İran’da yaşayan gazeteci Pune Aşitiyani, isyanın devam ettiği Rojhilat ve İran’da son bir yılı değerlendirerek, ‘İktidarın bu toprakların ana babalarının yüreklerinde bıraktığı bu büyük acı, failler cezalandırılıncaya kadar asla dinmeyecek. Devrimin meşalesi yakıldı. Bir kez daha asla geri dönmeyeceğiz’ dedi
Dünyanın dört bir yanında Kürt kadını öncülüğünde yankısını bulan “Jin jiyan azadî” eylemlerinin başladığı İran’ın başkenti Tahran’da, 13 Eylül 2022’de İran hükümetine bağlı güçler tarafından işkenceye uğrayan Kürt kadın Jîna EmînÎ’nin ölümün üzerinden bir yıl geçti. Rojhilat ve İran’da kadınların öncülüğünde Jîna şahsında katliamlara karşı başlayan isyan her geçen gün yayılırken, dünya genelinde de “Jin jiyan azadî” felsefesi birçok kesim tarafından dile getirildi. İsyana öncülük eden kadınlar öncülüğünde her alanda çağrıların yinelendiği, grevlerin yapıldığı Rojhilat ve İran dünya gündemindeki yerini koruyor.
İran’da yaşayan gazeteci Pune Aşitiyani, isyanın devam ettiği Rojhilat ve İran’da son bir yılı değerlendirdi.
Bütün dünya duydu
İran hükümetinin baskı politikaları karşısında kadınların yıllardır direndiğini söyleyen Pune, “İranlı kadınlar son 43 yılda İran hükümetinin kadın düşmanı politikalarını protesto etti. İranlı kadınlar 43 yıldır İran toplumunun eşitsiz statüsünü ve hükümetin kadınlara yönelik sistematik şiddetini protesto ediyor. Bunca yıl erkekler bizi yalnız bıraktı. Ancak Jîna’nın ayaklanması, erkeklerin kadınların isteklerine önem vermelerine ve bir kez olsun kadınlara eşlik etmelerine neden oldu. Ayrıca Jîna genç bir Kürt kadınıydı. Etnik kimliği ile cinsel kimliğinin kesişmesi, yıllardır Kürt halkının acılarını bilmeyen İran’ın merkez halkının bu konuda bilinçlenmesini sağladı. Bu konu aynı zamanda büyük şehirlerde yaşayan Naşesin merkezindeki halkın, yani Şii Farsların İran’daki diğer etnik, dilsel ve dini azınlıkların yaşadığı acılardan haberdar olmasını da sağladı” ifadelerini kullandı.
“Jin jiyan azadî” felsefesini kadınların dünyaya duyurduğunu vurgulayan Pune, şunları dile getirdi: “Geçtiğimiz yıl İran toplumunda pek çok şey değişti. İranlı kadınlar seslerini dünyaya duyurmayı başardılar. Çok sayıda vatandaşımızı kaybettik. İran hükümeti, halk ayaklanmalarını bastırarak, birçok kadınımızı, erkeğimizi, gencimizi ve çocuğumuzu sokaklarda vurarak öldürdü. İran hükümeti, birçok vatandaşı kasıtlı olarak kör etti. Bazı vatandaşlar, ağır yaralanmalar nedeniyle kalıcı olarak sakat kaldı. İran hükümeti, Avrupa ve Amerika’daki İran yanlısı ağlar gibi, bazı medya kuruluşlarının da yardımıyla yayınladıkları video ve resimlerden vatandaşların yüzlerini tespit etti. Onları tutukladı ve hapishanede işkence yaptı. Çok sayıda genç işkence altında öldürüldü. Hiçbir zaman bağımsız bir kurum olamayan ve her zaman hükümetin denetiminde olan İran yargısı, masum İranlı gençleri hiçbir suç olmaksızın idama mahkum etti.”
