“33 Yıldır İnsan Hakları, Barış ve Demokrasi Mücadelemiz Sürüyor…” diyor İnsan Hakları Derneği (İHD). “…ve sürecek” diye ekliyor. Gönüllü bir insan hakları kuruluşu olarak, “İnsan Haklarıyla İnsandır”şiarıyla, Türkiye’nin en karanlık dönemlerinde kurulan İnsan Hakları Derneği (İHD) bugün 33. kuruluş yıldönümünde. Dernek, 17 Temmuz 1986 tarihinde, aralarında tutuklu-hükümlü yakınları, yazar-gazeteci, hekim, hukukçu ve akademisyenlerin yer aldığı çeşitli meslek gruplarına mensup 98 insan hakları savunucusu tarafından kuruldu. İHD’nin kurulduğu 1986 yılında 12 Eylül Askeri Darbesi etkilerini sürdürüyor ve ülkenin bir bölümünde sıkıyönetim uygulanıyordu. 12 Eylül 1980 tarihinde askeri darbe olmuş, 650 binden fazla insan gözaltına alınmış ve işkenceye maruz kalmış, 173 kişi işkence yapılarak öldürülmüş, gazeteler, dergiler, sendikalar, dernekler, siyasi partiler kapatılmış, siyasi partilerin genel başkanları ve milletvekilleri gözaltına alınmış ve bazıları tutuklanmıştı.
***
İHD yönetici ve üyeleri, kuruluşundan bu yana, bir yanda insan hak ve özgürlüklerini savunurken, diğer yanda devletin ve hakları ihlal eden kesimlerin baskılarına maruz kaldı. Yıllar içinde 23 üye ve yöneticisi faili meçhul cinayetler sonucu yaşamını yitirirken, yüzlerce üyesi yaralandı. 1998 ve 2002 yıllarında, dönemin genel başkanları, derneğin genel merkezinde, silahlı ve fiziksel saldırıya maruz kaldı. Derneğin yüzlerce yönetici ve üyesi, insan hakları alanındaki faaliyetlerinden dolayı yargılandı, hapis ve para cezalarına mahkum edildi. Tüm bu uygulamalara rağmen İHD, bugün de insan hakları ve demokrasi alanındaki mücadelesini kesintisiz olarak sürdürmekte, Türkiye’nin şu an içinde bulunduğu otoriter yönetim altında asgari dahi olsa ihlalleri belgeleme ve raporlama, mağdurlara hak arama, adalet arama yolunda yardımcı olma ve ihlallere karşı mücadele etme işlevini sürdürmektedir. Derneğin verilerine göre; Türkiyede hala insanlar kaçırılıyor, gözaltında, cezaevlerinde işkenceden geçiriliyor, kadına yönelik şiddet, saldırı ve cinayetler gündemden hiç düşmüyor.
***
Amin Maalouf “Çivisi Çıkmış Dünya’’ adlı kitabında: “Yeryüzündeki hiçbir halk kölelik, despotluk, zorbalık, cahillik, karanlıkçılık için ya da kadınların köle olması için yaratılmamıştır. Bu temel gerçeklik ne zaman yadsınsa, insanlığa ihanet edilmiş olur, kendine ihanet edilmiş olur” diyor.
Demokrasi ve insan hakları kavramları birbirine doğrudan bağlantılı kavramlardır. Siyasal rejim olarak demokrasi, insan haklarının gerçekleştirildiği düzeni temsil etmektedir. İnsan hakları ise temel olarak, demokrasilerin düşünsel temelini oluşturmaktadır. Demokrasi kavramına nitelik kazandırılmadıkça, demokrasi ve insan hakları üzerine söylenecek sözler, geliştirilecek yorumlar sağlam bir taban oluşturamaz. Bizler insan hakkı gibi kavramları, demokrasi, özgürlük gibi erdemleri birilerininin insafına ve tekeline bıraktığımız sürece bu sorun devam edecek, bu kimseler adaleti, kendi çıkar ve inançları doğrultusunda dağıtacaktır. İnsan hakları konusundaki ilerlemeler, egemen güçlerin hoşgörüsü ile değil ama toplumsal kesimlerin kendi haklarını elde etmek için verdikleri mücadelelerle sağlanabilmiştir. “Demokrasinin bütün hastalıkları, daha fazla demokrasiyle tedavi edilir” der F. Hayek. Bugün gelinen noktada insanlık için tek çıkar yol, barış içinde özgür yaşamayı hedef alan bir düzen sağlamaktır. Yaşama hakkı temelinde, nimetlerin ve külfetlerin eşit paylaşıldığı demokrasiler inşa etmek zorundayız. Bu uğurda mücadele edenlere selam olsun.