10-16 tarihleri arası İnsan Hakları Haftası olarak anılıyor, kutlanıyor. İnsan Hakları Beyannamesi’nin kabul edilişinin 73. yılında Türkiye’nin insan hakları tablosu son derece vahim. İnsan haklarına yönelik ağır bir ihlal söz konusu, insanın hakları temelinde kendini ifade edebileceği tüm alanlar ağır bir saldırı altında ve bu durum devam ediyor.
Türkiye’nin insan hakları, demokratik hak ve özgürlükler konusunda altında imzası olan anlaşma ve sözleşmelere AKP iktidarı hiçe sayan bir yaklaşım içinde. İç ve dış kamuoyunda yükümlüklerini hatırlatan yaklaşımlara yönelik tutumu ise insan haklarını bir pazarlık enstrümanı olarak öne sürüyor.
Adeta insan haklarına rehinelik muamelesi yapıyor. Yok şu tavizi vermezseniz daha fazla insanı hapse atarım, hapiste olanları yıllarca süründürürüm, yaşamlarını işkenceye çeviririm, kimsenin nefes almasına izin vermem, insan haklarını referans saymam, ya bana biat edeceksiniz ya da size yaşam hakkını, kendinizi ifade etme hakkını tanımam, türünde bir siyaset güdüyor. Kürt halkı, Türkiye toplumu bu siyaset türüne yabancı değil, bu siyaset türünün yol açtığı yıkımlara da yabancı değil. Evren, Çiller ve Güreş iktidarlarının Kürt halkı üzerinde, Türkiye toplumu üzerinde yol açtığı yıkım hafızalarda yerini koruyor. AKP-MHP iktidarının bunlardan geri kalan tarafı yok, kötü muamele konusunda öne geçen bir konuma sahip.
AKP-MHP iktidarının Kürtlere yönelik yapmadığı saldırı, gerçekleştirmediği yıkım kalmadı. Kürtlere yönelik saldırı furyasını, Kürtlerin cenazelerine ve mezarlarına saldırmaya kadar vardırdı. ‘İfade ve örgütleme özgürlüğünde zirve yapacağız’ söylemi altında Türkiye tarihinin en saldırgan, en baskıcı, en zindancı iktidarı oldu.
AKP iktidarının insanlık dışı uygulamalarının pilot alanı İmralı’dır. İnsan hakları ihlalinin en yoğun yaşandığı yer İmralı’dır. İhlal son bir yılla da sınırlı değil, yıllara, on yıllara dayanan bir ihlal giderek daha pervasız bir biçimde sürdürülüyor. Sayın Öcalan hücresinin havalandırmasında volta attı ve yanındaki arkadaşıyla konuştu diye disiplin cezasına maruz kalıyor. Sayın Öcalan avukatlarıyla son 10 yılda ancak 5 kez görüşme yapabildi. 23 yıllık telefon hakkını ancak bir kez kullanabildi, ailesiyle görüşmesine yıllarca müsaade edilmedi ve bu durum devam ediyor.
İşkenceyi ve kötü muameleyi önleme komitesi CPT, İmralı tecridini sistematik bir işkence olarak tanımladı. AKP iktidarı bu uygulamadan vazgeçmiş değil, devamından yana bir siyaset izliyor. Bu insanlık dışı uygulamaya karşı Kürt halkının, demokrasi güçlerinin, insan hakları savunucularının yıllara dayanan mücadelesi günümüzde ivme kazanarak devam ediyor.
‘Öcalan’a Özgürlük İnisiyatifi, geçen yıl 10 Aralık gününü ‘Dünya Abdullah Öcalan’a Özgürlük Günü’ ilan etti. Özgürlük günü vesilesiyle bu yıl da birçok alanda eylemlikler gelişti. Dünyanın birçok yerinde sayın Öcalan’ın koşullarına, konumuna ve özgürlüğüne daha yüksek düzeyde bir odaklanma yaşandı. İnsan haklarını koruma, geliştirme ve faşist bir zihniyetin rehinesi olmaktan çıkarma, sayın Öcalan’ın koşullarına, konumuna ve özgürlüğüne odaklanmayla ve bu temelde kat edilecek gelişmelerle birebir alakalı.