Suriye’deki savaşa tanıklık eden ABD’li kadın gazeteciler Lindsey Snell ve Meghan Bodette, eril aklın ilk olarak hedef aldığı kadınların, tarihte bir ilki yaşattığını söyledi. Kadın gazeteciler savaşı anlattı
Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik başlattığı operasyonla kamuoyu bir kez daha savaş gündemine odaklanırken, eril akıl, savaşın en kırılgan guruplarından biri olan kadının bedeni üzerinden bir kez daha gözler önüne serildi. Sanal medyadaki “Ukraynalı kadın mültecileri kabul edelim” tarzındaki eril yaklaşımların yanı sıra kimi haber sitelerinde “Güzel, çekici, Ukrayna askerleri” başlığıyla kadınların resimlerinin servis edilmesi, var olan cinsiyetçiliği bir kez daha gündeme getirdi.
Halbuki savaşın getirdiği yıkımın en çok kadını ve çocukları etkilediği, maruz kaldıkları şiddet biçimlerinin göç yollarında tecavüze kadar vardığı gerçekliği yakın geçmişe ait. Suriye’de 2011 yılında başlayan iç çatışmayla tırmandırılan savaşın yarattığı tahribata tanıklık eden ABD’li Gazeteci Lindsey Snell ile “Kayıp Afrin Kadınları Projesi”nin kurucusu ABD’li araştırmacı ve gazeteci Meghan Bodette, hem tanıklıklarını hem de bölgede yaşayan kadınların yaşadıklarını anlattı.
‘Acıyı hafife almak olur’
El-Kaide ve Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) gibi grupların kontrolü altında bulunan İdlib ile Türkiye ve Suriye Milli Ordusu’nun kontrolü altındaki bölgelere dikkat çeken gazeteci Lindsey Snell, bu bölgelerde baskı altında olan kadınların itaatkar bir yaşam sürdüğünü belirtti. Savaş bölgesine gönüllü gittiğini ifade eden Snell, “Bir gazetecinin bir savaş alanına girmesi, birkaç hafta kalması ve cesaretinin övülmesini sağlayacak hikayelerle dönmesi övülecek bir şey olmamakla beraber pek çok gazeteci için lüks. Bu savaşlara bir anlık bakışlar, o bölgede savaşı bizzat yaşayan, o savaşın içine sıkışan, gidecek hiçbir yeri olmayan sivillerin, kadınların yaşadıklarıyla mukayese dahi edilemez. Batılı bir gazeteciyim, bu yüzden yapmama izin verilen şeyler (arabalarda ve evlerde erkeklerle bir arada bulunma gibi görünüşte önemsiz şeyler) yerel kadınların yapmasına izin verilmeyen şeylerdi. Bu tanıklıkların bana o ya da bu şekilde zarar vermiş olduğunu, bende bir travmaya dönüşmüş olduğunu söylemek orada yaşanan acıyı hafife almak, aşağılamak olur” dedi.
Gözlerindeki mutluluk
IŞİD’in yenilgisinden sonra pek çok bölge kentinde bulunan Snell, o anları şöyle anlattı: “İnsanlar gururluydu, rahatlamışlardı. Rahatlama kısmı zaten şaşılacak bir şey değil çünkü bir terör örgütünün baskısından kurtulmuşlardı. Ama gözleri gururla parlıyordu ve bu insanı derinden etkiliyordu. Bu, o cehennemi yaşamayanlar için belki bir anlam ifade etmeyebilir ama bir yolun onarılması ya da bir kütüphanenin açılması gibi her küçük iyileştirmede ortak bir neşe vardı. IŞİD yenilgiye uğratılıp, ortadan kaldırıldığında işgal edilen bölgelerdeki kadınların gözünde mutluluğu gördüm. Fakat şunu da söylemeliyim bölgede yaşayan tüm kadınlar, Türkiye’nin askeri saldırı tehdidiyle bir anda başa dönebileceklerinin son derece farkında.”
