Ragıp Zarakolu
Ermeni Soykırımı’nın yüzüncü yılı olan 2015 yılında, bu konuyu ele alan çok değerli yeni araştırmalar yayınlandı. Bunların arasında Ermeni Soykırımı ile Almanya açısından yüzleşen, bugünlerde yeniden elimin altına koyduğum önemli bir kitap da vardı: Beihilfe zum Völkermord / Deutschlands Rolle bei der Vernichtung der Armenier. (Soykırıma Yardım / Ermenilerin Yokedilmesinde Almanya’nın rolü). Almanya’da son dönemlerde yapılan bu tür çalışma ve araştırmaların, Alman parlamentosunun Ermeni Soykırımını tanımasında önemli bir rol oynadığı söylenebilir. Bu yolu Türk arşivleri ve belgeleri üzerinde yoğunlaşan Vahakn N. Dadrian’ın 1996 yılında yayınlanan German Responsibility in the Armenian Genocide: A Review of the Historical Evidence of German Complicity (Ermeni Soykırımında Almanların Sorumluluğu / Alman Suç Ortaklığının Tarihsel Kanıtlarının Gözden Geçirilmesi) adlı kitabı da öncü bir rol oynamıştı. Bu arada uzun süre baskıya hazırladığım Wolfgang Gust’un Alman Belgelerinde Ermeni Soykırımı 1915-16 / Alman Dışişleri Bakanlığı Siyasi Arşiv Belgeleri’nin 2012 yılında ben Kandıra’da hapis iken yayınlanması beni en mutlu eden olaylardan biri olmuştu.
Söz konusu kitabın yazarı, 80’li en başından beri tanıdığım, Tages Zeitung’un ilk kadrolarından biri olan Jürgen Gottschlich. Saddam’ın Irak Kürdistan’ını yerle bir ettiği bir dönemde, katır sırtında, Zap’ın aşağılarındaki en ücra köşelerden bir yerde, bir çadırda yayın yapan Güney Kürt radyosuna ulaşmayı başarmıştı. Dış haberler editörü olduğum Demokrat gazetesinde bu haberini yayımladığımı hatırladım şimdi.
Jürgen Gottschlich, Almanya’nın soykırımdaki sorumluluğuna ilişkin on tez ileri sürüyor:
1. Birinci Dünya Savaşı öncesinde ve esnasında Osmanlı İmparatorluğu’nu kontrol etmek suretiyle bir dünya gücü olma planlarını hayata geçirmek isteyen ve bunun için Ermeni Soykırımı’na razı olan nüfuzlu bir grup yayıncı, siyasetçi, asker ve iş adamı bulunmaktaydı.
2. Türkiye’nin Almanya’nın yanında Birinci Dünya Savaşı’na girmemesi durumunda, bugün yaşandığı haliyle bir soykırım söz konusu olmazdı.
3. Türkiye, yukarıda adı geçen grup tarafından savaşa itilmiştir -Türk tarafındaki kilit adam Enver Paşa, Alman tarafındaysa Hans Humann’dır.
4. Sarıkamış yenilgisinin ardından, Almanların da desteğiyle Ermeniler günah keçisi yapıldı -Ermenilerin Van ve diğer bölgelerde gösterdiği direniş, Alman sefareti ve Alman subayları tarafından vatana hıyanet ve genel ayaklanma olarak nitelendirilmiştir.
5. Alman subayları, bilhassa Osmanlı Ordusu Genelkurmay Başkanı Fritz Bronsart von Schellendorf olmaksızın, uygulandığı biçimiyle bir tehcir planı varolamazdı.
6. Alman sefiri tehciri meşrulaştırdı ve Berlin’e, Türk hükümetinin engellenmemesi tavsiyesinde bulundu -ona göre olan biten her şey askeri açıdan gerekliydi.
7. Tehcirlerin en nihayetinde Ermenilerin katlinden başka bir amacı olmadığının anlaşılmasından sonra dahi Almanlar müdahil olmadı.
8. En geç 1915 sonbaharındaki Çanakkale Savaşı zaferinden sonra Almanlar, Ermenilerin katlini durdurma şansına sahipti.
9. 1915’te sefir değiştirildiğinde, Türk tarafını, katliamı durdurmadıkları takdirde yaptırımlarla tehdit etme fikri tartışıldı. Ancak Kayzerlik Hükümeti bir müttefik olarak Türkiye’yi yitirmek istemediklerinden teklifi reddetti.
10. Teslim bayrağının çekilmesinin ardından, soykırımdan sorumlu Türk politikacılar olan Enver ve Talat paşalar, Britanyalıların yargısından kaçırılmak üzere ve aynı zamanda Almanların soykırımdaki sorumluluklarını gizlemek için Almanya’ya getirildi.
Jürgen, Alman Şark politikasının, yani Almanya’nın İngiltere’yle aynı seviyede bir dünya gücü olma çabasının, Ermenilerin öldürülmesinde Osmanlı İmparatorluğu’yla suç ortaklığı yapmasına yol açtığını sergiliyor.
Kitaptan kısa bir tadımlık:
“Bahriye Ataşesi Hans Humann, Walter Holstein’dan gelen bir telgrafın kenarına düştüğü 13 Haziran tarihli bir notta Alman savaş fraksiyonunu tüm derinliğiyle gün ışığına çıkarıyor:
“Ermeniler, Ruslarla birlik olup ihanette bulunmaları nedeniyle, yok ediliyor. Bu katı ama faydalı. Maalesef sefirimiz, yürüttüğümüz politikayı olumsuz etkileyecek şekilde bu konudaki şikayetlerinden vazgeçemiyor.
Talat Bey daha yakın zamanda bu konuda kendisine gönül rahatlığıyla şu cevabı verdi: Sizin için daha iyi bir müttefik olabilmek uğruna Ermenilerden kurtuluyoruz; yani bunun sonucunda iç düşmanın zayıflatmadığı bir ortağınız olacak.”
(Freiburg Askeri Arşivi: RM 40 / v.456, tarih 17.6.1915)
Jürgen Gottschlicht’in eşi Dilek Zapçıoğlu ile yazdığı, Alman arkeologların 1860’lardan itibaren Osmanlı’daki faaliyetlerini ve tarihi eserleri nasıl yurt dışına çıkarttıklarını incelediği Die Schatzjäger des Kaisers (Kayzer’in Define Avcıları) ise hala çevrilmeyi bekliyor. Jürgen Gottschlicht’in Türkçe’de çıkan tek kitabı ise İncil Avcısı / İstanbul’dan Mısır’a Kutsak Kitabın Peşinde (Kırmızı Kedi Y. 2013). Kitabın İngilizceye çevrildiğini de ekleyelim.