AKP’nin en büyük buluşu TOKİ’yi yeniden keşfetmesi, ikinci büyük buluşu ise Kamu İhale Yasası’nın işlevselliğini kavraması oldu. Bunu, Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı sırasından öğrendiler. 2002’de seçimleri kazanmalarıyla birlikte öğrendiklerini uygulama fırsatı yakaladılar. 2002-2008 arasında TOKİ yasasında değişikliğe gittiler. Bu son değişiklik değildi. TOKİ’nin faaliyet alanını genişleten ve yetkilerini artıran 14 yasal değişiklik yapıldı. Bu değişiklikler sonucu TOKİ arsa ve konut alanında tek yetkili kurum haline geldi. Böylece hem inşaat rantı bütünü ile kontrol altına alındı, hem de rant dağıtımında merkezileşmiş oldu. TOKİ ile inşaat sektörü canlandırılmış, yine TOKİ eli ile yürütülen kentsel dönüşüm ile ortaya çıkan büyük rant, Kamu İhale Yasası ile istenilen firmaya, kişiye aktarılmıştır, paylaşılmıştır. Bu tedbirler inşaat sektörünü canlandırdı, canlanma AKP’yi canlandırdı. 2009 sonrası Türkiye’de böyle bir süreç yaşandı. TOKİ eli ile büyük konut projeleri yürürlüğe konuldu. Kamuya ait büyük araziler arsaya çevrildi, altyapı projeleri rant yaratacak biçimde ayarlandı. Burada da Kamu İhale Yasası önemli bir işlev yerine getirdi. Her gerektiğinde yasada değişiklik yapıldı.
Sektörün işlevselliği
İnşaat sektörü lider bir sektör olarak kabul edilmektedir. Bunun nedeni inşaat sektörü ile diğer sektörler arasındaki yakın ilişkidir. Bazı araştırmalara göre sektörler arasındaki ilişkilerin yoğunluğu bakımında ilk dört sektörden biridir. Diğer sektörlerden çok fazla girdi alır, bu sektördeki büyüme diğer sektörlerdeki büyümeyi tetikler. Özellikle de büyüme dönemlerinde istidam kaynağı olarak işlev gördüğü ve işsizliği azaltılmasında katkı yaptığı kabul edilmektedir. AKP sektörün bu yüzünü görmüş, sektörü adeta kendi iktidarının motoru olarak kullanmıştır. Bu trend sürdükçe AKP hükümetleri de sürmüş, bazı yan sektörlerde büyüme de devam etmiştir. Ki bu süreçte Türkiye’de 160 bin inşaat şirketi kurulmuş ve faaliyete başlamıştır. (Bütün Avrupa’da bunun yarısı kadar inşaat firması bulunuyor.)
Deniz bitti
Ancak veriler bir dönemin sonuna geldiğimizi gösteriyor. Artık inşaatla gelen rant azalmış, tükenme yoluna girmiştir. Geçen dönemin medya yüzlerinde Ali Ağaoğlu bile kamuoyu önünde inşaat sektörünün durumundan şikayet eder hale gelmiştir.
Şimdi verilere bir göz atalım. Fransız bankası Colvol Bank’nın verilerine göre Türkiye’de 2.5 milyon konut stoku bulmaktadır. TÜİK’in verilerine göre Türkiye’de yılda ortalama 500 bin yeni konut satılıyor. Hiç yeni konut yapılmasa bile dört-beş yıllık konut stoku bulunmaktadır. Arz artmış, talep azalmıştır. Bu tabi hiç itirazsız bir krize işaret ediyor. Arz talebi kat kat geçmiş durumda. Ev kredilerinin faizlerinde gidilen indirimleri bile talepte beklenen miktarda canlanmayı yaratamamıştır.
İnşaat sektörünün sıkıntıları bundan ibaret değil. Son bir yıl içinde konut fiyatları yüzde 10 artarken, inşaat girdilerindeki artış yaklaşık olarak yüzde 25 civarındadır. Yabancıların Türkiye’de konuta yatırım yaptıklarının ise bir şehir efsanesi olduğu çoktan anlaşıldı. Yabancıların konuta yatırımları toplam satış içinde yüzde 5’ı geçmiyor. Bütün bunlar Türkiye’de inşaat balonunun yakında patlayacağını gösteriyor. Bu Türkiye için kolay atlatılacak bir kriz değil. Türkiye’de 2.5 milyona yakın insan inşaat sektöründe çalışıyor. İnşaat şirketlerinin peş peşe iflası demek bu kadar insanın bir bölümünün işsizler ordusuna katılması demektir.
Aslında bu sektörün sorunları çıplak gözle görünür hale geldi. Son kentsel dönüşüm bölgesi olan ve büyük umutlar bağlanan Fikirtepe’deki sefalet kameralara yansıdı. Hükümetin denetimdeki kanallar bile evlerini müteahhitte veren insanların nasıl naylon çadırlara sığındıklarını ekranlara taşımak zorunda kaldılar. İflas eden inşaat şirketlerine dair haberleri her gün medyada okuyoruz. Artık dünyada ve Türkiye’de ucuz kredi de bulmak mümkün olmadığı için inşaat sektörünün sürdürülebilirliği kalmadı. Hükümetin aldığı palyatif tedbirlerle sektörü tekrar canlandırmak ve umut haline getirmek de mümkün görünmüyor. Özel bankalar çoktan durumu kavrayıp kapılarını kapattılar. Kimseye ev kredisi vermiyorlar. Kamu bankalarında ise para kalmadı. Dünyada ise paranın bol olduğu günler geride kaldı. Risk alarak kazanmak için yabancı limanlara açılan paralar artık kendi ülkelerine geri dönüyorlar.
İnşaat balonunun patlaması demek bütün bunların dışında dağıtılacak rantın azalması, hatta tükenmesi anlamına gelir. Bu da AKP’nin en önemli hikayesinin bittiğini söyler bize. İnşaat sektörü ile birlikte yükselen AKP, inşaat sektörünün baş aşağı gitmesi ile inişe geçmeye başlamıştır. 24 Haziran seçimlerinde 8 puan oy kaybı boşuna yaşanmadı. Tabii ki bu AKP’nin kendiliğinde iktidardan düşeceği veya iktidarı terk edeceği anlamına gelmez. Bu daha çok muhalefetin ne yapacağı ve nasıl yapacağına bağlı.