İran rejimi, Machiavelli’nin tek amaç olarak hile, yalan, zora başvurmak gibi her türlü yolla devletin gücünü arttırmak olarak formüle ettiği düsturu benimseyen, Hobbes’un özgürlüklere karşı koyup her türlü eleştiriden azade Leviathan’ına dönüştü
Mehmet Ali Çelebi
Birleşik Krallık’ın yıllarca sömürge olarak yönetip “Zafer Köprüsü” diye addettiği, Türkiye ve Körfez ülkelerinin teo-politik ve jeo-politik güdülerle yutmak için fırsat kolladığı İran üzerinden bölgesel bir savaş çıkıp çıkmayacağı soruluyor.
Şubat ayı İran tarihinde önemli bir yer tutar. Şahlığı devrilince mollalarca İran İslam Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı aydır. İran molla rejimi 45 yaşında. 45 yılda işkence, idam, katliam, hayatlarını başörtüye indirgediği kadınlara köle muamelesi, etnisitelere karşı ayrımcılık, tek tipleştirme, sansür, yoksulluk ile özdeşleşti. Şirketleri olan ordu (Pasdaran) ve Besic, mollalar bolluk içindeyken milyonlar yoksullaştı. Eylül 2022’de başlayan Jin, Jiyan, Azadî ayaklanmasında oluğu gibi başkaldırılar arttı ve sıklaşacaktır.
İran, “Vekil güç üzerinden tehdidi uzakta karşıla” doktriniyle son yıllarda Lübnan, Yemen, Irak, Suriye’de milis güçler oluşturup Proxy War çemberini genişletmesi ve Hewlêr’e, Pakistan’a balistik füzeler yağdırmasıyla gündemde. Kayaları yuvarlayarak heyelanlar ve çığlar yaratmanın sonuçları nereye varabilir? Ürdün’deki ABD üssü Tower-Kule 22’ye dron saldırısında İran nerede duruyor?
Niccolo Machiavelli’nin tek amaç olarak hile, entrika, yalan, zora başvurmak gibi her türlü yolla devletin gücünü arttırmak olarak formüle ettiği düsturu benimseyen, Thomas Hobbes’un özgürlüklere karşı koyup her türlü eleştiriden azade Leviathan’ına dönüşen İran molla rejimi için tarih çemberini biraz geriye sarabiliriz.
Hedefteki İran
İran birçok devletin hedef tahtasında bir ülkedir. II. Dünya Savaşı sırasında Birleşik Krallık Başbakanı Winston Churchill (Mayıs 1940-Temmuz 1945 arası başbakan) İran’ı “Zafer Köprüsü” diye kodlar. Nazi Almanya’sına karşı savaşta ilerleme kaydeden müttefikler SSCB, ABD ve İngiltere liderleri Joseph Stalin, Franklin Roosevelt ve Winston Churchill stratejik Tahran Konferansı’nı Kasım 1943’te SSCB’nin Tahran Büyükelçiliği’nde yaptı.
Rusya Çarlığı, Basra üzerinden sıcak denizlere inmek, Kafkasya’yı arka bahçe olarak sağlama almak, bölge petrollerini denetlemek istiyordu. Birleşik Krallık, sömürgesi Hindistan deniz ticaret yolu güvenliğini sağlamlaştırma, Orta Asya’ya kara ulaşımını kontrol etme, İran petrollerini kontrolde tutma, emperyal kabadayılığına halel getirmeme peşindeydi.
Osmanlı İmparatorluğu’nda hükümeti ele geçiren maceracı Enver Paşa, Talat Paşa gibi İttihat ve Terakki yöneticileri Turani koridor hedefiyle İran’a göz dikmişlerdi. Farklı etnisiteleri yok edip Türk-İslamcılığı bayraklaştırma, yayılmacılık ülküsü ve motivasyonuyla Osmanlı’yı Almanya’nın yanında I. Dünya Savaşı’na da sokacaklardır.
İran imparatorlukların bakiyesi devletlerin de hedefi oldu. Şiiliği (Şia) ve 12 İmam’ı benimseyen İran’ı ezip Sünni İslam’ı benimsetmek Körfez ülkelerinin stratejik motivasyonlarından biri. Din değiştirmeye zorlama dört halife döneminden beri sürüyor. II. Halife Ömer’in Sasanilerin Zerdüştiliği bırakıp İslam’ı seçmeleri için gönderdiği mektup İmparator III. Yezdicerd tarafından reddedilince 642’de başlattığı seferin sonraki aşamalarında Sasaniler çözülür. İslam öncesi Ortadoğu ve Asya’da Kürtler ve Persler tek tanrı inancı Zerdüştilik dinini benimsemiştir. İslam orduları ve Türk boylarının saldırılarıyla 651’de III. Yezdicerd öldürülüp imparatorluk dağılınca Persler farklı inanç sistemine yönelir. Aileden Kürtlerle de akrabalığı olduğu kaydedilen Safevi Devleti’nin kurucu hükümdarı Şah İsmail ile birlikte Persler Şiiliği benimser.
