Biz Kürtlerin önemli miktardaki nüfusunu da sınırları içinde tutan bu iki ülkede epeydir var olan sorunlar, son günlerde hızlı biçimde kendini belli etmeye, yüzeye vurmaya başladı.
Artık mızraklar çuvala sığmıyor.
Irak, bir yol ayrımına geldi. Bu ülkeden bahsedilirken (biz de dahil) genellikle Kürt ve mezhep sorunları konuşulur, bu başlıktaki çözümsüzlükler dile getirilirdi. Ancak bu kez zaten var olan ve oldukça önemli, hatta ülkenin kaderini belli edecek sorun geldi kapıya dayandı.
İran ve politikaları mı, ABD ve dayattıkları mı?
Geçtiğimiz günlerde, Türk ve dünya televizyonlarına da haber olarak düşen başlık oldukça önemli. Irak Şiileri arasında ciddi bir gerilim başladı, ülke adeta bir iç savaşın eşiğine geldi. Bildiğiniz üzere Irak Şiileri iki ana grupta toplanır. Bunların bir bölümü İran yanlısı iken diğer bölüm de Irak’ı, Kerbela’yı merkez olarak görür. Sayıları asla azımsanacak gibi değil, her iki kesimin yüzbinlerle ifade edilen silahlı güçleri de var. Bu ayrışma, iki grubun genel siyasetinde de etkili yol ayrımlarına neden olur.
Geçtiğimiz hafta içinde İran yanlısı güçler, çeşitli ve çoğu ABD karşıtı olan eylemlerden dolayı hapishanelerde tutulan bazı milis güçlerin serbest bırakılması için çağrılar ve gösteriler yaptılar, Bağdat ve yakınlarına da ciddi güç biriktirdiler. Buna karşılık Başbakan El Kazımi de bir açıklama yaparak ‘Karşı durmaktan çekinmeyiz’ dedi ve adeta savaş ilan etti.
İlk bakışta mezhepsel sorun gibi görünen bu başlık, özünde önümüzdeki dönemde Irak’ın izleyeceği rotanın ne olacağının göstergesi olacak gibi görünüyor.
Resmi ordu dışında kalan ve sayıları yüz binin çok çok üzerindeki silahlı yapıların nasıl dizayn edileceği, İran’la mı, ABD ile mi yola devam edileceği bu aralar Irak’ı epeyce meşgul edecek ve belki de bir iç kargaşaya sürükleyecek, çıkması muhtemel krizler beraberinde bölgeyi kapsamlı bir biçimde etkileyecek.
Seçimi kaybetmiş olmasına rağmen Trump’ın, valizini toplamak yerine bölgeye dair kargaşa yaratacak tavırlarını sürdürmesi, kendi eliyle ya da bölgedeki taşeronları aracılığıyla olası bir İran müdahalesi, Irak’ı da yıllarca toparlanamayacak biçimde bir kargaşa içine sürükleyebilir ki bu da AKP-MHP iktidarına bölgede bazı olanaklar sağlayarak Kürdistan açısından da çok çeşitli sıkıntıların sebebi olur…
Bu başlıkta; gerilimin Başbakan El Kazımi’nin Türkiye ziyaretinin hemen sonrasına denk gelmesi, bunun bir rastlantı olmadığı, rotaya, karşıtlarınca ince bir müdahale ve uyarı olduğunu düşünmek gerektiğinin eklenmesi de yanlış olmaz…
Bu yazı yazıldığında henüz söz düellosu durumundaydı gelişmeler, farklı şeyler olursa haftaya olup biteni aktarmaya devam ederiz.
Şimdi bir de Türkiye’nin Kürt sorunu, insan hakları sorunu, Libya, Suriye, Rojava, Güney Kürdistan, S-400, AB, ABD vs sorunlarına eklenen enteresan bir başlığa değinelim.
Bu açmaz da olağanüstü yakıcı, hatta yıkıcı olacak gibi görünüyor. Basında şöyle bir göründü ve ardından hemen kayboldu.
28 milyon dosya…‘Terör suçları’, kadın cinayetleri, AKP başkanına hakaret suçları falan değil.
28 milyon icra dosyası.
28 milyon kişi icralık olmuş durumda şu an itibariyle Türkiye’de…
Kimi aldığı evin ya da arabanın taksitlerini ödeyememiş, bir kısmı şirketlerin alışverişinden, Anadolu esnafının fabrikalardan aldığı ve satamadığı mallara karşılık ödemesi gereken borçlardan, çiftçilerin borç aldıkları mazottan, gübre ve banka kredilerinden, pandemiden kaynaklı olarak kirasını ödeyemeyenlerden, işsiz kalanlardan ve önemli bir bölümü de kredi kartlarından dolayı icralık…
Bu rakama Avrupa’ya döviz karşılığında borçlanan ve yakın gelecekte adı sanı kalmayacak on binlerce şirket dahil değil. Onların yaratacağı yıkım da az olmayacak ve olağanüstü sayıda insan işsizler ordusuna katılarak ‘yeni icra dosyalarının faili’ olacaklar maalesef.
Adı geçen rakam Türkiye nüfusunun üçte biri. Çocukları saymazsanız yarısından fazlası.
Salgının devam etmesi durumunda (ki en iyimser tahminle en az bir yıl daha sürecek gibi görünüyor) bu rakamın nerelere varacağını tahmin etmek güç değil.
Savaş dönemleri dahil olmak üzere, Türkiye halkları en ağır ekonomik sorunlarla karşı karşıya. Yoksulluk zirve yaptı. İnsanlar intihar ediyor, kimileri intiharla kalmayıp önce karısı ve çocuklarını, sonra da kendini öldürüyor.
AKP-MHP koalisyonuna ve yandaş medyaya baktığınızda her şey güllük gülistanlık.
Her şey o kadar yolunda ki sağa sola para saçıyoruz. Dünyanın değişik ülkelerine yardımlar yolluyoruz. Hatta ve hatta ABD, İngiltere gibi ülkelere tıbbi yardım, petrol zengini Irak’a da 5 milyar dolar yardım sözü veriyoruz. İş zıvanadan çıktı, önü alınamaz duruma, yani patlama noktasına geldi. Bunca açlık, yoksulluk, sefalet süregelirken, saray ve çevresindeki şatafat artık AKP-MHP tabanında dahi ciddi tepkilere yol açıyor. Kamuoyu yoklamaları, sokak röportajları bu iktidarın sonunun geldiğini gösteriyor.
‘İyi pazardır, dokunmayayım, ticaretime bakayım’ diyen hegemon çevreler dahi mevcut iktidardan umutlarını kestiler ve selamı sabahı kesme hazırlığındalar.
Yaptırımların birbirini izlemesi rastlantı değil.