Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve HDP Hakkari milletvekili Leyla Güven öncülüğünde 113 gün önce PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle başlayan açlık grevi eylemlerine destek eylemleri ve açıklamaları büyüyor. Güven’in ardından 75 gün önce cezaevlerinde tutukluların başlattığı açlık grevi eylemi aynı kararlılıkla devam ederken Fransa’nın Strasbourg kentinde gazeteci ve siyasetçilerin başlattığı eylem 74. gününde. Yine aynı taleplerle Birleşik Krallık Bölgesi’ne bağlı Galler’de bulunan İmam Şiş’in açlık grevi eylemi 74., Kanada’nın Toronto Kentin’de açlık grevine başlayan Yusuf İba’nın eylemi 48. gününde. Açlık grevi eylemi Ortadoğu ve Avrupa’da yankılarını sürdürürken bir çok kesim tarafından sahipleniliyor. Londra merkezli çalışmalarını yürüten Göçmen İşçiler Kültür Derneği (Gik-Der), devam eden açlık grevlerine dikkat çekmek ve dayanışmak amacıyla üç günlük açlık grevi eylemi düzenledi. Bu gün Londra’nın Manor House istasyonunda kurulacak çadırda yapılacak eyleme 83 binlik üyesiyle Britanya’nın en büyük ulaşım sendikası olan İngiliz Taşımacılık İşçileri Sendikası (RMT) genel başkan yardımcısı Steve Hedley ve Merkezi yürütme kurulu üyesi Eddie Dempsey’de katılarak destek sundu.
‘Ticari ilişkileri kesin’
Göçmen İşçiler Kültür Derneği tarafından yapılan açıklamada, “Direnişe ses vermek ve mücadeleyi omuzlamak hepimizin sorumluluğu. Tüm duyarlı kamuoyunu başlatacağımız bu açlık grevine katılmaya ve İmam Şiş şahsında tüm direnişçilerle dayanışma amaçlı çadırımıza ve açlık grevlerinin sesine ses olmaya çağırıyoruz” denildi. RMT sendikası genel başkan yardımcısı Steve Hedley, dayanışma eyleminin amacını Morning Star gazetesine yazdı. Gazetede dün yayınlanan tam sayfa yazısında Türkiye’deki güncel gelişmeleri, Kürt halkına yönelik saldırıları ve açlık grevinde bulunan direnişçilerin taleplerini işledi. Açlık grevi direnişçilerinin adalet arayışında olduğunu yazan Hedley, dünyanın harekete geçmesi çağrısında bulundu. Yazısında insan hakları ve demokrasi yanlısı örgüt ve partileri harekete geçmeye çağıran Hedley, Britanyalı ve Avrupalı şirketlere de Türkiye ile ticari ilişkilerini kesmeleri çağrısı yaptı. “Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt halkının adalet mücadelesi bizim de mücadelemizdir” diyen Hedley şöyle devam etti: “İlk olarak 20 yıl önce Türkiye’yi ziyaret ettim. Özelde Kürt halkına olmak üzere ülkedeki muhalif kesimlere ve sendikacılara yönelik yürütülen saldırı ve zulme tanıklık ettim. Yapacağım sembolik açlık grevi ile dayanışmamı göstermek ve açlık grevi direnişçilerinin taleplerine dikkat çekmek istiyorum.”
‘Eylemin bizlere güç veriyor’
Leyla Güven ile dayanışmak için dünyanın dört bir yanından mektup ve mesajlar geliyor. Rojava’da bulunan Jineoloji Akademisi Andrea Wolf Enstitüsü de enternasyonal dayanışma amacıyla Leyla’ya hitaben bir mektup kaleme aldı. Enstitü gönderdiği mektupta Güven’in eyleminin kendilerine güç verdiğine değinerek “Görüyoruz ki faşizm ve tecrit zulmüne karşı direniyor ve öncülük ediyorsun. Senin eylemin sadece özgürlük karşıtlarına dönük değil. Bu süreçte eylemin bir çağrıdır ve bizlerin insanlığı savunmak için ayağı kalkması gerekiyor. Güç ve direnişimizi birleştirmemiz gerekiyor” söyledi. Güven’in sesinin dünya kadınlarına sessizliklerini bozmaları için çağrı niteliğinde olduğuna dikkat çekilen mektupta devamla şunlar ifade edildi: “Tecride karşı direnişimizi sürdürecek ve daha da büyüteceğiz. Zindanlarda ve ya dışarda özgürlük arayışçılarının büyük direnişi önünde saygıyla eğiliyoruz. Tecrit kaldırılana kadar dünya kadınları ile direnişimizi ortaklaştıracak ve birlikte büyüteceğiz.”
