Siyasi çekişmeler nedeniyle yeni kurulan hükümetin kelebek ömründe olduğu Irak’ta, taraflar ciddi biçimde kutuplaşmış durumda. Tablonun farksız olduğu Federe Kürdistan Bölgesi’nde ise daha hükümet bile kurulmuş değil. KDP’nin Türkiye ile girdiği girift ilişkiler, YNK’nin de dahil olmasıyla yeni krizlerin habercisi gibi
Aziz Oruç/Süleymaniye
Irak’ta ve Federe Kürdistan bölgesinde seçimlerin ardından başlayan siyasi belirsizlik yerini koruyor. Siyasi belirsizliğin yanı sıra ekonomik ve toplumsal çöküntü, yine IŞİD’den kurtarılan bölgelerin statüsünün ne olacağı da hala tartışmalı. Irak’ta 12 Mayıs’ta, Kürdistan Bölgesi’nde 30 Eylül’de parlamento seçimleri yapıldı. 2 Ekim’de seçilen YNK adayı Cumhurbaşkanı Berhem Salih, yeni hükümeti kurma görevini Adıl Abdulmehdi’ye verdi. Abdulmehdi, 25 Ekim’de kabinesini açıklayarak güvenoyuna sundu. Parlamento, 14 bakanı onayladı ama 8 bakanı veto etti. Sonraki oturumlarda 3 bakan daha güvenoyu alsa da aralarında İçişleri, Savunma bakanlıklarının da olduğu 5 bakan hala belirlenemedi. İçişleri Bakanlığı’na Nuri Maliki’nin Kanun Devleti ile Haşdi Şabi’nin kurucu ve sorumlularından, üstelik Abadi’nin görevden aldığı güvenlik danışmanı Falih Feyyaz aday gösterilince Muqteda Sadr itiraz etti. Maliki ise, “Falih Feyyaz ve kabinenin diğer adaylarının değiştirilmesine izin vermeyiz” dedi. Bu durumda Sadr’ın başında bulunduğu Sairun, Abadi’nin Nasır koalisyonu ve YNK, Abdulmehdi’nin listesine karşı çıkarken, Maliki, Fetih koalisyonunun başında bulunan Hadi Amiri ve KDP ise bu listeye destek veriyor. YNK’nin karşı çıkmasının sebebi daha önce Adalet Bakanlığı’nın YNK’ye verileceğini açıklanması, ancak sonradan adaylarının listeye alınmaması oldu. Bunun üzerine YNK, adayları seçilmediği taktirde parlamento oturumlarını boykot edeceğini açıkladı. Bu kararın 22 Kasım’da Mesud Barzani’nin Bağdat ziyareti sonrasında alındığı da konuşuluyor. Irak’taki bu kriz hali nedeniyle Abdulmehdi hükümeti daha 4 ayını doldurmadan dağılmayla karşı karşıya.
Görüşme var, uzlaşma yok!
Irak’taki siyasal atmosfer böyle iken Kürdistan Bölgesi’nde durum Irak’tan farklı değil. Partilerin büyük çoğunluğunun itirazlarına rağmen açıklanan sonuçlardan sonra 6 Kasım’da parlamentoda mecliste yemin etti. Ancak partiler arasındaki çelişkiler ve anlaşmazlıklardan dolayı parlamento başkanı seçilmedi, yeni hükümet ise hala kurulamadı. Tartışmalar yeni Anayasa, demokratikleşme, ekonomik veya toplumsal sorunlara çözüm arayışından çok başbakanın, parlamento başkanının, başbakan yardımcılığının, bakanlıkların ve bölgesel başkanlığın hangi parti veya partilerde olacağı üzerinden yürütüldüğü için partiler anlaşamıyor. Mevki, koltuk tartışmaları hala süreduruyor. Yeni hükümet için KDP, YNK ve Goran Hareketi Hewlêr ve Süleymaniye’de birçok kez bir araya gelip, görüşse de hiçbir anlaşma sağlanamadı.
YNK’siz bir hükümet düşündü
KDP, ilk etapta YNK’siz bir hükümet kurmayı düşündü. Ancak KDP, YNK’siz hükümet kurulamayacağını anlayınca bu kez tüm partilerin içinde olduğu bir formül düşünmeye başladı. YNK, başbakanlığın KDP’de kalmasına karşılık, parlamento başkanlığını istiyor. Karşı bir hamle yapmak isteyen KDP, kendisi için daha az zorluk çıkaracağını düşündüğü Goran’ı öne sürerek, parlamento başkanlığını Goran’a vermek istiyor.
Aile şirketi gibi yönetim!
