SAMÇEP Sözcüsü Mehmet Özdağ: Üst üste istiflenmiş gibi yaşarken, aramıza 2-3 metre mesafe koymak matematiksel olarak mümkün değil,
Koronavirüs (Kovid-19) nedeniyle dünyada milyonlara insan evlere kapanmak zorunda kaldı, binlercesi de parçası olduğu doğaya döndü. Yaşanan durumu değerlendiren Ekoloji Birliği Yönetim Kurulu Üyesi ve Samsun Çevre Platformu (SAMÇEP) Sözcüsü Mehmet Özdağ, dünyayı etkisi altına alan virüs gibi doğal yaşamı, çevreyi ve insan sağlığını tehdit eden her gelişmenin, kapitalizmin aşırı kâr hırsı ve küreselleşmenin birer sonucu olduğunu söyledi.
Doğaya dönülüyor
Büyük kentlerde yaşamanın maliyetinin çok yüksek olduğunu ifade eden Özdağ, insanların hayatta kalabilmek için doğaya dönmek zorunda kaldığını belirterek, “İnsanların güvencesiz ve örgütsüz çalışma koşulları nedeniyle, işverene karşı elleri kolları bağlı. Dolayısıyla yaşam maliyetlerini düşürmek, ekonomik anlamda da hayatta kalabilmek için insanlar doğaya dönüyorlar. Virüsün öldürücü etkisinden korunmak için bağışıklık sisteminin güçlenmesi istenci herkesi temiz hava, temiz toprak ve temiz su bulabileceği ortamlara yöneltiyor” dedi.
İstiflenmiş olarak yaşıyoruz
Büyük kentlerde salgının yayılma durumunun çok daha yüksek olduğunu belirten Özdağ, son 70 yıl içinde kentlerin arsa rantına teslim olunduğunu söyledi. İnsanların çarpık kentleşme ve çarpık yapılaşma ile üst üste
yaşamaya mahkum edildiğini dile getiren Özdağ, “Hastalığın yayılma hızının düşmesi için aramızdaki mesafenin 2-3 metre olması gerekiyor. Bu kadar istiflenmiş bir şekilde yaşarken, bu fiziksel olarak, matematiksel olarak mümkün değil. Dolayısıyla hastalığın öldürücü etkisinden kaçış yolu olarak yeniden köylerimizi, kasabalarımızı hatırladık” dedi.
‘En kötü dönem’
Salgının, bütün sağlık sisteminin özelleştiği, hastaların müşteri olarak görüldüğü, vergilerin şirketlere aktarıldığı bir düzenin sürdürülebilir olmadığını net bir şekilde ortaya koyduğunun altını çizen Özdağ, “Daha demokratik, şeffaf ve paylaşımcı bir yönetimin, kamusal bir anlayışın hakim olacağını beklemek de aşırı iyimserlik olur. Bunun için toplumun tüm kesimlerinin mücadele etmesi şart. Türkiye bu salgın sürecine ayrıştırıcı, ötekileştirici bir politika güden, aklı, bilimi kendi rejimi için tehlike gören bir yönetim anlayışı ile hazinenin talan edildiği tarihinin en kötü döneminde yakalandı” dedi.
Yaşam risk altında
İklim krizinin doğrudan tetikleyeceği bir mikrobiyolojik salgın olasılığının şu an olmadığını söyleyen Özdağ, iklim krizinin insanların yaşam koşullarını kötüleştirdiğini, tarımsal faaliyetleri ve su kaynaklarını vurabileceğini dile getirdi. Özdağ, “Dolayısıyla açlık, temiz suya erişememe, aşırı sıcak, aşırı yağışın tetikleyeceği felaketler pandemi boyutunda olabilir. Zaten dünyada açlık, temiz su kıtlığı sorunları nedeniyle yaşamı risk altında olan milyonlarca insan var” diye belirtti.
Özlem Yayan – Van / MA