Geçen hafta Sakarya’da Kürt emekçilere yapılan ırkçı saldırı bir kez daha bu ülkede onlarca yıldır devlet ve hükümetler tarafından uygulanan politikaların toplumu ne hale getirdiğini ortaya koydu. Mardin’den ekmeklerini kazanmak için Sakarya’ya fındık toplamaya gelen mevsimlik tarım işçilerinin uğradığı linçi andıran bu ırkçı saldırının haber ve görüntüleri ırkçılığın ülkede geldiği aşamaya işaret etmiş oldu. Kürt yurttaşlara yönelik son yıllarda giderek artan bu sivil saldırılar her defasında ya münferit bir olay olarak geçiştiriliyor ya da altında yatan ırkçılığı gizlemek için bir başka, siyasi olmayan sebeple açıklanmaya çalışılıyor. Oysa bu saldırılar ve linçler artık rutin olmuştur ve Kürtler için eşitlik talebi ve statü mücadelesinin ne denli elzem olduğunu göstermektedir. Kürt halkının anayasada eşitlik ve statü talebine karşılık vermeyen ve Kürt meselesinin demokratik çözümüne yanaşmayan iktidarlar onlarca yıldır Kürtlerin demokrasi mücadelesini kriminalize etmek için Kürt halkını ve Kürt kimliğini hedef gösteriyor. Bunun toplumsal barışa vereceği zararı görmezden gelen hükümetler, bu saldırılarla Kürtler’in demokrasi mücadelesinin toplumsallaşmasını engelleyeceklerini düşünüyor olabilirler.
Oysa Kürt halkı bütün bu saldırılara rağmen demokrasi ve barış mücadelesinden vazgeçmedi, dahası ülkenin genelinde bu mücadelenin lokomotifi haline geldi.
İktidarlar bu düşmanlaştırıcı siyasetlerinden bir yarar sağlamayacaklarını bilseler de oy kaygısıyla ve seçmenlerini konsolide etmek için ırkçılığa zemin olan söylemleri kullanmaya devam ediyorlar. Devletlerin ve iktidarların söylemlerinin ve uygulamalarının sebep olduğu ırkçılık, dünyanın her yerinde gündelik hayat içinde sadece siyasi yarar sağlamakla kalmaz, ekonomik çıkar da sağlar. Türkiye’de de patronlar ve onlarla işbirliği içindeki siyasi güç odakları toplumda yayılan ırkçılığı işçi sınıfını ve emekçileri bölmek, yoksulların dayanışmasını engellemek için de kullanıyor. Bu yüzden ırkçı saldırılar sık sık emekçilerin yoğun olarak bulunduğu şantiyeler, tarlalar ve fabrikalarda meydana geliyor. Patronlar tarafından yol verilen saldırılarla işçilerin, emekçilerin ekonomik ve siyasi mücadelesi sabote ediliyor.
Kürt siyasetinin barış mücadelesine verdiği önem şimdiye kadar ülkede ırkçılığın toplumsal çatışmaya dönüşmesini engelledi. Kürtler barış mücadelesinden vazgeçmeyecektir. Ancak emek örgütleri de Kürt yurttaşlara yönelik bu ırkçı saldırıları engellemek için ırkçılıkla mücadeleye artık ağırlık vermelidir. Bu hem toplumsal barışa hizmet edecek hem de işçi sınıfı mücadelesini güçlendirecektir.