Persler, Sasani İmparatorluğu dağılınca 12 İmam’dan üçüncüsü Hz. Hüseyin ile akrabalık bağı kurulur. Hz. Hüseyin son Kral III. Yezdicerd’in kızı Şehri Banu Gazele (Şehriban) ile evlenir, ikilinin oğulları Dördüncü İmam Zeynel Abidin üzerinden 12 İmam halkası sürer.
Ortadoğu’da kurulan krallık ve emirlikler bu kez İran Şiiliğine son vermek için silahlanmayı, NATO ülkeleriyle sıkı işbirliği içine girmeyi benimsedi. Ancak İran zamanla Ortadoğu’da Türkiye, Suudi Arabistan, Mısır gibi ülkeler arasında bir bölgesel denge ülkesine dönüştü.
Gizli anlaşma
20. yüzyılın başına gidersek Birleşik Krallık, Rusya Çarlığı, Almanya ve Osmanlı’nın İran üstünde hegemonya oluşturmak için kıyasıya çekişme içinde olduğu görülür. Şah Muhammed Ali Kaçar (3 Ocak 1907-16 Temmuz 1909) döneminde 1907’de ülkede parlamento açılarak meşruti monarşiye geçilir. İran’da Mayıs 1908’de ülkede petrol keşfedilir. İngilizler Anglo-Persian Oil Company üzerinden İran petrolünü sömürür. Bu dönemde Çarlık da Londra da bölgesel hegemonya inşası için hamleler yapar. Dönem “Büyük Oyun” denen emperyalist ülkelerin bölgeyi açık-gizli anlaşmalarla köprü yapma-paylaşım dönemidir. Şah Muhammed Ali Kaçar, hem Çarlık hem Birleşik Krallık ile çalışır. Rusya Dışişleri Bakanı Aleksandr İzvolsky ile İngiltere’nin Rusya Büyükelçisi Arthur Nicolson 31 Ağustos 1907’de Petersburg’da gizli bir anlaşmayla İran topraklarını pay eder: Kuzey Çarlığa, güney Birleşik Krallık’a, ortası tarafsız.
I. Dünya Savaşı’nın İtilaf devletlerinden Çarlık Rusya-Birleşik Krallık ittifakı, İttifak devletlerinden Osmanlı-Almanya kimi şehirleri ele geçirir. 1919’da İran ile İngiltere bazı maddeleri gizli olan anlaşma imzalar. Birleşik Krallık, Şah Ahmet Kaçar’ın Ekim 1917 Devrimi’ni gerçekleştiren Sovyetlerin etkisine gireceği endişesine kapılır. Ordu içinde tuğgeneralliğe yükselen Rıza Han (Rıza Şah), Ra’ad, Shargh, Bargh gibi gazeteleri çıkaran Seyyid Ziyaeddin Tabatabai ile birlikte Birleşik Krallık desteğini alıp 21 Şubat 1921’de darbe yapar. Kaçar hanedanlığı sayfası kapanıp Pehlevi hanedanlığı safhasına geçilir. 12 Aralık 1925’te de Rıza Han meclisten Şah Ahmet Kaçar’ın azledildiği kendisinin şah ilan edildiği kararını çıkarttırır. Kaçar hanedanının son ismi Şah Ahmet İngilizlerce kaçırılıp yurt dışına götürülür.
II. Dünya Savaşı’nda İran toprakları Nazilere karşı savaşan ülkeler arasında geçiş koridoru yapılmak istenir. Bu hedefle Ağustos 1941’de İngiltere güneyden Sovyetler kuzeyden İran’ı ele geçirip bölerler. Almanya’yı ikiye böldükleri gibidir durum. Birleşik Krallık yumuşak darbeyle Rıza Şah’ı istifaya zorlar ve oğlu Muhammed Rıza Pehlevi’yi 16 Eylül 1941’de şah koltuğuna çıkarır. Rıza Han da yeniden tahta geçmesin diye İngiliz güçlerince gemiyle kaçırılıp Güney Afrika’nın Johannesburg kentine götürülür.
