İran’da son dönemlerde “namus cinayetlerinin” ve “namus intiharlarının” arttığına dikkat çeken Namus Cinayetini Durdur Kampanyası üyesi Rouhi Shafii, ‘Kadınlar kimsenin namusu değil’ dedi
İran’da erkek arkadaşlarıyla birlikte gözaltına alınan kadınlar, ailelerinin kendilerine şiddet uygulamaları ve öldürülme kaygısı nedeniyle yaşamına son veriyor. İran’da “namus intiharı” olarak adlandırılan bu durum nedeniyle son bir ayda 20 kadının yaşamına son verdiği belirtildi. İranlı kadın aktivistler, bu durumun toplumsal baskıdan kaynaklandığını vurgulayarak, sorunların çözülmesi için hukuk sisteminin değişmesi gerektiğine işaret ediyor. Göç Sonrası Şiddete Karşı Uluslararası Koalisyonu (ICAVI) kurucusu ve Namus Cinayetini Durdur Kampanyası Üyesi Rouhi Shafii, intiharların nedenlerini Mezopotamya Ajansı’ndan Berivan Kutlu’ya değerlendirdi.
Öldürülen kadınlar için intihar etti deniliyor
İran’da son dönemlerde “namus cinayetlerinin” ve “namus intiharlarının” arttığına dikkat çeken Shafii, bunun nedenlerini şöyle anlattı: “Kadın cinayetlerinde diğer suçlara göre katil daha az ceza alıyor. İran’daki İslam Devleti, kadına yönelik şiddeti azaltacak, kadınların hukuk ve uygulamada eşitliğini reddetti. Eğer bir kadın veya kız çocuğu aileye karşı hareket edip bir erkekle ilişki kurarsa, ailenin erkek üyeleri kadını öldürmeyi görev bilip, ‘namuslarını’ temizliyorlar. Bu nedenle bazı durumlarda kadınlar, acılardan kurtulmak için intihar edebiliyor. Bazı durumlarda kadınlar bir erkek akrabası tarafından öldürülür ve bu durum ‘intihar’ olarak resmi görevlilere bildiriliyor. İran’da birkaç gün önce komşuları polise 19 yaşındaki bir gencin öldüğünü bildiriyor. Aile intihar ettiğini söylese de ceset incelendiğinde, boynundaki yara izleri polisin daha fazla araştırma yapmasına neden oldu ve sonunda baba cinayeti itiraf etti. Aynı durumu Rahela Rahdar olayında da gördük. Bu tür intiharların sayısı hakkında somut istatistikler yok, ancak bir kadın veya kız çocuğu şüpheli bir şekilde öldüğünde, aile üyeleri, hatta ailenin kadınları bile ölümü örtbas etmek için işbirliği yapıyor.”
‘Ailenin ‘namusunu’ koruma vakaları’
İran’da kadınların “erkeklerin namusu” olarak algılandığını belirten Shafii, “Bir kadın veya kız, ailenin erkek üyelerine karşı çıkıp bir erkekle ilişki kurduğunda veya ailesinin seçtiği erkekle evlenmeyi reddettiğinde, namus kelimesi kullanılır. Bu gibi durumlarda erkek üyeler bunu aile çevreleri veya daha geniş toplum nezdinde ‘namuslarına’ leke sürmek olarak görmektedir. Ailenin ‘namusunu’ koruma vakaları, insanların birbirini tanıdığı daha küçük topluluklarda ve kasabalarda daha yaygın. Ama Tahran ve diğer büyük şehirlerde bile birçok kadın ve kız çocuğu aynı bahaneyle aile erkekleri tarafından öldürülüyor. Küçük topluluklarda erkekler genellikle rollerini kadınların koruyucusu olarak görürler ve kadın üyelerin herhangi bir itaatsizliği, babanın, erkek kardeşlerin ve hatta amcaların şiddetli eylemleriyle karşı karşıya kalır” ifadelerini kullandı.
‘Kadınlar evliliğe zorlanıyor’
Kadınların kendi hayatları hakkında söz sahibi olmasının aileler tarafından “itaatsizlik” olarak değerlendirildiğini vurgulayan Shafii, “Çoğu durumda, kızlar ailenin seçtiği kişiyle evlenmeyi reddettikleri için öldürülüyor. İstenmeyen evliliklere zorlanan çok sayıda kadın ve genç kızın intihar ettiğinin farkındayız, ancak çoğu durumda kurban, intihar ettiğini iddia eden bir erkek aile üyesi tarafından öldürülüyor. Kuzeniyle zorla evlendirilen 17 yaşındaki Mona Heidari, evlilikten kaçarak Türkiye’ye geldi. Daha sonra aile üyeleri, onu evliliğe zorlamayacaklarına söz verdiği için İran’a geri döndü. Heidari, kocasının yanına dönmeyi reddetti ve bir gün kocası babasının evine gitti, kafasını kesti ve hala kanlar içindeyken sokaklara taşıyarak ‘namusunu’ koruduğunu dünyaya gösterdi” dedi.
‘Kadınlar kimsenin ‘namusu’ veya ‘onuru’ değildir’
Kadın katliamlarında cezasızlık politikasının uygulandığını dile getiren Shafii, şöyle devam etti: “İran’da İslami Ceza Kanunu’nda sadece bir tür ‘kasten adam öldürme’ vardır. Bununla birlikte kadın aile üyelerini öldüren erkekler genellikle 8-10 yıl gibi hafif cezalar alıyor ve daha cezalarını tamamlamadan serbest kalıyor. İran’da toplumsal baskılara rağmen bu konuda bir kadın direnişi de var. Kadın hakları aktivistleri, kadınların erkek aile üyeleri tarafından öldürülmesine karşı kampanya yürütüyor. Kampanyaların temelinde kadınların kimsenin ‘malı’, ‘namusu’ olmadığı, kadınların yaşamlarına hakkında söz sahibi olduğu var. Namus Cinayetlerini Durdurma Kampanyasının ana sloganlarından biri şudur: Kadınlar kimsenin ‘namusu’ veya ‘onuru’ değildir.”
DIŞ HABERLER