‘Tecrit hepimizedir’
Açlık grevi eylemlerine bir destek de Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nden emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Fatma Gök’ten geldi. Gök tecridin insanlık dışı olduğuna vurgu yaparak, insanın insan olmaktan gelen haklarının temel hukuk normlarına göre belirlendiğini ve bu durumu inkar etmenin insanlığa aykırı olduğunu söyledi. “Kaldı ki Kürt halkının önderi olarak kabul edilen bir insana böyle bir muamele yapmak, ağır tecrit altında tutmak, bütün Kürt halkına olduğu gibi bu topraklarda yaşayan hepimize karşı yapılmış sayılır” diyen Gök, tecridin devam ettirilmesinin aynı zamanda barış mücadelesine, insanların birlikte yaşama, birbirlerini anlamak için verdikleri mücadeleye de meydan okumak anlamına geldiğini kaydetti. Bundan dolayı tecridi tehlikeli bulduğunu ifade eden Gök, “Tüm bunların, bütün Türkiye halkına ve Ortadoğu’daki barış mücadelesine karşı yapıldığını düşünüyorum” diyerek tecridin kaldırılmasını istedi. Güven’in bu topraklarda halkların barışması için açlık grevine başladığını belirten Gök, bunun çok anlamlı olduğunu ifade etti. “Yaşamı savunabilmek için bazılarımızın bedenini ölüme yatırması herkesin üzerinde düşünmesi gereken bir durumdur” diyen Gök, şöyle devam etti: “Leyla’nın mücadelesinin ne anlama geldiğini, başkalarının da neler yaparak bu mücadeleye katılabileceğini hiç vakit kaybetmeden herkese anlatmamız lazım. Bu, hepimizin tecridi. Tekrardan barışı nasıl gündeme getirebiliriz, barışa nasıl döneriz, herkesin bunu düşünmesi lazım.”
Feminist kadınlardan Güven’e ziyaret
İstanbul’dan feminist kadınlar Leyla Güven’i evinde ziyaret etti. Kadınların ziyaretinden keyif alan Güven “Beni ayakta tutan ve hala yaşatan var olan bu direniş ve kadınların sahiplenişidir” dedi. Kadınların mücadelede önemli bir paydaya sahip olduğunu belirten Güven “Size sarılmayı çok istiyorum fakat maalesef sarılamıyorum, siz sarıldığımı hissedin” diyerek, kadınların birlikteliğinden ve dayanışmasından büyük güç aldığını kaydetti. Ziyaretçiler arasında bulunan Ayşegül Devecioğlu “Ağlayan Dağ, Susan Nehir” kitabını Güven için getirdiğini belirterek Güven’in baş ucuna bıraktı. “Öyle güzel görünüyorsun ki. Sen şuan hepimiz için grevdesin, biz seni görmekten büyük mutluluk duyduk” diyen Devecioğlu, Leyla’nın direnişinin herkese umut aşıladığını ifade etti.
Herkesi direnişe ses olmaya çağırıyoruz
Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi’nde açlık grevini sürdüren gazeteci Kibriye Evren, Hilal Ölmez ve Evin Kaya eylemlerinin 75’inci gününde kamuoyuna mesaj gönderdi. 5 No’lu Diyarbakır Cezaevinden tüm kadınlara, gençlere ve halklara direnişlerine destek verme çağrısında bulunan tutuklular “Öcalan’ın üzerindeki tecrit kalkana kadar direnmeye devam edeceğiz. Tecrit büyük bir insanlık suçudur. Tecrit karşısında başlatılan eylemimiz büyük bedelleri göğüsleyecek güçle devam ediyor” dedi. Faşizmin direnişleri karşısında kırılacağını belirten tutuklular şöyle devam etti: “Tecrit kalkacaktır. Bunun bedeli ne olursa olsun vermeye hazırız. Direnişin kalesindeyiz ve sesimiz buradan yükseltmeye devam edeceğiz. Direnişçiler olarak herkesi bu direniş etrafında daha güçlü kenetlenmeye çağırıyoruz. Sur, Cizre, Nusaybin, Efrîn direniş ruhu ile direnmeye, mücadeleye davet ediyoruz.”
HABER MERKEZİ