Sakarya’da mevsimlik tarım işçilerine yapılan saldırı sınıfsal mıdır, ırkçı bir saldırı mıdır? Saldırıyı gerçekleştiren kim? Fındık bahçelerinin sahipleri. Yani işveren. Saldırıya uğrayan kim? Bu fındık bahçelerinde çalışan mevsimlik tarım işçileri. Peki saldırgan nereden gelen gücünü kullanıyor? Elbette ki mülk sahibi olmanın, işveren olmanın gücünü kullanıyor. Öyleyse bu iliklerine kadar sınıfsal bir saldırı. Zaten bu onlara dönük ilk ve tek saldırısı değil işverenin. Verdiği düşük ücret, ağır çalışma ve barınma koşulları ile çok ağır emek sömürüsü ve saldırısını sürdürmekte iken buna bir de fiziksel şiddeti ve sözlü hakareti de ekliyor.
Peki saldırıya uğrayan işçilerin etnik kimliği ne? Kürt. Kim Kürtler? Nedir Kürt olma Türkiye’de? Etnik kimliğinden ötürü doğuştan sahip olması gereken en temel haklarının gasp edildiği, buna dair hak arama mücadelelerinin her türlü baskı, sindirme, katliam, sürgün, işkence, cezaevi, sürgün ırkçı ve faşizan uygulamalara maruz bırakıldığı durumun adıdır Kürt olma. Peki bu Kürt olan işçilere saldıranların etnik kimliği ne? Türk, ya da kendini Türk sayan, Türkleşmiş grup ya da kişiler. Bu işçiler Kürt değil de Türk olsalardı bu saldırıya maruz kalırlar mıydı yine?
Mümkündür kalabilirlerdi. Soma’daki işçiler, çeşitli iş yerlerinde hakları için mücadele eden emekçiler, yaşam alanlarına yapılacak heslere, maden ocaklarına karşı direnen köylüler ağır şiddet ve saldırılara maruz kalıyorlar. Soruyu başka türlü soralım bir de. Bu işçiler Kürt olmasalardı bu kadar kolay bu saldırıya maruz kalırlar mıydı?
Mülkü amirinden, jandarmasına, yereldeki her türlü yöneticisinden ülkeyi yönetenler nezdinde bu mesele bu kadar görmezden gelinir miydi? Ya da “böyle bir olayın yaşanmadığı, basit bir tartışmanın kötü niyetlilerce başka bir yere çekildiği” dile getirilir miydi en yetkili ağızlardan. Tıpkı Kürt olmaktan kaynaklı saldırının geliştiği pek çok olayda olduğu gibi. Saldıranın, saldırdığının Kürt olduğunu bilmesi, Kürt olana saldırmanın bir genel cezasızlıkla karşılandığı bilgisine sahip olmasının verdiği güçle tüm bu saldırının gelişiyor olması.
Ne diyordu Batman’daki mütecaviz uzman çavuş? “Beni kime şikayet edersen et. Bana bir şey olmaz. Daha önce de yaptım. Bir şey olmadı”. Böylesi vahim bir olaya karışmış bu şahıs şimdi serbest mi? Serbest. Demek ki sahip olduğu eyleminin cezasız kalacağı bilgisi kendisinin de itiraf ettiği üzere bu eylemleri tekrar tekrar yapabilme gücünü vermiş ona. Peki etnik kimliği ne bu olaydaki mağdurun? Kürt. Ve kadın. Saldırganın etnik kimliği? Türk.
Bu saldırı ırkçı bir saldırı mıdır? Türk olan birisine karşı gelişmiş olsaydı bu saldırı yahut Kürt olan birinin Türk olan birisine karşı olsaydı bu saldırısı cezasızlık sonucu gerçekleşir miydi bu şekilde? Büyük ihtimalle hayır. Sakarya’daki bir başka olayda Uşaki tarikatındaki çocuk istismarında saldırganın kimliği ne? Türk. Mağdurun etnik kimliği? Türk. Ve çocuk ve kadın.
Bu üç farklı coğrafyadaki üç olay aslında birbirinin o kadar parçası ki. Eylemi gerçekleştirenlerin motivasyon kaynağı o kadar ortak ki. Egemen kimliğin mensubu olmak. Erkek olmak. Türk olmak. Yetişkin olmak(çocuklara karşı işlene suçlar için). Cinsiyetçilik ve milliyetçiliğin temel motivasyon kaynağı olduğu cürümler bunlar. Bütün mesele burada saldırının motivasyon kaynağının ne olduğunu görmezden gelen değerlendirme ve yorumlar.
Meselenin kaynağı olan noktaya karşı bilerek yaşanan körlük. Sakarya’da saldırıya uğrayan tarım işçilerinin saldırıya uğramalarının ana ekseni, birincil nedeni Kürt olmalarıdır. Saldırganın ana motivasyon kaynağı Türk olmasıdır. Dolayısıyla bu saldırı iliklerine kadar ırkçı bir saldırıdır. Yoksul ve emekçi olmaları bu saldırıyı kolaylaştıran ikincil bir nedendir. Bu insanların Kürt oldukları için saldırıya uğradıkları gerçeğinin üstünden atlayarak, görmezden gelerek sınıf kimliklerine vurgu ile yapılan itirazların, kınamaların, açıklamaların hiçbir ehemmiyeti yoktur. Ne yazık ki kendine sol, sosyalist diyen çevrelerin bu Kürt bağlamı inkar ederek meseleyi sadece sınıfsal bağlama hapseden yaklaşımlarının sınıf mücadelesine de hiçbir yararı yoktur. Bilakis tüm ezilenlerin ortak mücadelesinin gelişmesinin önündeki en büyük engeldir. Aynı şekilde bu saldırının ikincil nedeninin onların yoksul emekçiler olduğunu, saldırının aynı zamanda sermayenin saldırısı olduğunu görmezden gelerek sadece Kürt kimliğine indirgeyen yaklaşımlar da bir önceki yaklaşım kadar meseleyi bütünlüklü görmekten uzak ve sakat bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım kadınlara karşı gerçekleşen saldırılarda da aynı şekilde sergilenmektedir. Kadınlara karşı gerçekleşen saldırıların ilk ve ana nedeni onların kadın olmasıdır. Diğer kimlikleri saldırıyı kolaylaştıran ikincil nedenlerdir.