Toplumsal sorunların gerçek çözümünün halkların demokratik konfederal örgütlenmesi olduğu nettir. Öcalan’ın sunduğu proje en gerçekçi çözüm önerisidir. Irak’ı nasıl bir geleceğin beklediği buna verilecek cevapta gizlidir
Erdoğan Altan
ABD’nin işgali sona erdirdiğini ifade ettikten sonra arkasında bıraktığı Irak bir devlet taslağı bile değildi. Irak mezhepsel ayrılıklardan aşiret çelişkilerine, geleneksel problemlerden yeni sorunlara derin bir karmaşayla yüz yüzeydi fakat ne tüm bu sorunları karşılayacak perspektife ne de bu güce sahip bir organizasyon ortada görünüyordu.
2011 yılında ABD’nin resmi olarak Irak’tan ayrılmasına karşın bağımsız bir özne olarak bir Irak devletinden bahsedebilmek oldukça güçtür. Şimdi çoğunluğunu Başurê Kürdistan’a çektiği askeri gücüyle de sistemin hegemonik gücü olması nedeniyle de ABD’nin Irak üzerindeki etkisi barizdir. Öte yandan İran uzun yıllardır Irak’ın kaderinde belirleyici bir rol oynuyor. Türkiye ise geleneksel olarak Türkmenler vasıtasıyla ama daha da fazla Sünni Araplar yoluyla Irak’ta belirgin bir rol almak istiyor. Son zamanlarda KDP’yi de bu noktada tam olarak araçsallaştırmış olduğu açıktır. Arap ülkeleri de hem ittifak halinde hem de bazen birbirlerinden bağımsız olarak Irak’ın içişlerine yön vermeye uğraşıyorlar. Bu temel dinamiklerin yanında daha görünür olarak Avrupa ülkeleri, daha sessiz sedasız biçimde Rusya ve Çin de Ortadoğu’da etkin olmak için Irak’ta nüfuzlarını artırmak istiyorlar. Tüm bu güçler kendi aralarındaki çıkar çatışmalarını Irak’ın kaotik ortamında pratikleştiriyorlar. Bu çerçevede güçsüz merkezi Irak hükümeti bu bileşenlerin etrafında salınıp duruyor. Merkezi hükümetin bu yapısı Ankara’nın saldırganlığına zemin sunmakla kalmıyor aynı zamanda bunu teşvik ediyor. Öte yandan bu haliyle bile merkezi hükümetin hem Şengal’e hem de Başurê Kürdistan’a yaklaşımı eski otoriter dilden kurtulamıyor. Kuşkusuz bu Federal Bölge Hükümeti’nin Irak’tan çok Türkiye’yi esas alması ve onla beraber hareket etmeyi esas almasını doğru kılmaz.
Mezhep ayrımları
Irak’ın mevcut anayasası devletin demokrasiye duyarlı kılınması açısından birçok olumlu ögeler barındırması oldukça trajikomik bir duruma işaret etmektedir. Seçim yasalarından ifade özgürlüğüne birçok konuda topluma olanaklar sunan bir anayasa şimdi Irak’ta yürürlüktedir. Fakat ortalama bir Irak yurttaşı en temel özgürlüklerini kullanmamaktadır. Örneğin pratikte her şeyden öteye bir Iraklı Irak’ın istediği yerine seyahat edemez. Herhangi bir gerekçeyle ya da gerekçe ortaya konmaksızın başka bir bölgeye geçişi engellenebilir. Devletin vatandaşın özgürlüğünü nasıl koruyacağı detaylıca anayasada tarif edilmiştir fakat bir kişinin sırf mezhebinden ya da mensubu olduğu halktan dolayı günlerce özgürlüğünden yoksun tutulması 2021 Irak’ında vakayı adliyedendir. Aynı durumun az çok Başurê Kürdistan için de geçerlidir.
Çözüm nasıl bir Irak?
