Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okurken hocam olan M. Şehmus Güzel’in, ilk baskısı TÜSTAV Yayınları’ndan çıkmış olan “İşçi Tarihine Bakmak” isimli kitabının gözden geçirilmiş ikinci baskısı www.ekitap.ayorum.com internet sitesinde yayınlandı. Ücretsiz olarak okuyabileceğiniz bu kitabın sunumunda Profesör M. Şehmus Güzel şöyle diyor: “Türkiye’de toplumsal tarih maalesef, değişik nedenler sonucu, istenen düzeyde değildir. Bugün toplu iğnenin, ipliğin tarihi yazılıyor. İşçilerin, işçi hareketinin ve sosyalizmin Türkiye’deki geçmişinin de bilinmesinin zamanıdır.
Toplumsal tarihin bir dalı olarak işçi hareketi tarihi öksüzdür. Toplumumuz kendi tarihini tanımıyor. Hele işçi hareketi tarihi konusunda tam anlamıyla bir boşluk, bir hafıza kaybı yaşanıyor. İşçi hareketi tarihi hafıza erozyonunu önleyebilir mi?
Giriş bölümünde bu konudaki kimi görüşlerimi açıklıyorum. Daha sonra değişik dönemlerin değişik anlarında işçilerin yaptıklarını, eylemlerini, örgütlenmelerini, mücadelelerini, mücadele biçimlerini aktarıyorum.
İşçi hareketi tarihinin kendine özgü, denenmiş araç ve gereçleri ile araştırma yöntemlerine ilişkin kimi önermeler, kimi öneriler ve kimi yollar göstermeye çalışıyorum, incelenen somut konular eşliğinde. İşçi hareketi tarihinin resmi tarihle hesaplaşmasının zamanı geldi. Bunun yollarını birlikte bulmakta yarar var.
Türkiye’de 1 Mayıs İşçi Bayramı halen engellenmek isteniyor. Türkiye’de işçi hareketinin geçmişini unutturmak için iş yaşamı ile ilgili rakamlar saklanmakta. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra grevler yasaklandı. 1983 tarihli iki özel yasa ile grev hakkının uygulanması binbir sınırla zorlaştırıldı. Bunlar biliniyor. Devlet İstatistik Enstitüsü’nün (DİE) düzenli olarak yayınladığı İstatistik Yıllığı’nda grevlere yer vermediğini biliyor muydunuz? Daha birkaç yıl önceye kadar rakamlara hile karıştırılıyor.
Oysa işçi hareketinin tarihi kökenleri bulunuyor: Osmanlı İmparatorluğu’ndan, tarihten gelen… Grevlerle, derneklerle, emekçilerle… Bu kitapta bu kökenlere değinmek amacım. Bu arada İkinci Savaş öncesi, sırası ve sonrasındaki gelişmelere, 1946 ve 1947 sendikacılığı konusunda şimdiye dek pek bilinmeyen veya yeterince ele alınmayan yönlere açıklayıcı bilgiler getirmek istiyorum. Böylece “uzlaşmacı sendikacılığın” geçmişteki belirleyicileri gün yüzüne çıkacaktır. İşçi sendikaları, işçi sendikalarının ‘devlet memuru’ yöneticileriyle devlet ilişkileri de…
Bülent Ecevit’le Mayıs 1989’da yaptığım uzun söyleşi, devlet aygıtını, mekanizmalarını, çalış(ama)masını ve yöntemlerini açıklayıcı birçok unsur taşıyor. Ecevit’in Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak İstanbul Sıkıyönetim Komutanı ile ‘mücadele etmek’ten söz etmesi oldukça çarpıcıdır. Bu söyleşi aynı zamanda sendikacıların devlet aygıtı içindeki işbirlikçilerini de gözler önüne sermeye yarıyor. Sendikalar içinde demokrasi yokluğunu da…”