Aileler bile işkencede
Geçtiğimiz hafta cezaevinde katledilen Cevad Ruhi’nin, Jîna protestoları sırasında sırf sokakta dans ettiği için hükümet tarafından tutuklandığını hatırlatan Pune devamında, “Cevad Ruhi işkence gördü ve üç kez ölüm cezasına çarptırıldı. Cezaevinde işkence altında hayatını kaybetti. İran hükümeti, Jîna ayaklanmasının yıl dönümünde halktan korktuğu için protestolar sırasında çocuklarını kaybeden yaslı ailelerin üyelerini tutukladı. İdam edilen Kürt gençlerden Muhammed Mehdi Karmi’nin babası Meşale Karmi, iki hafta önce hükümet güçleri tarafından kaçırıldı. 8 yaşındayken hükümet tarafından öldürülen Kian Peer Falak’ın annesi Zeinab Moulai Rad, bir aydan beri kayıp. Son haftalarda başka birçok kederli baba ve anne de kaçırıldı. Kimse onların nerede tutulduğunu bilmiyor” sözlerini kullandı.
İran hükümetinin aynı zamanda aileleri de hedef almasının nedeninin “korku” olduğunun altını çizen Pune, “Bunun nedeni hükümetin halktan, özellikle de çocukları hükümet tarafından öldürülen ailelerden korkmasıdır. İktidarın bu toprakların ana babalarının yüreklerinde bıraktığı bu büyük acı, failler cezalandırılıncaya kadar asla dinmeyecek. Asla geri dönmeyeceğiz. Devrimin meşalesi yakıldı. Belki bir yıl, belki on yıl sürecek ama bu hükümet artık bizim değil ve gidiyor. Bir kez daha asla geri dönmeyeceğiz” dedi.
Kadınlar damgasını vuruyor
Rojhilat ve İran’da Jîna şahsında başlayan eylemlerin, yıllardır dönem dönem yapılan eylemlerden farklı olduğunu dile getiren Pune, “Jîna Emînî ardından gelişen eylemlerin en önemli başarısı İran orta sınıfının yarattığı büyük farkındalıktı. Kadınların acılarının farkındalığı, mazlumların acıları, Kürtlerin, Arapların, Belucilerin vb. acılarının farkındalığı. Bu devrimin en önemli etkenleri kadınlardı. Bazıları Jîna devrimi günlerinde öldürülen erkeklerin sayısının daha fazla olduğunu söyleyerek bunun bir kadın devrimi olmadığını iddia ediyor. Ancak şunu da söylemeliyim ki; İranlı kadınlar 43 yıldır her gün direndi ve savaştı. Sokaklarda öldürülenler, 1979 devriminden sonraki yıllarda doğan İranlı kadınların çocuklarıdır. 1980’lerin boğulma, baskı ve baskı yıllarında doğup büyüdüler. Bu kadınların çoğu 1980’lerde idam edilen, sol devrimci baba ve annelerin çocukları… İsyan yıllarında İran üniversitelerinde üniversiteye gittiler. Yaşamları boyunca baskıyı, mücadeleyi, direnişi yaşayan 80’li yıllarda doğan kadınlar, artık çocuklarını sokağa gönderiyor. Bütün bu yıllar boyunca İranlı kadınlar erkeklerden en ufak bir destek görmedi. Kendini beğenmiş erkekler, evdeki hükümet baskısının bir kolu olarak kadınları eziyordu. Dolayısıyla bu devrimin ‘kadınsı’ olduğunu ve ‘kadınsı’ kalacağını söylemek gerekir.”
