Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin kabul edilişinin 74. yılında Türkiye’de insan onurunu hatırlatıp, insanların hakkın taşıyıcısı olduğunu belirtmek zorunda kalmamız ne acı? Mevcut siyasal iktidar, uyguladığı otoriter rejimle insanları hak taşıyıcısı olmaktan çıkarmak istiyor.
İnsan onuru üzerine çok şey söylenebilir. Merak edenler felsefi olarak İoanna Kuçuradi’nin yapıtlarına, insan hakları hukuku bakımından ise Hüsnü Öndül’ün makalesine (https://www.ihd.org.tr/insan-onuru/) bakabilir.
Evrensel insan hakları belgeleri, “insanların onurda ve haklarda eşit olduğu” gerçeğini kabul etmekle başlar. Bizler insan hakları savunucuları Türkiye’de vermiş olduğumuz mücadelede bu basit gerçeği kavratmaya ve bunun üzerine inşa edilmiş bir demokratik sistem kurmaya çalışıyoruz. Bunu yaparken siyasi iktidarın her türlü baskı yöntemi ile karşılaşıyoruz. O halde sormak gerekir, onurda ve haklarda eşit olan insanlardan ne anlıyoruz? Örneğin bu insanlar arasına Kürtler ve diğer etnik gruplar girmiyor mu? Kürtlerin ve diğer etnik grupların kimlik ve kültür haklarını istemek insan haklarını savunmak değil mi? Alevilerin ibadethane olarak tanınmasını istedikleri Cemevlerini, “kültür merkezi” olarak tanımlamak Alevilerin haklarına aykırı değil mi? Bu soruları çoğaltabiliriz.
Her bireyin mutlaka korunması gereken onuru ve hakkı vardır. Bir bireyi mutlak tecrit altında tutmak en hafif deyim ile onuruna aykırı davranıştır. İmralı Hapishanesi’nde tutulan Abdullah Öcalan ve arkadaşlarını tecridi aşan izolasyonda tutmak insan onuruna aykırı davranış değil mi?
Onurda ve haklarda eşitliği sağlamanın yollarından biri de toplumsal cinsiyet eşitliğidir. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmak kadınların onuruna aykırı bir davranış değil mi? Kendi ideolojik kalıplarına göre tanımladığı aile ile ilgili Anayasa değişiklik teklifinde aileyi çeşitli “sapkın anlayışlardan” korumak için kadın ve erkekten oluşan bir şeymiş gibi tanımlamak LGBTİ+’ların onuruna ve haklarına aykırı bir davranış değil mi?
Her bireyin beslenme, barınma gibi çok temel ekonomik hakları vardır. Enflasyon rakamlarını manipüle etmek, milyonlarca işçi ve emekçinin, emeklinin, işsizin, esnafın, köylünün kısacası onlarca milyon insanın onuruna ve haklarına aykırı değil mi?
İnsan onuruna ve insan haklarına aykırı uygulamaları yazarsak sayfalar dolusu yazabiliriz.
Türkiye’deki insan hakları savunucuları, insan onuru ve insan hakları için herkesin ve her topluluğun olması gereken haklarını savunmaktadır. Türkiye özeline inersek Anayasanın yeni ve demokratik şekilde yeniden yapılmasını ve insan onuruna dayanmasını savunuyoruz. Resmi ideolojiyi reddediyoruz. Bu ideoloji insan onuruna ve insan haklarına aykırıdır. Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözümünü savunuyoruz. Kürtlerin ve diğer etnik grupların kimlik ve kültür haklarının tanınmasını ve gereğinin yerine getirilmesini savunuyoruz. Bunun için de Türkiye’de yaşayan herkesin Anayasal vatandaşlık tanımının yapılmasını, herkesin kendi anadilinde eğitim ve öğretim hakkını kullanmasını ve her topluluğun bulunduğu yerde yönetime katılma hakkından etkili olarak yararlanmasını savunuyoruz. Aleviler başta olmak üzere farklı inanç gruplarının inançlarının nasıl tanımlanmasını istiyorlarsa o şekilde tanımlanmasını ve eşit yurttaşlık hakkı taleplerinin yerine getirilmesini savunuyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliğini, ifade özgürlüğünü, herkesin ekonomik, sosyal ve kültürel haklarını savunuyoruz. Ekolojik doğada, doğanın haklarının ihlal edilmemesini savunuyoruz. Tecridin sona erdirilmesini, işkencenin mutlak yasak olduğu ilkesinin hayata geçmesini savunuyoruz. Savaşa karşı Barışı savunuyoruz. Uzatabiliriz…
Bu yıl ki insan hakları haftasında insanız, onurumuz var, haklarımız var, diyoruz. Siyasi iktidar insan haklarını ne kadar araçsallaştırırsa araçsallaştırsın, biz ısrarla ve inatla insan onurunu ve haklarını savunmaya ve buna dayalı yeni bir demokratik sistemi inşa etmeye kararlıyız.