Şilili sinemacı Patricio Guzman, son belgeseli “Hayalimdeki Ülke”nin (Mi país imaginario, 2022) girişinde, Chris Marker’ın vaktiyle kendisine verdiği bir öğüdü aktarır: “Eğer bir yangını filme kaydetmek istiyorsan, ilk alevin parlayacağı yerde hazır bulunmalısın.”
Salvador Allende seçimi kazandığında Guzman kamerasıyla birlikte oradaydı. Augusto Pinochet CIA destekli kanlı bir darbeyle iktidarı ele geçirdiğinde yine olay mahallindeydi. O sayede Şili’nin bu çalkantılı yıllarının hikâyesini dünyaya ve gelecek kuşaklara aktaracak, “Şili’nin Savaşı” adlı üç bölümlük yapıt başta olmak üzere bir dizi belgeseli mücadeleler tarihinin kolektif hafızasına kazandıracaktı.
Ekim 2019’da ülkesinde yeni bir yangının ilk kıvılcımı çaktığında bu kez orada değildi, fakat sonradan yetişip kayıt düğmesine bastı ve ülkenin son birkaç yılda geçirdiği radikal dönüşümün filmini yaptı. İlk gösterimi Mayıs ayında Cannes’da yapılan belgeselde Guzman, yerinden sökülen kaldırım taşları eşliğinde kendinden bahsettiği kısa bir girizgâhın ardından gaz maskeli bir kadın militanı çıkarır karşımıza. Yüzünü Zapatistalar gibi kara bir kar maskesiyle kapatmış, kafasının iki yanına güller iliştirmiş, sadece zeytin yeşili gözlerini kameraya gösteren adı sanı meçhul genç kadın, sokaktaki isyana neden katıldığını anlatır. “Siyasetle hiç alakam yok, hiçbir partiye üye değilim,” der. “Ve benim gibi çok insan var.” Ardından kafasındaki çiçeklere atıfla, “İsyanla çiçekleniyorum” diye devam eder. “Ayaklanma bana güç veriyor, hayat veriyor. Bir oğlum var, bunu onun için yapıyorum. Eğer öldürülürsem benim hatıramla yaşayacak. Bir gözümü kaybedersem, yanında olmaya devam edeceğim. Evden çıkarken her seferinde bunu düşünüyorum, geri dönmeyebilirim. Ama bize kulak asmaları için bunu yapmak zorundayım. Çünkü bu ülkede yiyecek bulamayan insanlar var.”
Şili’de geçen sene nihayet 35 yaşında bir öğrenci liderini devlet başkanlığına taşıyan, başını gençlerin ve kadınların çektiği mücadelenin yolları bu şekilde döşendi. O liderin seçim kazandıktan sonraki aylarda sergilediği performans, uzun vadede neyi başarıp başarmayacağı ayrı bir konu. Ama kim ne derse desin son üç yılda Şili’de bir devrim yaşandı ve bu devrim şimdilerde bocalayan o liderin ya da profesyonel devrimcilerin eliyle değil, Guzman’ın filmindeki kadın gibi isimsiz kahramanlar tarafından yapıldı.
Bugün dünya üzerindeki muktedirlerin istismar, sömürü, eşitsizlik, adaletsizlik pratiği öylesine maskesiz, öylesine aleni ki, çocuk sahibi bir kadını maskesini takıp ölümü göze alarak sokağa inmeye zorluyor. Geleneksel anlamıyla siyasete, partilere vs uzak durmuş sıradan insanlar, lidersiz, örgütsüz bir militanlaşma süreci yaşıyor. Çünkü Amerikalı devrimci Thomas Paine’nin hatırlattığı gibi, insanın bütün hakları gaspedildiğinde elinde isyan hakkı kalır ve şüphesiz o hak, insana anasının sütü gibi helal olur.
İnsanca yaşamayı bile bize çok gören, yaşama hakkı dahil temel haklarımızı bir bir koparmaya çalışan, bize kölelik ve itaat dışında seçenek sunmayan bir düzende, insanların isyan etmesi değil, asıl etmemesi şaşırtıcı geliyor. Ucunda ölüm olsa bile… Bütün ulvi hedeflerin, devrimci hayallerin ötesinde isyan, kendine saygı duymaya devam etmenin, varoluşunu anlamlandırmanın bir gereği adeta.
Guzman’ın filmindeki Şilili isimsiz kadının cesareti gözümüzü yaşartabilir, ama hepimiz onu o kadar iyi anlıyoruz ki, istisnai bir kahraman olmadığını biliyoruz. Bugün kadınların, gençlerin ve elbette işçilerin onurlu bir yaşam için önlerinde tek bir yol var: Kendi hayatlarını öğüten, çocuklarının geleceğini çalan bir sistemin çarklarına karşı bedenleri ile savaşmak ve kazanmak. Hava gibi su gibi bir ihtiyaç haline gelen değişim yaşanacaksa eğer, bu meçhul kahramanların, en başta kadınların eseri olacak; hepimizi sokağa sürükleyecek cesareti onlardan öğreneceğiz.
Şili’de böyle oldu, İran’da böyle oluyor, Türkiye’de de böyle olacak. 2023 gerçekten yeni bir yıl olacaksa, bu sayede olacak; hayatımız seçimle değil isyanla değişecek. Bu isyanı ortak hafızamıza kaydetmek için de Sibel’in kamerasına ihtiyacımız olacak. Sibel’i ve arkadaşlarını ilk kıvılcımların çaktığı yerde hazır ve nazır bulmak için, ilk işimiz onları geri almak olacak.
Bu inançla kutlu olsun “yeni yılımız”.