Alvin Glatkowski ve Clyde McKay… ‘Savaş karşıtlığı öyle olmaz işte böyle olur’ der gibi harekete geçip öyle bir şey yaptılar ki, koca Amerikan ordusu rezil kepaze oldu. Kendi şansları yaver gitmese de tarihte bir ilki gerçekleştirmeleri önemliydi
Arif Mostarlı
“Aslında beni suçladıkları şeyi yaptım ve bunu hep söyledim. ‘Pişman mısın’ diyen olursa eğer, evet, tek pişmanlığım geminin batmaması, o silahların yeniden kullanılmış olmasıdır diyebilirim. Tek pişmanlığım bu.”
Alvin Glatkowski, uzun yıllar süren tutukluluğundan sonra bir röportajında her şeyi böyle alçakgönüllülükle anlatıyordu ama Mart 1970’te ‘iki deli’nin bir araya gelip kotardığı iş, belki de dünya tarihine geçmeliydi. Böyle olmadıysa eğer, herhalde bu, onların değil, örnek teşkil etmesin diye olayı unutturmaya çalışanların suçudur.
İki kafadar bunlar: Alvin Glatkowski ve Clyde McKay. Yaptıkları şey ise çok basit, çocuk oyuncağı canım! Alt tarafı Amerikan ordusuna ait tonlarca Napalm bombasıyla dolu bir gemiyi kıytırık bir silahla ele geçirip kaçırmak!
Protestodan fazlasını yapmak
Hikâyenin başı şöyle: Columbia Eagle diye bir gemi var. Aslında 1945’te ABD Donanması için yapılmış bir kargo gemisi. Savaştan sonra ise hizmet dışı bırakılmışken 1968’de Vietnam Savaşı sırasında askeri mühimmat taşımak için yeniden ordu tarafından kiralanmış. Mart 1970’teki son seferindeki görevi ise Vietnam Savaşı’nda kullanılacak tonlarca napalm bombasının taşınmasıydı.
McKay ve Glatkowski işe tam bu noktada ortaya çıktılar. İkisi de savaş aleyhtarı, kendilerini marksist olarak tanımlayan kişilerdi ama o yıllarda ABD’de çok yaygın olan savaş karşıtlığının biraz ötesindeydiler. Clyde, bir asker çocuğuydu, biraz öğrenim gördükten sonra ticari denizcilik işlerinde çalışmaya başlamıştı. Alvin’in hikâyesi de hemen hemen aynı. İkisi de tipik öğrenci eylemciliğinden gelmiyorlar; Vietnam halkı için protestolardan daha fazlasını yapmak istiyorlar.
Buna zorunluyduk
Başlangıçta, bu çılgınlığı yapacaklarına kendileri bile pek inanmıyorlar. Yıllar sonra Glatkowski, “şaka gibiydi” diyordu ama iş giderek ciddileşti ve eyleme dahil etmek istedikleri diğer kişiler onlarla selamı sabahı kesti. Bu arada, ellerinde tek bir silah vardı, bir tane daha edindiler. Ve nihayet 14 Mart 1970 günü Columbia Eagle gemisine bindiler. Bu işten sağ kurtulacaklarını hayal bile etmiyorlardı. “Bunun, hayatımızı kaybetmemiz anlamına gelse bile, yapmamız gereken zorunlu bir şey olduğunu hissettik.” Eylemden önce tuvalette yüzünü yıkarken kendisine şöyle dediğini hatırlıyor Glatkowski: “Bunu yapmazsan, hiçbir çocuğun yüzüne bakamayacaksın ve şu soruyla yüzleşeceksin: Savaşı durdurmak için ne yaptın?”
İkili, geminin bulunduğu yerin günlük radyo iletişiminden hemen sonra eylemlerini gerçekleştirirken 24 saat kazanmış oluyordu. Bu arada, bir yangın alarmı icat ettiler ve böylece mürettebatın önemli bölümünün botlarla gemiyi terk etmesini sağladılar. Kaptanın kafasına silah dayayıp gemide çeşitli yerlere patlayıcı yerleştirdiklerini söyleyip amaçlarını da anlattılar. Böylece binlerce ton napalm bombası yüklü gemiyi o dönem ABD aleyhtarı Norodom Sihanuk tarafından yönetilen Kamboçya’ya yönelttiler. ABD ordusu müdahalede geç kaldı epey ve sorunsuzca Kamboçya sularına girdiler. İki talepleri vardı: Sığınma hakkı ve geminin yükünün Vietnam savaşının sonuna kadar ABD’ye teslim edilmemesi.
Kör talihin ettiği!
İlk anda öyle de oldu ama talihsizlikler hemen bir gün sonra başladı. 17 Mart günü Sihanuk, Amerikan işbirlikçisi Lon Nol liderliğindeki faşist subaylar tarafından devrilip tutuklanırken, başlangıçta sığınma hakkı verilen McKay ve Glatkowski de Kamboçya cuntasının tutsağı oldular. Gemi 8 Nisan’da ABD ordusuna teslim edildi; iki eylemci için de önce hücre, sonra ev hapsi günleri başladı. İkilinin yolları daha sonra ayrıldı. McKay, Larry Humphrey adında bir asker kaçağıyla birlikte firar etti ve kırsal alana giderek Kızıl Kmer gerillalarına katıldılar. Ancak şansı çok yaver gitmedi. Çok sonraları DNA kayıtlarından anlaşıldığı kadarıyla McKay, Pol Pot liderliğindeki Kızıl Kmerlerin paranoya düzeyindeki kuşkuculuğunun kurbanı olarak idam edilmişti. En azından iddia böyleydi. Sonuçta külleri, ailesi tarafından Kaliforniya’da gömüldü.
Glatkowski ise başka bir yolu tercih etti. Serbest kaldığında ABD büyükelçiliğine gitti ve ülkesinde yargılanmayı tercih etti. Los Angeles’te isyan, adam kaçırma, saldırı ve görevi ihmalden 10 yıl hüküm giydi. 7 yılını hapiste geçirdikten sonra tahliye edildi ve sonraki yıllar boyunca anti-militarist gösterilerin çoğunda yer aldı.
Mahkemede suçlamaların hiçbirini reddetmedi. Ancak napalm sevkiyatını durdurma konusunda hiç özür dilemedi. “Hayatımızın, bu bombalardan etkilenecek insanların hayatından ve oluşacak çevresel yıkımdan daha az değerli olduğuna dürüstçe inanıyorduk” dedi. Bu arada, önce sürgündeki Sihanuk, sonra da trajik biçimde komünistlerden anarşistlere kadar ABD solu, ikisinin de CIA ajanı olduğu iddiasını ortaya attılar. Oysa gerçek çok daha basitti: İki adam, çok zor görünen bir işi becermiş ama şansları yaver gitmemişti.
Kim ne derse desin, ikisinin yaptığı şey, çok basit bir plan ve basit araçlar nelerin başarılabileceğini göstermişti. Gösterdikleri başka bir şey ise, savaş karşıtlığının değişik biçimlerinin de olabileceğiydi.