Bu temelde Irak’ın bu kaotik durumdan nasıl çıkabileceği güncel bir problem olarak önümüzde duruyor. Mevcut Başbakan Kazımi de açıkça görebileceğimiz tekrardan eskisi gibi güçlü merkezi bir ulus devlet yaratma eğiliminin Irak halklarına kazandıracağı bir şey yok. Ayrıca zaten denenmiş ve Irak’ın her yerinde büyük bedellere ödenmesine yol açmış bir durumu tekrar etmenin anlamı da yok. Ayrıca pratik olarak da bu projenin uygulanabilmesinin koşulları bulunmuyor, yakın zamanda bu koşulların oluşacağına dair bir emare de görünmüyor. Yalnızca tam olarak bir dış güce bağlanarak belki bu şekilde bir devlet ortaya çıkabilir, bu durumda da olacak olan halkın nefretini kazanmış uydu bir devlet olacaktır.
Kaldı ki merkezi dayatma hangi ideolojiye dayanırsa dayansın Irak’ın bileşenlerini birbirinden ayırmakla kalmıyor onların daha fazla dış güçlere bağımlı hale getiriyor. Bu durumda mevcut krizli hali sürekli kılıyor. Bu açıdan katı ulus devlet mantığının hiçbir yere halklara bir şey kazandırmadığı açık olmakla birlikte Irak’ta sadece Irak için değil tüm bölge için çok daha ölümcül ve zararlı oluyor.
Halkların çözümü
Tersinden Irak bileşenlerinin de Irak olgusunu görmezden gelen ya da yok sayan arayışlarının da aynı sonuca yol açtığını görmek gerekir. Başurê Kürdistan Bölge Hükümeti’nin bu tür dar yaklaşımlarının yarar getirmediğini 2017 referandumundan itibaren görülmesi bu açıdan önemli bir örnek olarak önümüzde duruyor. Sadece bütçe tartışma ve çekişmelerinden halkın gördüğü zararı düşünmek yeterli olur. Kaldı ki bu bağımsız hareket etme anlamına gelmiyor çünkü bu durumda başka bir dış gücün -mevcut durumda Türkiye’nin-etkisine girme yaşanıyor. Aynı şey İran’ın etkisine giren Şiiler ya da Katar veya Suudi Arabistan etkisine giren Sünni Araplar için de geçerlidir. Bu yaklaşım halkların çelişkilerini artırıyor, bir arada yaşama kültürünü zedeliyor.
Toplumsal sorunların gerçek çözümünün halkların demokratik konfederal örgütlenmesi olduğu nettir. Bu tüm Ortadoğu için geçerli olduğu gibi evrensel bir nitelikte göstermektedir. Öcalan’ın sunduğu proje devletleri yok etmeyi değil sınırlamayı da hedefleyen en gerçekçi çözüm önerisidir. Irak’taki durumu bu çerçeveden ele almak en doğru yöntemi bize gösterecektir. Halkların farklılık içinde eşitlik temelinde bir arada yaşamasını sağlamayı hedefleyen demokratik siyasete bölgede belki de en çok Irak’ın ihtiyacı vardır.
Yol ayrımı
Irak’ın karmaşadan kendi öz gücüne dayalı olarak çıkma ihtimali demokratik siyasetle ilişkilidir. Bu olasılık aynı zamanda Ortadoğu kültürüne de uygundur. Tüm bölge halklarına kazandıracak bu çıkışın zemini bugün Türkiye’nin sürekli diline doladığı Şengal’dir. Şengal’de gelişen Êzidî halkının öz yönetim iradesini tanıması Irak’ı farklılıklar içinde birlik temelinde bir devlet olması yolunda atacağı büyük bir adım olacaktır. Merkezileşmiş katı ulus devlet yerine yerel halkın kendini yönetme olanağını artıran bir sistem Irak’ı gevşek bir yapı haline getirmeyecek aksine herkesin kendi gerçekliğini yaşayabildiği bir devlet olarak bağlılık duygusunu artıracaktır. Bu mantıkla reformdan geçirilecek bir devlet hem Başurê Kürdistan bölgesiyle hem de Şii ve Sünni bölgeleriyle sağlıklı bir ilişki geliştirebilecektir.
Ve bu şimdi can alıcı bir durum olarak Irak hükümetinin önünde durmaktadır. Türkiye’nin dayatması temelinde KDP ile yapılan 9 Ekim Antlaşması’nı pratikleştirmek için baskıcı bir hamleye mi yönelecek yoksa yatacağı tahribatları görüp demokratikleşme iradesi mi gösterecek? Bu yol ayrımında mesele sadece Şengal değildir. Irak’ı nasıl bir geleceğin beklediği de bu soruya verilecek cevapta gizlidir. BİTTİ