Bu tartışmalar yürütülürken KDP, 2017’de Mesud Barzani’nin görevi bıraktıktan sonra yetkilileri dağıtılan Bölgesel Başkanlık için Neçirvan Barzani’yi, istihbaratın başında bulunan Mesrur Barzani’yi ise Başbakan adayı olarak açıkladı. Mesrur Barzani’den boşalacak koltuğa da yine Barzani ailesinden Veysi Barzani’nin geçeceği belirtildi. Bu kadar siyasi manevra yapılsa da hala bir hükümet kurulamadı ve aynı şekilde siyasi belirsizlikler sürüyor. Irak ve Kürdistan Bölgesi’nde siyasi atmosfer bu kadar belirsiz iken aynı şekilde ekonomik ve toplumsal sorunların sürdüğünü söylemek mümkün. “Tartışmalı Bölgeler” sorunu, Hewlêr-Kerkük, Süleymaniye- Kerkük, Dıhok-Musul arasındaki gümrük noktaları sorunu, Bağdat- Hewlêr arasındaki bütçe krizi, Kerkük petrolü gibi birçok konu hala çözülmüş değil.
Ülke içinde gümrük noktaları
Bir ülke düşünün ki aynı sınırlar içinde bir vilayetten başka bir vilayete geçerken, gümrük vergisi veriyorsunuz ve sanki bir başka ülkeye geçiyorsunuz. Süleymaniye-Kerkük, Hewlêr- Kerkük ve Dihok-Musul arasında 22 Eylül’de kurulan gümrük noktalarının kaldırılması için parlamentoda yasa çıktı, bakanlar kurulu bu yasayı onayladı ancak noktalar hala kaldırılmadı. Gümrük noktalarında geçiş yapan ticari araçlardan yüzde 5 vergi alınması halkın büyük tepkisini çekiyor. Bu kadar sorun çözülmeyi beklerken, Irak’ın Kerkük, Hawice, Xaneqin, Maxmur, Anbar, Xurmatu ve birçok bölgesinde IŞİD’in saldırıları yeniden artarken, Kürdistan Bölgesi’nde ise açıktan Türkiye’nin müdahalesi, saldırıları ve etkinliğinin arttığı bir dönem yaşanıyor.
KDP-Türkiye ilişkileri
Türkiye, Kürdistan Bölgesi’ne bu kadar askeri müdahalenin yanı sıra ekonomik, siyasi, eğitim ve kültürel alanda da aynı şekilde etkinliğini artırdığı bir dönemi yaşıyor. Türkiye’nin müdahalelerini görmezden gelen KDP ve bölgesel yönetim, “İlişkilerimizi düzeltmek istiyoruz” diyerek, AKP’ye ve Erdoğan’a tüm ayrıcalıkları tanıyor. Türkiye resmi olarak 2018 yılında Kürdistan Bölgesi’ne 7 milyar dolar ihracat yaptığı açıklasa da ihracatın daha fazla olduğu belirtiliyor.
Eğitim de Türklere emanet!
Maarif Vakfı, Kürdistan Bölgesi’nde 18 Ekim 2018 tarihinde Erbil Uluslararası Maarif Okulu’nun açılışını yaptı. 570 öğrenciyle eğitim yılına başlayan okulun açılışına Kürdistan Bölgesi Başbakanı Neçirvan Barzani, AKP Diyarbakır Milletvekili Mehdi Eker, Kürdistan Bölgesi Hükümet Sözcüsü Sefin Dizayi, Hewlêr Valisi Nevzad Hadi, Türkiye’nin Hewlêr Konsolosu Hakan Karaçay ve Maarif Vakfı yöneticileri katıldı. Yıllardır Türkiye’nin Kürtçe’yi yasaklaması, Kürt kurumlarını kapatması ve asimilasyon politikalarına hız vermesini görmezden gelen Kürdistan Bölgesi Başbakanı Neçirvan Barzani, tekçi, milliyetçi, ırkçı, dindar bir eğitim modeline sahip Türkiye için şunları diyordu: “Türkiye’de eğitim köklü bir geçmişe sahiptir. Eğitim alanında Türkiye’nin tecrübelerinden yararlanmak istiyoruz.” Yine geçtiğimiz günlerde Türk yetkililer, bölgede eğitim çalışmalarını sürdüreceklerini belirterek, Kerkük’te yükseköğretim için bir okul açacaklarını açıkladı.
Tüm oyunlar Kerkük üzerine
“Kerkük bir Türkmen şehridir” algısıyla yıllardır bölgede etkinliğini artırmak için uğraşan Türkiye, 2017 yılındaki referandum ve siyasi olarak KDP ile ilişkilerini de geliştirerek, bölgede aktif bir şekilde rol oynuyor. Kerkük’te Kürtler, Araplar, Türkmenler, Asuri, Süryaniler hep bir arada tarih boyunca birlikte yaşadı. Bundan ötürü halklar mozaiği olarak adlandırılan kentlerden biri oldu. Ancak zengin yeraltı kaynaklarından ötürü üzerinde yürütülen egemenlik kavgasında sürekli bu mozaik birbirine düşman hale getirilmek isteniyor.
