Irak, uzun yıllardır gerçekleştirilmeyen genel nüfus sayımına 20 Kasım’da resmen başlıyor. Nüfus sayımının yapılacağı tarih yaklaştıkça Kürtler ve kurumları tarafından itirazlar daha yüksek sesle dile getirilmeye başlandı. Temel görüş, 140. Madde sınırları içerisindeki Araplaştırma politikaları ve 2017 referandumu sonrası yaşanan Kürt göçlerinin nüfus sayımının etnik oranlarını etkileyeceği yönünde.
Irak’taki 1957 nüfus sayımı, ülke tarihinde güvenilir ilk ve tek resmi nüfus sayımı olarak kabul edilir. Bu sayım, Irak’ta etnik, dini ve mezhepsel grupların dağılımını nispeten doğru bir şekilde yansıttığı için tarihsel olarak büyük öneme sahiptir. Kürtler için bu sayımın özel bir anlamı vardır; özellikle ihtilaflı bölgelerdeki demografik yapının belirlenmesinde ve hak taleplerinin meşruiyetinde önemli bir dayanak noktası olarak görülmektedir.
1957 sayımından bu yana 67 yıl geçti. Bu süre zarfında Irak ve Güney Kürdistan’da onlarca savaş, Saddam rejimine karşı ayaklanmalar, iç savaşlar, ihanetler, katliamlar, işgaller ve göç dalgaları yaşandı. Nüfus oranları 1957’nin güvenilir kabul edilen nüfus sayımından sonra haliyle çok şey değişti. Kürtler, 1957 nüfus sayımını Kürt nüfus varlığının belgesi olarak kabul ediyor. Ancak demografik yapının değiştirilmesi girişimleri, katliamlar, göç dalgaları, Kürt nüfusunun güncel oranlarını 1957’deki nüfus sayım oranlarından çok daha farklı bir seviyeye düşürmüş durumda.
1957 yılından bu yana Kürt nüfusunu etkileyen eşikler
1957 yılından bu yana Irak’tan yurt dışına göç eden Kürtlerin sayısı konusunda kesin bir rakam vermek zordur, çünkü bu dönemde çeşitli nedenlerle (siyasi baskılar, savaşlar, ekonomik sıkıntılar) birçok Kürt Güney Kürdistan’ı terk etmiştir. Ancak göç istatistikleri çoğunlukla eksik ve düzensiz kaydedilmiştir. Yine de bazı tahminlere göre, yüz binlerce Kürt Güney Kürdistan’dan yurt dışına göç etmiştir. Göç dalgalarını etkileyen başlıca olaylar ve nedenler şunlardır:
1970’ler – 1980’ler
Saddam Hüseyin rejimi döneminde özellikle Kürtler üzerindeki baskılar ve Araplaştırma politikaları nedeniyle çok sayıda Kürt ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.
1980’lerde Enfal Katliamları ve Halepçe Katliamı gibi trajedilerle yüzleşen Kürtler, Türkiye, İran ve Avrupa ülkelerine sığındı.
Bu dönemde yüz binlerce Kürt, komşu ülkelere ve Avrupa’ya göç etti.
1990’lar-2003
1991’de Birinci Körfez Savaşı ve sonrasındaki Raperînler (ayaklanmalar) sırasında Saddam rejiminden kaçan Kürtlerin sayısında yine bir artış oldu.
Bu dönemde Birleşmiş Milletler ve uluslararası toplum tarafından Güney Kürdistan’da güvenli bölgeler oluşturulmuş olsa da güvenlik endişesiyle ülkeyi terk eden çok sayıda Kürt vardı. Kürtler bu dönemde Türkiye’de Şırnak-Hakkari-Van dolaylarına, İran’da ise Merivan ve Sine gibi kentlere on binlerle göç etmiştir. Bu nüfusun neredeyse tamamının geri döndüğünü ancak 1957 yılında kayıtlı olduğu kentlere dönüşlerin ise azaldığını ifade edebiliriz. Avrupa’ya göç eden nüfus ise büyük oranda yaşamını oralarda kurumsallaştırmış ve geri dönememiştir.
2003 ve sonrası
2003 yılında ABD’nin Irak’ı işgali ve Saddam Hüseyin’in devrilmesinden sonra Irak genelinde güvenlik sorunları devam etti. Bu süreçte Kürt bölgesi görece daha güvenli hale gelse de istikrarsızlık ve ekonomik fırsat eksikliği nedeniyle yurt dışına göç eden Kürtlerin sayısı artmaya devam etti. Özellikle Avrupa ve Kuzey Amerika’ya göç eden Kürtlerin sayısında artış görüldü.
