Posta Kutusu: 253 Yenişehir-ANKARA adresimize bu hafta sadece bir mektup ulaştı. Gelecek hafta belki de hiç ulaşmayacak. Bu konuya birazdan geri döneceğim. Bu hafta içeridekileri ve onların yakınlarını ilgilendiren çok önemli bir gündem söz konusu. Önce ona değinelim:
AKP-MHP iktidarının Meclis’e getirip, -tüm itirazlara rağmen- aynen kabul ettiği-ettirdiği “Şartlı Tahliye” kurallarını düzenleyen bir yasa 15 Nisan 2020 günü yürürlüğe girdi ve adli mahpuslardan 45 bin kadarı -onları koronavirüs salgınından korumak amacıyla- tahliye edildi. Tartışmalı bir yasayı Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) götürebilecek milletvekili sayısına sahip olan CHP, vicdanları yaralayan söz konusu eşitsiz İnfaz Yasası’na AYM’de itiraz etti.
(Tek başına AYM’ye başvuru için milletvekili sayısı yetmeyen Halkların Demokratik Partisi ise, “Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi İle Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmeliğin” iptali için Danıştay’a başvuruda bulundu. HDP, yaptığı başvuruda ilgili yönetmenliğin ulusal ve uluslararası pek çok yasayı ihlal ettiğine, tutukluların var olan haklarını elinden almaya dönük olduğuna dikkat çekti.)
Söz konusu İnfaz Yasası’ndaki kimi maddelere yeni düzenlemeler-indirimler getiren torba yasa, görüşülmek üzere 6 Mayıs 2020 Çarşamba günü AYM’nin gündemine alınmış bulunuyor. Eğer CHP’nin itiraz başvurusunda şekilsel hata bulunmazsa, -ki böylesi bir yanlışlık beklenmiyor- yasaya itiraz önce şeklen, sonra da esastan görüşülmeye başlanacak. Aynı gün içinde görüşme bitmese de, birkaç gün içinde İnfaz Yasası’nda yapılan adaletsizliğin akıbeti belli olabilecek.
Anayasa Mahkemesi’ndeki yüksek yargıçlar, eşitsizliğe karşı çıkarlar mı? Ben kendi adıma umutlu değilim! Oysa Anayasa ve mevcut yasalara göre böyle bir eşitsizlik olmaması gerekir ve daha önceki infaz indirimlerinde Anayasa Mahkemesi, o günkü yasalarda eşitliğin sağlanması yönünde karar aldı. Umutsuz olmamın nedeni ise mevcut İnfaz Yasası’nda da adliler ile siyasiler arasında infaz indirimi konusunda eşitsizlik var ve Anayasa Mahkemesi bunu normal buluyor.
Mevcut yasalarda adli mahkumlara 3’te 2 (yüzde 66) infaz indirimi uygulanırken, siyasilere yüzde 4’te 3 (yüzde 75) indirim uygulanıyordu. Yani örneğin 10 yıl hapis cezası alan siyasi mahpusun infaz indiriminden yararlanmak için 7 yıl 6 ay yatması gerekirken, adli mahpus 10 yıl hapis cezası aldığında 6 yıl 6 ay kadar yatması yetiyordu. AYM de bunu normal buluyordu.
Şimdi yasada üç ayrı indirim var: Sadece 3’te 2 ve 4’te 3 değil, bir de 2’de 1 (yüzde 50) oldu. Üç ayrı indirim değişik mahpuslara uygulanıyor. İki ayrı indirimi ‘normal’ bulan Anayasa Mahkemesi, üç ayrı indirim şeklini niye kabul etmesin? Yalnız burada sadece adli ve siyasiler arasında değil, adliler arasında da indirim farkı olan maddeler var. AYM belki, burayı düzeltir. Yani AYM eşitsiz derse, bazı adli mahpuslar daha tahliye olabilir ama siyasiler değil maalesef…
* * *
Bu hafta bana ulaşan tek mektup, İzmir-Şakran 2 nolu T Tipi Cezaevi’nde bulunan Mustafa Tunçyüzlü’den. Okurumuz, bana gönderdiği mektubunda okuduğu “Juli’nin Sesi” isimli kitabı tanıtmış. Cezaevindeki koşulları yazmadığı için postaya verilmiş olmalı. Ama biz Mustafa Tunçyüzlü’nün sesini, -bu vesileyle de olsa- duyduğumuz için çok mutluyuz.
Bu arada, cezaevlerindeki görüş yasağı 15 Mayıs’a kadar uzatıldı. Mahkemelerdeki duruşmalar ise 15 Haziran’a kadar yapılmayacak. AVM’leri ve kimi dükkanları açmaya hazırlanan iktidar, cezaevlerinde bıraktıklarının sağlığı ile ilgilenmeli ve dahası başta ziyaret olmak üzere içeriyle iletişimin koşullarını oluşturmalı. İçeride akrabası olup, telefonla konuşma hakkı olanlar, içerideki koşulları ve akrabalarının durumlarını bizlere iletme konusunda ısrarcı olmalılar.
ANONS: Cezaevlerine erişim iyice zorlaştırılınca dört kurum; İnsan Hakları Derneği, MED TUHAD-FED, Çağdaş Hukukçular Derneği ve Özgür Hukukçular Derneği, güç birliğine gittiler ve her pazartesi cezaevlerinin durumuna ilişkin bir bülten yayınlıyorlar. Bu bülteni demokratik kamuoyuna iletmek tüm demokrat medyamızın görevi olmalı. Çünkü her türlü hile ve uyduruk gerekçelerle tutuklanıp, cezaevlerinde tutulan siyasi mahpuslara sahip çıkmak insanlık gereğidir.