Kerkük’te örgütleniyor
Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi Fatih Yıldız, Kurban Bayramı’nda Kerkük’e giderek Büyük Nur Camisi’nde bayram namazını kıldıktan sonra “Kerkük bizim için ata toprağıdır, buradakiler için de Türkiye aynı şekilde ata toprağıdır” diyerek, Kerkük üzerine AKP’nin uygulamak istediği planı açık bir şekilde ortaya koydu. Türkmen Cephesi Başkanı Erşad Salihi üzerinden bölgede aktif rol almak istiyor. Kerkük’te silahlı grupları eğittiği ve maaşlarının da Türkiye tarafından verildiği açık bir şekilde dillendiriliyor. Irak ve Kürdistan Bölgesi’ndeki belirsizlikler, sorunlardan faydalanan Türkiye bölgenin yeniden şekillenmesinde aktif rol almak istiyor. Türkiye’nin bölgeye açıktan müdahalesi, Irak ve Kürdistan Bölgesi’ndeki belirsizlikler, bölgenin yeniden hareketlenmesi gibi tartışmaların yanı sıra gündemi sarsan bir diğer gelişme de son süreçte YNK’nin yürüttüğü ya da YNK üzerinden yürütülen politikalar.
Plan YNK üzerinden
YNK’li Kürdistan Bölgesi Başbakan Yardımcısı Qubat Talabani, 25 Kasım’da bölgelerinde ruhsatsız parti, örgüt ve kurumların merkezlerinin kapatılacağı yönünde açıklama yaptı. Ardından 27 Kasım’dan itibaren Tevgera Azadi’nin merkez binası asayiş güçleri tarafından kuşatmaya alındı ve daha sonra merkez bürosu ile Ranya, Kaladizê, Kelar, Kifri, Koyê büroları bir bir kapatıldı. Bu kararı Türkiye alsa da kararın gerçek sahibi KDP idi. KDP, İçişleri Bakanlığı’nın alması gereken kararı Qubat Talabani’ye aldırdı. Türkiye ve KDP’nin baskısıyla daha demokrat görünen YNK de aynı çizgiye getirilmek isteniyordu.
KDP’nin yeni oyunu
KDP’nin, Tevgera Azadi ve diğer kurumları kapatarak, YNK ile PKK’yi karşı karşıya getirip, çatıştırmak istediği de konuşulan senaryolar arasında. KDP açık bir şekilde YNK’yi ve Kürt Özgürlük Hareketi’ni karşı karşıya getirmek, Türkiye ile yaptığı işbirliğinin içine YNK’yi de çekmek, Irak’taki resmiyete rağmen YNK’ye kapatma kararını uygulatarak Bağdat ile YNK arasında sorun yaratmak istedi. YNK’nin Süleymaniye’de son süreçte yürüttüğü politikalar da KDP politikalarını aratmıyor. Tevgera Azadi bürolarının kapatılmasının ardından 21 Aralık’ta Kelar Asayişi, Niweger Kültür ve Sanat Merkezi’ni aynı gerekçeyle birçok kez basıp, ablukaya aldıktan sonra 22 Aralık’ta tabelasını indirdi. Tüm bunlar bir yana yine aynı gün 21 Aralık günü Yurtsever Gençlik Hareket’in, Süleymaniye’nin Seholeke Sokağı’nda PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük tecridi kınamak için yapmak istediği eyleme asayiş güçleri müdahale etti. Aralarında 4 gazetecinin de bulunduğu 97 kişi gözaltına alındı. Süleymaniye’de demokratik bir eyleme böylesi bir müdahalenin yapılması, 97 kişinin gözaltına alınması akıllara AKP’nin Türkiye’de yürüttüğü politikaları getirdi.
Hava saldırılarında 22 sivil öldü
Türkiye askeri olarak, geçtiğimiz yıl aralık ayından beri Kürdistan Bölgesi’nde Sidekan, Xakurkê, Bradost, Geliyê Reş, Behdinan, Amediye bölgelerinde saldırılarını artırırken, Lelikan Tepesi’ne kadar ilerlemiş durumda. Karadan daha fazla ilerlemek isteyen TSK, bölge halkının tepkilerinden dolayı uzun bir zamandır bekleyiş halinde. Türkiye uzun zamandır bölgede sadece hava saldırıları gerçekleştiriyor. Hava saldırılarında da en çok köylüler, bölgede yaşayan halk zarar görüyor. 2018 yılında Türkiye’nin yaptığı hava saldırılarında 22 sivil yaşamını yitirdi.
Şengal ve Maxmur’a saldırı
Türkiye’nin, Irak’ın kontrolünde olan ve IŞİD soykırımından kurtulan Ezidilerin yaşadığı Şengal ile Birleşmiş Milletler kontrolündeki Maxmur Kampı’na yönelik hava saldırısında 7 sivilin yaşamını yitirmesine büyük tepkiler geldi. Ancak Türkiye’nin geçmişteki saldırılarında olduğu gibi Kürdistan Bölgesi hükümeti saldırılar karşısında hiçbir açıklama yapmadı, tepki dahi göstermedi.