Sömürge karşıtı politikalar benimseyen, petrolü millileştirmeye karar veren başbakan Muhammed Musaddık, İngiltere-ABD’nin ortak Ajax Operasyonu ile 1953’te devrilecektir. Bir süre korkudan yurt dışında kalan Rıza Pehlevi darbe sonrası döndüğü İran’da ayaklanmayla 11 Şubat 1979’da devrilene kadar tahtta kalacaktır.
Mollalar; Kürtlerin, sosyalist TUDEH, Halkın Fedaileri gibi örgütlerin desteğiyle emperyalizmin bölge şefi gibi çalışan Muhammed Rıza Pehlevi’yi devirdikten sonra her şey altüst edilir. Mollalar sistemin çarklarına hakim olup çeşme başlarına geçince Kürtlere, Beluçlara, sosyalistlere karşı işkence, katliam, idam politikasını devreye koyar ve teo-Fars sistemi inşa edilir.
Humeyni, Hamaney ve kasap
11 Şubat 1979 sonrası itibaren İran neye dönüştü? İran iç ayaklanmasını sürgünde örgütleyen, kasetlerle propaganda yapan Ruhullah Mustafavi Musevi Humeyni, Ankara, Bursa-Yıldırım’dan, Necef’ten sonra yaşadığı Paris’ten 1 Şubat 1979 tarihinde Tahran’daki Mehrabad Havalimanı’na iniş yapar. Milyonların karşıladığı Humeyni, 4 Şubat’ta Mehdi Bazergan’ı geçici hükümete başbakan olarak atar. Humeyni kendisi için Yüce Rehberlik Makamı (Makam-ı Muazzam-ı Rehberi) oluşturur. Yani İran dini lideri, yani devlet başkanı. 11 Şubat 1979’da Humeyni, Şah döneminin son başbakanı Şapur Bahtiyar’ı (4 Ocak 1979-11 Şubat 1979 arası başbakan) istifa ettirir, yerine Mehdi Bazergan’ı atar. Böylece İran molla rejimi resmen başlamış olur. Humeyni, 24 Şubat 1979’da Muhammed Sadık Halhali’yi “şeriat uygulayıcısı” olacak devrim mahkemeleri başkanı olarak atar. Yani 45 yıllık “ölüm çarkı” kurulur; sosyalistlere, Kürtlere, Beluçlara, adli tutuklulara karşı. Mollaların kasabı Halhali, göstermelik yargılamayla insanları astırır. 26 Kasım 2003’te ölen Halhali, 2000’de Le Figaro’ya konuşurken “Bunlar dünyaya tekrar gelseler, tek bir istisnasız tümünü yeniden idam ederim. Eğer suçluysalar cehenneme giderler, yok eğer masum idiyseler cennete giderler” der. (kongar.org/aydinlanma/2016) Bu zihniyet Jîna Mahsa Emînî isyanına katılanların idamlarıyla sürer. Kritik konularda son söz Humeyni’nin, ölünce 4 Haziran 1989’da yerine geçen Ali Hamaney’indir.
İdlib üstünden Türkiye’ye mesaj
İran’ın son dönemine geçersek… 7 Ekim 2023’te Hamas’ın Aksa Tufanı’nı başlatmasıyla birlikte Gazze’ye hava saldırıları başlatan İsrail’e karşı üst perdeden açıklamalar yaptı. Ancak doğrudan saldırıya geçmedi. Yemen’in başkenti Sana dahil çok sayıda kentini ele geçirmiş Husi Ensarullah’ın, Hint Okyanusu-Aden Körfezi’ni Kızıldeniz üzerinden Süveyş Kanalı ve Akdeniz’e bağlayan stratejik deniz yolu Bab-ül Mendeb Boğazı’ndan geçen gemilere füzeler atmasına önayak oldu. ABD-NATO, AB ülkeleri, Rusya ve Çin’in ticari gemilerini de etkilediği için 10 Ocak 2024’te BMGK’de İran’ın müttefikleri Rusya ve Çin’in de veto etmemesiyle Yemen’e müdahalenin önünü açan karar tasarısı çıkarıldı. Nitekim ABD ve İngiltere öncülüğündeki Refah Muhafızı Görev Gücü, Husi hedeflere sık sık füzeler attı.
İran Devrim Muhafızları, 15 Ocak 2024 gecesi Hewlêr’de işveren Pêşrew Dizayi’nin evini ve bazı KDP noktalarını balistik füzelerle vurdu. Çocukların da olduğu ölümler yaşandı.