Kurtarıcı beklemiyoruz
Hükümet ve paralı askerler aracılığıyla son bir yıl içinde kadına yönelik şiddetin arttığını, bu nedenle birçok kadın aktivist ile kadın gazetecinin tutuklandığını kaydeden Pune, “Kadına baskı yaparlarsa tüm toplumu susturabileceklerini düşünüyorlar” diyerek hükümetin amacına işaret etti. Pune şöyle devam etti: “İran’daki protestoların motorunun kadınlar olduğunu biliyorlar. Bu 43 yılda en çok baskıya maruz kalanlar kadınlardır ve kökten dinci hükümeti devirecek olanlar da yine kadınlardır. Bu nedenle İran hükümetinin kadınlara daha fazla baskı uygulamaktan başka seçeneği yok. Aradan geçen aylarda hükümet birçok kadın aktivist ve gazeteciyi tutukladı ve hapse attı. Muhabir ve gazeteci arkadaşlarım cezaevinden çıktıktan sonra sorgu odalarında devletin paralı askerlerinin kadınlara nasıl cinsel, fiziksel ve psikolojik tacizde bulunduğunu anlattılar. Hükümet saldırganlık ve şiddet eylemleri yoluyla gücümüzü kırabileceğini düşünüyor. Ancak başarılı olamadılar. Cezaevinden tahliye edilen kadınlar, cezaevlerinde ve gözaltı merkezlerinde çıplak arama, tecavüz, sözlü taciz ve fiziksel işkence yapıldığını anlattı. Bu konular her yerde yayınlandı. İşkence, İranlı kadınları susturamadı. İranlı kadın her geçen gün daha dirençli hale geldi. Hepimiz birer aracıyız. Kendi haberlerimizi yayınlıyoruz. Bir kurtarıcı beklemiyoruz.”
Jîna isyanı sırasında halkın sokaklarda protestolarını açık bir şekilde gerçekleştirdiğini söyleyen Pune, “İsyanın başladığı sırada hiçbir batılı ülkenin bize yardım etmeyeceği herkes tarafından anlaşıldı. Batı ülkeleri sadece kendi çıkarları peşindedir. Eğer batının çıkarları İran ve Taliban’ın köktendinci hükümetlerinin varlığıysa, boyun eğdirilmiş halkımızın ve kadınların yaşamları ve ölümleri batılı ülkelerin liderleri için hiç de azımsanacak bir şey değil. Öte yandan, hâlâ İran’a monarşi sistemini yeniden getirme hayalleri kuran eski Şah’ın oğlunun önderlik ettiği sahte dış muhalefetin niteliği de herkesin gözü önünde ortaya çıktı. Halkımız sokaklarda attığı sloganlarla defalarca ‘kral veya molla hükümeti istemediğini’, demokratik hükümet istediğini ilan etti. Beluclar, Kürtler, Türkler, Gilaklar vb. gibi ezilen ve aşağı seviyedeki İran halklarının hepsi demokrasi istiyor. Bazıları federal devletten bahsetti. Dolayısıyla İran halkı kendisine yardım edecek tek kişinin kendisi olduğunu biliyor. Bu küçük bir başarı değil” şeklinde konuştu.
Korku duvarı yıkıldı
Pune isyana ilişkin sözlerine şunları ekledi: “Birkaç gün önce Kürt kadın gazeteci bir arkadaşımla konuşuyordum. Bu arkadaşım birkaç kez tutuklandı. Şu anda şartlı tahliyede. Yargılamaları devam eden sanık, ‘kamu düzenini ve güvenliğini bozmak, milli güvenliğe aykırı hareket etmek, protesto ve ayaklanmalara öncülük etmek, bölücülük’ gibi suçlamalarla karşı karşıya bulunuyor. Yıllarca hapis cezasına çarptırılabilir. Sorgulama sırasında işkence gördü. Çıplak üst aramasına tabi tutuldu. Ancak hiçbir şeyden korkmuyor. Birkaç gün önce bana İran’ın çok iyi hale geldiğini söyledi. Bu, İran’daki protestoların hiç bu kadar bariz olmadığı anlamına geliyor. İnsanlar her yerde sivil itaatsizlik yapıyor. Sokakta dans etmek, şarkı söylemek, bisiklete binmek bile hükümete karşı bir protesto biçimine dönüştü.”