Mücadelenin öncüleri
Tüm bunlara rağmen mücadeleyle topraklarını savunan, Kuzey ve Doğu Suriye’nin devrimci değerlerini geliştirenlerin de kadınlar olduğuna dikkat çeken Bodette, şunları söyledi: “Suriye’de Kürt kadınların örgütlenme çalışmaları 2012’nin de öncesinde başladı. Devrime öncülük ettiler ve ardından kurulan hükümette başından itibaren yer aldılar. Yönetim tarafından 2012 yılının sonlarında, hükümet henüz birkaç aylıkken kabul edilen ilk yasalardan bazıları, Suriye’nin ayrımcı yasalarında yapılan reformlardı. Kobanê’den Deyr-i Zor’a kadar IŞİD’e karşı her büyük savaşta kadınlar vardı. Rakka savaşı da dahil olmak üzere bu savaşların çoğu kadın komutanlar tarafından yönetildi. Kadınlar, yerinden edilmiş aileleri, akrabalarını kaybetmiş aileleri, aile içi şiddet mağduru kadın ve çocukları, savaş sırasında geride bırakılan diğer nüfusları desteklemek için örgütlendi. Kuzey ve Doğu Suriye’deki devrim, siyasi veya sosyal ilerlemenin önünde duran birçok zorluğa rağmen kadınların statüsü son derece hızlı ve birçok farklı kapasitede gelişti. Bu durum tarihte ilk kez yaşanıyor olabilir. Sahada, hem kadınların başardıklarının boyutu hem de yüzleşmeye devam ettikleri engellerin boyutu çok açık bir şekilde önümüzde duruyor. Kadınların bu şartlar altındaki kazanımları tarihe geçecek.”
Efrîn’in kayıp kadınları
Bölgede yürüttüğü çalışmalar dahilinde Türkiye ve ona bağlı grupların işgali altındaki Efrîn’de kaçırılan kadınların izini süren Bodette, “Kayıp Afrin Kadınları Projesi”nin kurucusu. Efrîn’deki her ailenin bir hikayesi olduğunu belirten Bodette, “Her ne kadar bu proje kapsamında kaybedilenlerin aileleriyle konuşma fırsatım olmamış olsa da bu dönemde Afrin’den göç etmek zorunda kalan pek çok kişiyle görüşmeler yaptım. Her biri orada kalan akrabaları, sevdikleri için son derece kaygılı. Afrin’de kalanlar, özellikle Kürtler ve gayrimüslim azınlıklar, Türkiye destekli gruplar tarafından çok çeşitli sebeplerle hedef alınabiliyor. Bu konuda tanıklıklara başvurmak istediysem de Afrin’den göç eden pek çok kişi, orada kalan akrabalarının hedef alınmasından korktuğu için konuşmak istemedi. Afrin, işgalden sonra özellikle kadınlar için çok tehlikeli bir yer haline geldi. Afrin’deki cezaevlerinden kaçan bazı kadınlar, hikayelerini benimle bizzat paylaştı. Mahremiyetleri ve güvenlikleri adına ayrıntı veremesem de şunu söyleyebilirim; bana detaylı bir şekilde gördükleri sistematik işkenceyi anlattılar. Akla sığmayacak, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele dahil olmak üzere hiç kimsenin maruz kalmaması gereken gerçekten korkunç insan hakları ihlallerini tarif ettiler. Bu ifadeler, Birleşmiş Milletler (BM), yerel gazeteciler ve insan hakları örgütlerinin gözlem ve raporlarıyla tutarlı olmakla birlikte, anlatılanlar Afrin’de koşulların bildirilenden de kötü olduğunu anlamaya yetiyor” dedi.
‘Cinsiyet eşitliği Kürt bölgelerinde net’
El-Kaide ve HTŞ gibi grupların işgali altındaki bölgelerde hükümet kademelerinde bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar kadına yer verildiğini, bunun da göstermelik bir durum olduğunu dile getiren Snell, Kürtlerin kontrolü altındaki bölgelerde ise kadınların tartışmasız bir özgüce sahip olduğuna işaret ederek, şunları söyledi: “Kürtlerin bulunduğu bölgelerde kadının pozisyonu tamamen farklı. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ndeki bölgelerinde kadınlar gerçekten çok önemli siyasi ve askeri pozisyonlarda bulunuyor. Buradaki cinsiyet eşitliği dünyanın pek çok yerine göre daha net.”
İlk hedef kadınlar
Araştırmacı ve gazeteci Meghan Bodette ise Kuzey ve Doğu Suriye’yi tehdit eden yapıların çoğunun ilk olarak kadınlara saldırarak, “kurban” gördüğünü belirterek, “Tüm dünya, IŞİD’in Suriye ve Irak’ta kadınlara ve kız çocuklarına karşı gerçekleştirdiği vahşeti gördü. Türkiye ve ona bağlı milisler Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spi’yi işgal edip ele geçirdiğinde direk olarak kadınları hedef aldı. Kocaları ve çocukları cephede savaşan kadınlar, geride kaldı ailelerini desteklemek için. Dünya çapında savaş ve savaşın neden olduğu göç, yoksulluk, kadınları da şiddet ve ayrımcılık konusunda daha büyük risk altında bırakıyor. Bu, Suriye için de geçerli” dedi.
Gözde Çağrı Özköse / MA – Ankara