İran’ın Hewlêr’i vurmasının nedenlerinden biri Irak Başbakanı Şiya Sudani ve bazı partilerin “Irak’tan çık” baskısı altında olan ABD üslerinin KDP tarafından Hewlêr’e taşınmasını önlemekti. Kerkük petrolünün Ceyhan’a taşınması, Süveyş’e alternatif olarak gemilerin Basra’ya yük indirip tren yoluyla İstanbul ve Avrupa’ya taşınmasını öngören Kalkınma Yolu Koridoru için Türkiye-Irak görüşmelerinin artmasıydı.
Aynı gece İran, İdlib’deki cihadist gruplara da balistik füze attı. Bir tarafı İsrail’e “Sana yetişebilirim” mesajıydı, diğer boyutta İdlib’de asker ve SMO bulunduran Türkiye’ye mesajdı. İran’ın Halep, Şam, Derazor, İdlib çevresinde Devrim Muhafızları, İran’a bağlı milis tugayları vardı. Ancak İran içinden balistik füzeler göndermeyi tercih etti. (Balistik füzeler nükleer, kimyasal başlık taşıyabiliyor, alçak irtifada radara yakalanmıyor.) Türkiye’ye “Irak’ta, Kerkük’te, İdlib’de ne yaptığını görüyorum. Hatay’a kadar menzilimde, dikkat et” mesajıydı. Yine İran, Türkiye’nin Afganistan ve Pakistan’a adam taşıyıp bazı saldırılar düzenleyen DAİŞ-Horasan’ın yuvası olduğunu düşünüyordu. İran, “Kirman’daki katliamı DAİŞ-Horasan üstlendi. DAİŞ-Horasanlıların Türkiye’de kaldıkları kentleri biliyorum” mesajı verdi.
İran ordusu bu kez limanlar ve deniz yolu hakimiyet konusunda Körfez ülkeleri eksenli politikalarda çıkar çatışması yaşadığı Pakistan’daki Belucistan eyaletinde Ceyş el Adl (Adalet Ordusu) örgütünün üslerine 16 Ocak 2024’te balistik füze attı. Pakistan 18 Ocak 2024’te misilleme yapıp İran’a bağlı Sistan-Belucistan eyaletindeki Seravan kentini vurunca İran boyunu aşan maceraya kalkıştığını kavrayıp durdu.
Tower 22 ve Ketaib Hizbullah
Bölgesel savaş senaryolarının uçuştuğu konjonktürde İran-Pakistan hattı yatışırken 28 Ocak 2024 gecesi ABD’nin Ürdün’de bulunan yakın Tower-Kule 22 üssüne (Suriye’deki ABD El Tanf üssüne yakın. Irak-Suriye arasındaki Şii milis geçişlerinin, lojistik akışının olduğu alanları gözetleyen bir üs) ve Suriye’deki El Tanf üssüne dron saldırısı oldu. El Tanf’a giden dronlar düşürülürken Tower 22’de 3 ABD askeri öldü, 50’si yaralandı. Bir ABD İHA’sı Tower 22’ye dönerken savunma sistemi kapatıldığı anda dronun gelerek bombaladığı kaydedildi. Tower 22’nin hem Suriye’de bulunan ABD’nin El Tanf üssüne yakın olması hem Irak sınırına yakın, Suriye Ebu Kemal-Irak El Kaim kapılarından geçişleri kontrol edebilmesi olması açısından stratejikti. Irak’ta İran’ın yönettiği Haşdi Şabi içindeki önemli yapılardan Ketaib (Kataib) Hizbullah saldırıları gerçekleştirdi. ABD tehditleri artınca ABD kongresinde İran’ı vurma çağrıları yapılınca İran’ın ve Irak Başbakanı Şiya Sudani’nin telkiniyle Ketaib Hizbullah 30 Ocak açıklamasında ABD üslerine saldırıları durdurduğunu açıkladı.
İran, savaş ve çatışmaların yaşandığı Suriye ve Irak içindeki üslere özellikle 2020’den beri Haşid Şabi içindeki grupların ölümcül olmayan dronlu saldırılarını teşvik ediyordu. Ancak çatışmalar dışı Ürdün’e saldırı başka bir boyuttu.
