Özgür Müftüoğlu
Ana muhalefet partisi CHP’nin başkanı Kılıçdaroğlu, iktidara gelmeleri durumunda uygulayacakları en önemli beş öncelikten biri olarak belirledikleri “mülteci politikası”nı açıklamış: “İktidarımızda Suriyeli misafirlerimizle helalleşip iki yılda memleketlerine uğurlayacağız.”
İktidara gelmeleri halinde mültecileri ülkelerine yollama fikrinin nasıl oluştuğunu şu olayla açıklamış Kılıçdaroğlu: “Şanlıurfa’da bir sabahçı kahvesine gitmiş, orada işsiz insanların gelip nasıl iş bulduklarını görmek istemiştim. Kahvede insanlar oturuyor, bir kamyon veya kamyonet geliyor, birisi iniyor aşağıya ‘15-20 işçi’ diyor ve insanlar binip gidiyorlar. Yaşlı bir adama ‘Sen niçin gitmedin?’ diye sorduğumda, ‘Benim ailem kalabalık, ancak 120 lira günlük olabilirse gidebiliyorum çalışmaya. Suriyeliler geldi, çok daha ucuza çalışıyorlar, 50-60 liraya gidiyorlar, saat de yok dolayısıyla ben 50-60 lirayla ailemi geçindiremiyorum.’ dedi. Bu, bir sabahçı kahvesinde bana söylenen.”
İktidara aday, işine geldiğinde “sol”da yer aldığını iddia eden bir partinin başkanı, tanık olduğu bu olayla işsizliğin, düşük ücretle emek sömürüsünün, yoksulluğun nedenini ve çözümünü bir çırpıda keşfetmiş(!): “Ucuza çalışmaya razı olan mültecileri ülkelerine yollamak.”
Ah şu mülteciler olmasa ne işsizlik ne yoksulluk kalacak ne de emek sömürüsü, güllük gülistanlık olacak memleket!
CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç da şu sözlerle Kılıçdaroğlu’nu desteklemiş: “Ülkeye yabancı ülkelerin vatandaşları başıboş girecek. Devlet izleyecek. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının can ve mal güvenliği tehlikeye girecek. Buna karşı çıkınca, ırkçı oluyormuşuz. Hadi oradan! Hiç merak etmeyin hepsini göndereceğiz…”
Millet İttifakı’nın diğer ortağının düşüncesi de CHP’den farklı değil. İYİ Parti Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan’ın birkaç ay önce yaptığı şu açıklama hâlâ zihinlerde: “İlk seçimde Suriyeliler kendi ülkesine dönecek. Şimdiden hazırlık yapmalarını tavsiye ediyoruz. Ya kendi ülkelerine dönecekler ya da onları Avrupalılar misafir edecek. İşgalciden farksız olan Suriyelilerin kalmasına müsaade etmeyeceğiz.”
Muhtemel bir seçimde iktidara aday olan Millet İttifakı’nın iki büyük bileşenine bakınca görünen tablo şudur: Toplumun en temel sorunu olan işsizliğe, yoksulluğa karşı alternatif bir politikaları yoktur. İşçilere, emekçilere umut olacak bir program ortaya koyamadıkları için, tam da Özkoç’un üstüne almadığı ırkçı yaklaşım gibi, Türkiyeli emekçilere ayrıcalıklı (imiş) duygusu yaratarak, sorunları çözeceği algısı yaratmak istemektedirler.
İşsizliğin, yoksulluğun, emek sömürüsünün gerçek nedeni olan sınıf çelişkilerini ve kapitalizmi sorgulamadan; kendilerinin onayladığı savaş politikalarının sonucunda ülkesini terk etmek zorunda kalan mültecileri tüm sorunların müsebbibi olarak görmek, tarihsel süreçte tanığı olduğumuz faşist, Nazist partilerin yaklaşımıdır.
Ve ayan beyan ortadadır ki “Faşizmin ve Nazizmin devamı olan partiler Türkiye’yi ‘tek adam’ rejiminden kurtarıp, demokratik bir ülke haline getiremez!”