Dört kadının korkularından yola çıkarılarak hazırlanan Temok, Amed’te sahnelendi. Oyun, dört kadının İran’dan gitme ile kalma arasında kalmalarının hikayesine odaklanıyor
Selman Çiçek
Amed’te düzenlenen 1’inci Kadın Tiyatro festivali’nde sahnelenen oyunlardan biri de İran’ın Seqiz kentinden gelen Perwîz Ehmedî’nin yönettiği Temok (Sis) adlı oyunuydu. Müzikal ve şiirsel bir anlatımla sahnelenen Temok, nerede ve ne şekilde olursa olsun ayrılmak isteyen birinin ya da birilerinin hikâyesi. Her ne kadar bazı şeyler onları bu kararından caydırıyor gibi görünse de ve zaman zaman geriye dönüp baksalar da önemli olan tek şey gitmektir ve oyun, ayrılmak ve kalmak arasındaki ikiliğin mücadelesini konu alıyor.
Kadınların korkularından yola çıkarılarak sahnelenen oyun aynı zamanda İran’da yaşayan kadınalarn hikayesinin bir izdüşümü. Grubun diğer oyunu Odip’te geçtiğimiz aylarda Amed’te düzenlenen Tiyatro Festivali’nde sahnelenmiş ve büyük ilgi görmüştü. Mitolojik bir olayı müzikal bir oyunla sahneye taşıyan oyuncular, İran’daki yaşananları gelişmeleri performanslarında öne çıkarmışlardı.
Oyunun oyuncularından biri olan Dilovanî Azizpûr ile hem Temok’u hem de İran’daki kadınların direnişinin oyunlarına olan etkisini konuştuk. Dilovanî, ortaokul yıllarından beri tiyatro ile ilgileniyor. Farklı bir meslek grubunda olsa da tiyatro olan sevgisi onu tiyatroyla daha sıkı hale getirmiş. İlk sahnesini Odip’le yapan Dilovanî, İran’da tiyatro yapmanın çok zor olduğunu ancak bu zorluğa rağmen bu işi severek yaptığını söyledi.
Biraz daha cesur olduk
İran’da tiyatrocu olmak çok zor bir durum olduğunu söyleyen Azizpûr, “Hele bunu bir kadın olarak yapmak daha zor. Eskiden çok daha zordu. Baskı daha yoğundu. Daha da zorlaşıyordu. İnsanların, tiyatroya karşı ön yargısı vardı. Ancak, İran’daki son gelişmelerin, kadınların itirazlarının ardından insanlar biraz daha cesur oldular. İnsanların gözü açılmadan bu daha zordu. İran’daki olayların ardından bize daha az engel olmaya başladılar. Bu da bizim daha iyi tiyatro yapmamız için iyi oldu” diye konuştu.
Sesimiz daha gür çıktı
İran’daki yükselen halkın tepkisine karşı yapılan baskıların kendilerini durdurmadığını söyleyen Azizpûr, “Yaşadıklarımız bizi daha da özgürleştirdi. Baskılara karşı sesimizi daha gür çıkarmaya başladık. Biz kendimizi durdurmaya çalışsakta içimizde bir his vardı. O his, adım atmamızı ve devam etmemiz gerektiğini söylüyordu. Bizde içimizdeki o sesi dinleyip devam ettik” sözleri ile İran’daki Jin Jiyan Azadî eylemlerinin kendilerine güç kattığını söyledi.
Korkulardan oluşan bir hikaye
İlk oyunu Odip ve Temok oyunlarının hazırlanış hikayesinden bilgiler de veren Azizpûr şunları söyledi:, “Biz Odip için bir yıla kadar vaktimizi ayırdık. Üç ayını yazılışına ayırdık. Geri kalan saatlerde de prova alıyorduk. Oyunu iyi bir yere getirmek için çok çabaladık. Temok, oyununu hazırlamak için baya küçük bir alanımız vardı. Sahne dışında küçük bir atölyemiz vardı. Temok’u hazırlamak için hepimiz korkularımızı anlattık. Neyden korktuğumuzu belirledik ve ona göre rolleri verdik. Korkularımızdan yola çıkıp bir teks haline getirdik. Kendi iç korkularımızdan bir hikaye oluşturduk.”
Korkularımız teşbih taneleri gibiydi
Temok’un karakterlerinin İran’daki kadınların birer benzeri olduğunu söyleyen Azizpûr, “Biz Temok’u yaparken neden korktuğumuzu belirledik. Birimiz yalnızlıktan korktuğunu söyledi. Diğeri tecavüz ve tacizden korktuğunu söyledi. Bir diğerimiz ise güzellik korkusunu söyledi. Bir başkası da sevilmemekten korktuğunu söyledi. Tüm bu hikayeler, bir tespihin taneleri gibiydi. O taneler hepsi bir araya gelince biz kadınları bir araya getiriyorduk” diye konuştu.
Bütün kadınların hikayesi
Bu oyunu izleyenlerin kendi hikayelerini görebileceğini söyleyen Azizpûr, “Kadınlar, izlerken kendi hikayeleri olduğunu düşünebilirler. Bu korkularımızı yan yana getirdiğimizde bir yapboz gibi birleşiyorlar. Bir tespih gibi. Bütün korkularımız bir araya getirdiğinde bir bütüne dönüşüyordu. İzleyenler, dışa vuramadığımız korkularımızı görüyorlar. Herkesin hikayesi aslında aynı. Bu dört karakterin korkuları, sadece İran’daki kadınların değil bütün kadınların hikayesi gibidir” diye konuştu.
Aslında kalmak istiyorlar
Kadınlar, kurtuluşu ülkeden gitmekte görseler de aslında hepsi orada kalıp mücadelesini verdiğini söyleyen Azizpûr, “Bu hissi sözle anlatamam bir oyuncu olduğum için ancak bunu oyun dili ile anlatabiliyorum. Oyunda kadınlar gitmek istediklerini söylüyorlar ama hisleri, duyguları gitmek istemiyor, kalmak istiyor. Ve bu kalma hissini ancak oyunu izlerken anlayabilirsiniz” dedi.
Kürt tiyatrosu gelişiyor
Kürt tiyatrosuna dair de konuşan Azizpûr, “Diğer parçalardaki Kürtlerle bir araya geldiğimizde çok mutlu oluyoruz. Ele ele tutuşuyor, bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Bunun tiyatro ile sağlanması bizi daha çok mutlu ediyor. Birbirimiz ile diyalogumuz ve dayanışmamız artıyor. Bu da Kürt tiyatrosunu ileriyi taşıyor. Kürt tiyatrosu git gide gelişiyor. Amed Şehir Tiyatrosuna teşekkür ediyoruz; bize bu imkanları sağladıkları için. Onlar sayesinde biz daha çok gelişiyor ve buradaki insanlarla buluşuyoruz. Diğer parçalarının da oyunlarını görme imkanımız oluyor. Bu durum tiyatromuza olumlu yansıyor” diye konuştu.