Ketaib Hizbullah İran Dini Lideri Ali Hamaney’e biat ilan etmiş olabilir ancak benim okumam Ürdün’deki ABD üssüne saldırı İran’ın inisiyatifi dışında gelişti. Haşdi Şabi içindeki örgütlerin – Ketaib Hizbullah dahil- her adımı İran’ın talimatları doğrultusunda attığı söylenemez. İnisiyatif de kullanıyorlar. Pakistan’dan ders alan İran da istemez dikkatleri Gazze’den çevirmeyi.
Bağdat’ta 3 Ocak 2020’de İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Süleymani ve beraberindeki Ketaib Hizbullah Lideri ve Haşdi Şabi Başkan yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis hava saldırısında öldürüldükten sonra bile tek ABD askeri bile ölmesin diye azami ihtiyatlı hareket eden İran’dan söz ediyoruz. Ki el-Mühendis ve Süleymani’nin cenazelerinin Kazımiye, Kerbela, Necef, Ahvaz, Meşhed, Tahran, Kum, Basra gibi kentlerde dolaştırılıp törenler yaptırılması bu isimlerin ne kadar önemsendiğinin göstergelerindendi. Kasım Süleymani, 16 Eki 2017’de Kerkük’ü Haşdi Şabi ve Türkiye destekli Irak ordusuna işgal ettiren isimdi. Süleymani, Kudüs Gücü üzerindne Lübnan Hizbullahı, Yemen-Ensarullah, Gazze-Hamas, Irak-Haşdi Şabi, Suriye milis güçleri örgütlemesi ve son model silahlarla donatılmasında, Rusya’nın Suriye savaşına dahil olmasında büyük rol oynayan isimdi.
İran 8 Ocak 2020’de ABD’nin Irak’taki Ayn el-Esad Hava Üssü’ne füze saldırısına bulunmuştu. Ölümcül etkisi olmayacak yerlere atılmıştı füzeler. O dönem suikast emri veren ABD Başkanı Donald Trump, 2023’te detay açıklarken, İran’ın önceden kendisine ulaşarak füze atmak zorunda olduklarını, ancak ABD üssünün füze saldırısında isabet almayacağını ilettiklerini kaydetmiş ve şunları söylemişti: “Bizi aradılar ve dediler ki, ‘Dinleyin, başka seçeneğimiz yok. Sizi vurmak zorundayız çünkü kendimize saygımız var.’ Bunu anlıyordum. Onları vurmuştuk ve bir şeyler yapmaları gerekiyordu.” (Independent Türkçe /7 Kasım 2023)
Biden da önemli isimleri saklamasına zaman tanıdıktan sonra 2 Şubat’ı 3 Şubat 2024’e bağlayan gece ABD havadan Irak, Suriye ve Yemen’deki vekil karargahlarını, ülkelerdeki İran Devrim Muhafızları karargahlarını vurdu. Onlarca kişi öldü. Dikkat çekici başka şeyler de vardı. Sudani’ye güvenmeyip önceden bilgi vermediler. Rusya hava savunmayı kapalı tuttu. ABD’den kaldırılan B1-B Lancer uçakları da bombaladı. Ortadoğu’daki üslerde ve uçak gemilerinde uçakları varken iki kıta ve okyanus ötesinden sorti gövde gösterisiydi. ABD yönetimi Rusya’ya, İran’a ve “Çık” diyen Bağdat’a “Uzaktan da gelirim” mesajı verdi. ABD Bağdat’ta Ketaib Hizbullah komutanları araçlarıyla seyir halindeyken SİHA’larla da suikast düzenledi. (7 Şubat 2024 gecesi) Ketaib Hizbullah’ın dış operasyon-füze sorumlusu Ebubekir es-Saadi ve istihbarat sorumlusu Erkan el-Alayvi öldü.
ABD üç ülkeye saldırılarını durdurmaz.
Bölgesel savaş çıkacağı yorumları yapıldı, ancak ABD, İran ve İsrail’in savaşacağı bir konjonktür değil. İran, karşı zoru görünce ivedi geri adım atan bir ülke. Üç ülke de nerede duracaklarını biliyor.
Lakin İran’da devlet halklara karşı, kadınlara karşı, yoksulların taleplerine karşı işkence, asimilasyon, idam, ayrımcılık politikaları nedeniyle sokaklarla meşruiyet bağlarını inceltti. İran rejimi ateşle oynayıp halka kaynak sunma yerine silahlara, vekil güçlere kaynak aktarırken, protestoları kanla bastırmaya çalışırken müdahalelere açık hale geldi. Devletle halk arasında incelen bağın kopması yaklaşıyor. Yani İran ikinci yarım asrın ilk dilimini zor tamamlayabilir.