Çocukluğumuzda çok kavgaya şahit olduk. Bu kimi zaman küçük sürtüşmeler iken kimi zaman ise çok büyük kavgalar oldu. Zenginin, fakirin kavgası ne zaman bitti ki? Hala kapitalist modernite ile demokratik modernitenin kavgası sürmekte. Köydeyken babam tarlada, şehirdeyken kahvelerde hiçbir zaman haksız bir kavgada değildi. Köy minibüslerinde çok büyük acılara şahit olduk o büyük acılar dengbêjlerle kulaktan kulağa yayıldı. Bu kadar acının içinde güzel anılarımız da oldu. Samimiyet saygı, sevgi, mütevazilik, hoşgörü buram buram kokuyordu minibüste, tabii ki doğal köy ürünleri de. Şimdi etrafımıza bakıyoruz. Her şey yapay. Yediğimiz, içtiğimiz hatta daha ilerisi karakterlerimize işledi bu yapaylık..
En büyük kavgaları annelerimiz verirdi. Annelerimizin kavgası, adaletsizliğe, hukuksuzkuğa karşıydı. Pazarda, bakkalda çocuğunun canı çektiği bir şeyi alamadığı için çocuğunu kırdığını bile bile eve dönmeleri yaşarlardı, yaşamaya da devam ediyorlar. Eve geldiğimizde ise odaya kapanarak saatlerce çocuğunun taleplerini karşılayamadığı için hüngür hüngür ağlaması. Birçoğumuz bunu yaşadık, hâl’a yaşıyoruz ya da şahit oluyoruz…
Biz çocuklar ise köylerde hayvanlarımızı otlatırken, okul sıralarımızda otururken ya da teneffüste oyun oynarken hep kavga ederdik. Doğru, her zaman bir taraf haklıydı bir taraf da haksızdı. Bilinçli ya da bilinçsiz olarak ayrı dünyaların insanları olduğumuz bilinçaltımıza yerleşmişti. Halbuki hiç de ayrı dünyaların insanları değildik. Yanlış yetiştirmek, yanlış eğitmek bizi hep ayrıştırdı, kutuplaştırdı, düşmanlaştırdı.
Biz çocuklar balkonda, pencerede, kapının önünde başımızı iki elin arasına koyup yolu gözlerdik, babamızın ya da annemizin işten dönmesini dört gözle beklerdik. Onların eve eli boş gelmesi iki tarafı da üzerdi.
Milyonları, patronların doyumsuzluğu, devletin eşitsiz ve denetimsiz düzeni her geçen gün mum gibi eritmeye, yoksul bırakmaya devam ediyor.
Şu an 25 kadının hakları Kiler Holding ve Arma temizlik firması tarafından gasp ediliyor. Kimi çocuklarını komşularına emanet ederek işe gitmiş, kimi temel ihtiyaçları ayarlayarak çocuklarını evde yalnız bırakmış. Çocukları dört gözle annelerinin işten dönmelerini ve onlara bir şey almasını bekliyor. Direnişe geçtiklerini aileleri ise bilmiyor. Her partiden kadınlar omuz omuza hakları için direnişe başladı. Direnişin 1. gününde başta ailelerimiz, akrabalarımız ne der, bunun için fotoğraf vermek istemeyen kadınlar kendi aralarında konuşarak “haklarımız için ne gerekiyorsa yaparız” diyerek eyleme başladılar.
Meclis’te birbirine nefret kusan siyasi partilerin tabanları açlığa, yoksulluğa, sefalete ve hak gasplarına karşı, acımasız patronlara karşı bir aradalar ve birlikte direniyorlar.
Geçimini gündelik temizliğe çıkarak sağlayan kadınlar. Sadece ücretlerinden olmuyorlar sağlıklarından da oluyorlar. Temizlik malzemelerinin içerebileceği kimyasallar kimyasal yanma, deri ve gözde tahriş, solunum yolları tahrişi veya çocuklarda ve yetişkinlerde astım atakları gibi akut zararlara veya bunlara uzun süre maruz kalan bireylerde kronik zararlarda yol açıyor. O devasa binaların son dokunuşlarını yapan, kendilerinin de ifade ettiği gibi hiçbir işçi sağlığına uyulmadan, aç susuz bir şekilde kimyasallarla binanın her yerini temizliyorlar. Artık içinde oturabilecek hale getiren, büyük zorluklarla, büyük emeklerle emek veren kadınların görünmeyen emekleri yetmiyormuş gibi ücretleri de 2 aydan beridir patronları tarafında gasp ediliyor.
Bayramdan dolayı ara verdiğimiz direnişimiz tüm renkleriyle haklarımızı alıncaya dek sürecektir.
Şimdi birlikte olmanın, şimdi dayanışmanın ve kazanmanın zamanı…