2014 ve sonrası-IŞİD saldırıları
IŞİD’in Irak’ta güç kazanması ve Musul, Şengal gibi bölgelere saldırması, Kürtleri yeniden göçe zorladı. Bu dönemde binlerce Kürt, güvenlik gerekçesiyle Avrupa ülkelerine veya komşu ülkelere gitmeye çalıştı.
Genel olarak, 1957’den bugüne Irak’tan göç eden Kürtlerin toplam sayısının yüz binleri bulduğu tahmin edilmektedir. Ancak, tam bir sayı vermek mümkün değil çünkü göç akışları kayıt altına alınmadı veya düzensiz kaydedildi. Bu düzensiz kayıtlar günümüzde de devam ediyor.
2017 referandumu ve sonrasında yaşanan işgal
25 Eylül 2017’de Kürdistan Bölgesi Yönetimi, bağımsızlık referandumu düzenledi. Referandum, Kürdistan Bölgesi’yle birlikte Kerkük gibi 140. Madde kapsamındaki ihtilaflı bölgelerde de yapıldı.
Referandumda çoğunluk bağımsızlık yönünde oy kullandı, ancak bu adım Irak merkezi hükümeti tarafından yasadışı olarak değerlendirildi ve tepkiyle karşılandı.
Referandumdan sonra, Ekim 2017’de Irak hükümeti, Kürtlerin kontrolündeki Kerkük ve diğer ihtilaflı bölgelere askeri operasyon başlattı. Irak güçlerine İran yanlısı Haşdi Şabi güçleri de eşlik ediyordu.
16 Ekim 2017’de Irak ordusu, İran destekli Haşdi Şabi güçleriyle birlikte Kerkük’e girdi ve Kürt güçlerini geri çekilmeye zorladı. Bu olaylar yaşandığında PKK güçlerinin de IŞİD’e karşı 2014 yılında geliştirilen direniş kapsamında Kerkük’te bulunduğunu hatırlatmakta fayda var. PKK güçleri, bir süre çatışmalara girse de KDP ve YNK peşmergeleri Kerkük’ü terk etmişti. Bunun sonucunda PKK de silahlı güçlerini Kerkük’ten çekmek zorunda kaldı. Bu müdahale sonucunda Kerkük ve diğer bazı ihtilaflı bölgeler merkezi hükümetin kontrolüne geçti.
Bu müdahale sonrasında, özellikle Kerkük’teki binlerce Kürt aile bölgeden göç etmek zorunda kaldı. Bu durum, demografik değişiklikler ve Araplaştırma politikalarının canlanması konusunu yeniden gündeme getirdi.
Irak merkezi hükümetinin bu bölgelerde nüfusun yeniden düzenlenmesinin demografik yapıyı değiştirme girişiminin bir parçası olarak okunuyor olması, tüm bu nedenlerden kaynaklanıyor.
1957 nüfus sayımının Kürtler için önemi
İhtilaflı bölgelerde demografik durumun belgelenmesi
1957 sayımı, Kerkük, Musul, Diyala ve Selahaddin gibi 140. Madde kapsamındaki ihtilaflı bölgelerde Kürt nüfusunun varlığını resmi olarak belgeliyor. Bu sayım sonuçlarına göre Kürtler, özellikle Kerkük’te ve diğer stratejik bölgelerde önemli bir nüfus oranına sahipti. Bu durum, Kürtlerin bu bölgelerdeki tarihi haklarını ve varlıklarını savunmalarında bir temel teşkil ediyor.
Araplaştırma politikalarından önceki demografik yapı
Irak hükümetleri, özellikle Saddam Hüseyin döneminde, Araplaştırma politikaları yoluyla Kürt nüfusu baskı altına almış ve birçok Kürt ailesini zorla göç ettirmiştir. 1957 sayımı, bu tür demografik değişikliklerin yaşanmasından önceki gerçek nüfus oranlarını sunduğu için Kürtler, bu sayımı orijinal demografik yapı olarak kabul eder. Bu durum, ihtilaflı bölgelerde Kürt halkının haklarının korunması için önemlidir.