Hiç pişman olmayacağız
Pune, birkaç gün önce Saqqez’den Kürt gazeteci Nazila Marufian, gözaltı merkezinde yaşanan tecavüzü bir telefon görüşmesiyle bildirdiğine dikkat çekerek, “İşkenceler nedeniyle durumu kötüyken ajanlar ona tecavüz etti. Ancak Nazila, kendisinin ve İslam Cumhuriyeti hapishanesindeki diğer kadınların haklarını savunmak için açlık grevine başladı. Ortadoğu’da tüm dünyaya adalet arayışına örnek olan o kadar korkusuz kadınlarımız var ki. Öte yandan kadınlar hiçbir zaman pişmanlıklarını dile getirmediler. Aylardır cezaevinde olan ve işkence gören Kürt gazeteci bir arkadaşım var. Pek çok kadın gazeteci ve feminist aktivist gibi o da cezaevinden çıktığından beri her gün devletin paralı askerleri ve istihbarat teşkilatı tarafından tehdit ediliyor. Ancak hiçbir zaman pişmanlığını dile getirmedi. Ölümü baskı altında yaşamaya tercih ettiğini söylüyor” şeklinde konuştu.
Kendi ayaklarımız üstündeyiz
Son olarak Pune tüm kadınları Jina Emini eylemlerine sahip çıkmaya davet ederek, şu mesaja yer verdi: “Dürüst olmak gerekirse mesajım Batılı hükümetlere ve medyaya yönelik değil. Mesajım bile Türk, Türk milliyetçi, liberal feministlerine hitap etmiyor. Hiçbir batı ülkesinden umudum yok. Mesajım kadınlara yöneliktir. Maddi kadınlar, diğer kadınlar, bilgili kadınlar, Kürt kadınları, Beluc kadınları, Afgan kadınları, Êzidî kadınlar ve yıllardır bu topraklarda şiddet ve baskı altında yaşayan tüm kadınlar. Hem devletin hem de erkeklerin şiddet ve baskısına maruz kalan kadınlar. Kadınlara söylüyorum, biz kadınların kendimizden başka kimsemiz yok. Aynaya bakmalı ve kurtarıcımızın aynada olduğunu görmeliyiz. Kurtarıcımız kendimiziz. Daha bilinçli olmalıyız. Daha güçlü olmalıyız. Nefsi müdafaayı öğrenmeliyiz. Ekonomik ve duygusal bağımsızlığı bulmalıyız. Organize olmayı öğrenmeliyiz. Kendi ayaklarımız üzerinde durmalı ve otokratik hükümetlerin yüzünü sıvamalıyız. Bizim kurtuluşumuz, Ortadoğu kadınlarının kurtuluşu, çocuklarımızın ve gelecek nesillerin kurtuluşu bizim elimizde.”
Kadınlar Rojava’yı araştırıyor
Yanı sıra ülkede özelde kadınların her anlarını örgütlenmeyle geçirdiğine değinen Pune, “Kürt kadınlarından ilham alan kadınlar kendilerini nasıl organize edeceklerini öğreniyorlar. Geçtiğimiz aylarda birçok arkadaşımın ‘Jin jiyan azadî’ sloganının kökenini araştırdığını gördüm. Ayrıca Kürt kadınların Rojava’daki mücadelelerini de araştırıyorlar. Geçtiğimiz aylarda Bakur, Rojava, Kobanê ve Şengal’deki kadın savaşçılarla ilgili çok sayıda kitap yayımlandı. Bu kitapların İran’da çevrilmesi ve okunması tesadüf değildir. Kadınlar giderek bilinçleniyor. İlham kaynaklarını arıyorlar. Jîna Emînî’nin Kürtlüğünün İran kadın hareketi üzerinde sonsuza kadar muazzam bir etki yaratacağını düşünüyorum. Bir Kürt kadın olarak Jîna, Ortadoğu’daki kadınların ilham kaynağı oldu. Jîna Emînî, bir Kürt olarak Ortadoğu’daki kadınların dört parça Kurdistan’daki Kürt kadınların, büyük acılarını fark etmesini sağladı. Bu, Afganistan’dan Bakur’a ve Rojava’ya kadar Ortadoğu kadınları arasında dayanışmayı beraberinde getirdi. İktidarı en çok korkutan şeyin kadın örgütlenmesi olduğunu ekliyeyim” dedi.
Haber: Zelal Tunç / JINNEWS