak içeride ise topyekûn sindirme politikaları ile demokratik toplumsal kesimleri sindirmeye çalıştığını dile getiren Karabulut, “Yoksulluğun, açlığın ve hukuksuzluğun sınır tanımadığı ölçüsüzlüğünü Kürt düşmanlığı üzerinden ehlileştirme çabaları, Güney Kürdistan’da süren saldırıların günden güne derinleşmesine neden olmaktadır. Emperyalist-Kapitalist sistem, içine girmiş olduğu küresel krizden kurtulmak, yeniden dünya kaynaklarını paylaşmak ve yapısal krizini onarmak üzere birçok alanda savaşlar başlatmış durumdadır” dedi.
‘Savaşı tek yol olarak gösteren iktidar, ırkçılığı ve umutsuzluğu büyütüyor’
AKP-MHP ittifakı, ülke içinde ve dışında savaşın ve güvenlikçi politikaların toplumsal sorunların çözümünde bir yöntem olamayacağını söyleyen ve bu politikalara itiraz eden herkese düşman hukuku uygulamaya devam ettiğini belirten Karabulut, “Barışın, demokrasinin, özgürlüklerin tesis edilmesi, ekonomik krizin son bulması, işçi, emekçi ve yoksulun insan onuruna yaraşır bir yaşam sürdürmesi için mücadele eden bütün toplumsal muhalefete saldırmaya devam ediyor. Rant ve sermaye gruplarına, savaş baronlarına ise ülkenin bütün kaynaklarını peşkeş çekiyor. Halk yoksullaşıyor, insanlar umutsuzluğa sürükleniyor, gelecek herkes için belirsiz bir hal alıyor. Savaşı tek yol olarak gören egemen güçler, milliyetçiliği ve ırkçılığı büyüterek bu umutsuzluk ve huzursuzluk halinden yararlanarak iktidarını tahkim etmeye devam ediyor” diye ifade etti.
‘3 bin 500 köy yakıldı, yüzü aşkın köy boşaltıldı’
İktidarın Türkiye’de, Suriye’de, Irak’ta ve İran’da coğrafyanın kadim halkı Kürtleri inkâr etmeyi, siyasi iradesini ve kazanımlarını yok etmeyi hedeflediğini dile getiren Karabulut, “Türkiye’de yaşayan Kürtlerin yaşam alanları olan 3500’ü aşkın köyü yakan, yıkan, boşaltan zihniyet şimdi de Federal Kürdistan bölgesinde bu kirli planı hayata geçirmeye çalışıyor. Şimdiye kadar 100’ü aşkın köy boşaltılmış, doğası talan edilmiş, orada yaşayan halk zorunlu göçe maruz bırakılmış ve yaşam alanları işgal edilmiştir. İşgal edilen topraklar, Kürt halkının ve birlikte yaşadığı halkların topraklarıdır. Bölge halkının evleri bombalanırken, köyler yakılıp yıkılırken, boşaltılırken, bir coğrafya işgal edilirken buna karşı sessiz kalan ve işgalin parçası haline gelen KDP yönetiminin tutumunu da asla kabul etmiyoruz” dedi.
‘KDP işbirlikçi olarak hatırlanacak’
KDP’nin, Kürt halkına hesabını veremeyeceği bir sürecin örgütleyici gücü olduğunu belirten Karabulut, “Büyük bedellerle kazanılmış Güney Kürdistan topraklarını, küçük çıkarların uğruna heba etmiştir. Kürdün ulusal demokratik çıkarlarına aykırı olan KDP yönetiminin bu gerici siyasetinin, hiçbir vadede toplumsal bir karşılığı olmayacaktır. Kürdistan halkları, toprağını işgale açanları yurtsever olarak değil, sömürgeciliğin yerli işbirlikçileri olarak hatırlayacaktır” ifadelerini kullandı.
‘Mücadeleyi baltalayanlar tarihin adaleti önünde yok olacaktır’
KDP’ye çağrıda bulunan Karabulut, “Kürt halkının onurlu mücadelesi hiçbir zaman tekelleşmeyecektir. Kolektif, örgütlü ve politik duruşu asla gerilemeyecektir. Bu mücadele, birkaç ailenin veya ana akım sistem siyasetinin güdümüne girmeyecektir. Her zaman olduğu gibi bugün de halkın çıkarları ve temel değerler üzerinden yürümeye devam edecektir. Fakat bu onurlu mücadeleyi baltalamaya, yozlaştırmaya ve engellemeye çalışanlar tarihin adaleti önünde yok olmaya mahkûmdurlar” diye belirtti.
‘Saldırılara sessiz kalmak savaş politikalarına ortak olmaktır’
Faşizmin hukukunun azgın bir hukuksuzluk olduğunu, her canlıdan kendini üstün görmek ayrıcalıklı tuttuğunu dile getiren Karabulut, “Bugün hayvanları katleden, birlikte yaşam umudunu, yaşamın kendisini katleden bu faşizan hukuka boyun eğmek, savaşa karşı sessiz kalmak ve işlenen suçlara ortak olmaktır. Demokratik dönüşüm ve değişim zafere ulaşmadıkça bu azgın faşizm kılıktan kılığa girer ve sürekli hâkimiyetini sürdürür. Biz bunu çok iyi biliyor ve ısrarla diyoruz ki; bu kirli savaş, imha ve inkâr politikaları sadece Kürt halkını etkilememektedir. Türkiye halkları da tarihinin en büyük siyasi, ekonomik ve doğa talanıyla karşı karşıya kalmıştır. Kürt meselesi çözülmeden bu sorunların Türkiye’de aşılacağını sananlar tarihi bir yanılgı içerisindeler. Bölgede ve dünyada yaşanan savaşlara karşı tutum alıp Kürt halkı ve Kürdistan halkına yönelik saldırılarda sessizliğini korumak, bu savaş politikalarına ortak olmaktır” dedi.
‘Savaşa dur demek sorumluluktur’
Ukrayna ve Filistin topraklarına yönelik işgal saldırılarına ve hegemonya savaşlarına karşı duranların, Kürdistan ve Kürt halkı üzerindeki savaş ve inkâr politikalarına karşı tutum geliştirmedikçe Türkiye’nin demokratik bir ülke olmayacağını ifade eden Karabulut, “Bu savaşın en çok da Türkiye toplumunu etkilemeye devam edeceğini biliyoruz. Gün geçtikçe diktatörlük rejimi gelişecek, demokrasi zayıflayacak, ekonomik talan devam edecektir. Buna dur demek tüm halkların sorumluluğudur. Toplumun bu kirli savaş politikalarına karşı barış siyasetini geliştirmeye ve demokratik tepkileri ortaya koymaya ihtiyacı vardır. Toplumun barış dilini kurmaya, ortak yaşamı kurmaya ihtiyacı vardır. Bu nedenle barış talebinde ısrar ediyoruz” dedi.
Karabulut son olarak Türkiye’deki devrimci, sosyalist, demokratları, aydınları, sanatçıları ve halkı savaş politikalarına karşı Kürt halkıyla dayanışmaya davet etti. Açıklama sloganlarla sona erdi.
İZMİR