- Madde’nin uygulanması ve referandum talebi
Irak Anayasası’nın 140. Maddesi, ihtilaflı bölgelerde ‘nüfusun orijinal yapısının korunmasını ve bir referandum yapılmasını’ öngörmektedir. Kürtler, bu maddenin uygulanmasında 1957 sayımının esas alınmasını istiyor çünkü daha sonraki dönemlerde nüfusun Araplaştırma ve asimilasyon politikaları yoluyla değiştirilmesine başlandı.
Siyasi ve toplumsal temsil güvencesi
Kürtler, 1957 sayımı sayesinde, ihtilaflı bölgelerde ‘siyasi temsilde daha güçlü bir pozisyona sahip olabileceklerini’ belgelemişlerdir. Bu sayımın sonuçları, bölgedeki Kürt nüfusunun tarihsel varlığını ve hak taleplerini destekleyen güçlü bir belge olarak kabul edilir.
Nedir şu 140. Madde ve ihtilaflı Kürt bölgeleri?
Irak Anayasası’nın 140. Maddesi, ülkenin kuzeyinde (Kürdistan için güney kesimler) ve özellikle Kerkük başta olmak üzere “ihtilaflı bölgelerde” demografik durumu normalleştirmeyi amaçlayan bir maddedir. 2005’te kabul edilen bu madde, Saddam Hüseyin döneminde uygulanan Araplaştırma politikalarının etkilerini ortadan kaldırmak, bu bölgelerde yaşayan Kürt, Arap, Türkmen ve diğer etnik grupların haklarını korumak ve bu bölgelerin nihai statüsünü belirlemek amacıyla getirilmiştir.
Bu maddenin başlıca hedefleri şunlardır:
- Araplaştırma politikalarının etkisini geri almak: Kürtler ve diğer etnik gruplar zorla yerinden edilmiş, yerlerine Arap nüfusu yerleştirilmişti. 140. Madde, bu haksız uygulamaları geri almak için demografik düzenlemeler yapılmasını hedefler.
- Normalleştirme: İhtilaflı bölgelerde yerinden edilenlerin geri dönmesi ve yerleşenlerin çıkartılması gibi düzenlemeleri içerir.
- Nüfus Sayımı: Tartışmalı bölgelerde nüfusun doğru şekilde belirlenmesi için sayım yapılması.
- Referandum: Bölge halkının gelecekte bu bölgelerin hangi yönetime bağlı kalmak istediklerine karar vermesi için referandum yapılması.
Irak’ta 140. Maddeyi Uygulama Yüksek Komitesi
Irak Anayasası’nın 140. Maddesi’nin uygulanması amacıyla oluşturulmuş bir komitedir. 140. Maddeyi Uygulama Yüksek Komitesi, bu süreci koordine etmek, bölgesel gerilimleri yönetmek ve anayasa gereği yapılması öngörülen normalleştirme, nüfus sayımı ve referandum adımlarını uygulamaktan sorumludur. Bu komite, devletin çeşitli kurumları ve yerel yönetimlerle iş birliği içinde çalışarak bu sürecin sorunsuz işlemesini sağlamaya çalışır.
Ancak 140. Madde’nin uygulanması yıllar boyunca çeşitli engellerle karşılaşmıştır ve halen tam anlamıyla hayata geçirilememiştir. Aksine uygulamada ilerleme yerine gerilemeler kaydedilmiştir. Zira güncelde Kerkük ve diğer Kürdistan kentlerine yönelik bir Araplaştırma ve Kürtsüzleştirme politikası sinsi ve sistemli bir şekilde sürdürülmektedir.
Tüm yaşananlar ışığında günümüzde 1957 sayımının önemi
1957 sayımı, Kürtlerin yanı sıra Irak’taki diğer azınlıklar için de önemli bir kaynak olarak kabul edilmektedir. Ancak günümüzde bu sayımın geçerliliği ve uygulanabilirliği tartışma konusu. 20 Kasım’da yapılması planlanan yeni nüfus sayımı, Kürtler arasında endişe yaratmaktadır, çünkü Kürtler, yeni sayımın kendilerinin tarihsel nüfus avantajını azaltabileceğini düşünüyorlar. Bu nedenle, Kürtler ve Kürt siyasi partileri, 1957 sayımının sonuçlarının geçerliliğini korumaya çalışıyor. Konuya ilişkin Irak merkezi hükümetiyle kimi görüşmeler de gerçekleştirildi. Ancak henüz Kürt kamuoyunu rahatlatabilecek uygun bir açıklama yapılabilmiş değil.