Wan Gölü’nü besleyen akarsular üzerine inşa edilen barajlar ve kirlilik gölü tehdit ederken, diğer yandan İnci Kefali sayısında da düşüş yaşanıyor. Yapılan araştırmaya göre gölün durumu iç açıcı değil
Wan Gölü her geçen gün küçülmeye devam ederken, gölü besleyen akarsular üzerinde inşa edilen barajlar ve diğer yandan süren küresel ısınmaya bağlı olarak büyük tehdit altında. Bu tehdit gölün endemik türü olan inci kefali üzerinde de yaşanmakta. İnci Kefalinin göç hareketi, alansal ve derinliğe bağlı dağılımının araştırılması için başlatılan proje kapsamında bilim insanları, gölde hidroakustik tarama yaptı. Araştırmada, gölde 240 milyon civarında erişkin boyda balık olduğu tespit edildi. ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü’nden Prof. Dr. Ali Cemal Gücü, balık sayısının azaldığını belirterek, “Son bir hafta içinde aldığımız verileri analiz edeceğiz ama önceki yıllarda yapılan sonuçlarla karşılaştırdığımızda durumun pek iç açıcı olmadığını gördük” dedi. Akarsuların üzerindeki baraj ve setler nedeniyle su debisi düşerken, bu durum üreme süreçlerini etkiliyor.
Çalışma 5 yıldır sürüyor
Elazığ Su Ürünleri Araştırma Enstitüsü’nün yürütücülüğünde, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Deniz Bilimleri Enstitüsü’nün proje ortaklığında yürütülen çalışmalarda 5 yıldır sürdürülmekte. Proje kapsamında Van Gölü’ndeki 7 gün süren bilimsel araştırma seferlerinin her birinde, birbirine paralel 28 hatta bin kilometrelik mesafe boyunca akustik tarama yapıldı ve adeta gölün ultrasonu çekildi. Projede görev alan ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü’nden Prof. Dr. Ali Cemal Gücü, dünya üzerinde bu tür balıkları araştırmak için kullanılan en modern sistemlerden biri olan akustik bir sistemle suyun altına ses dalgaları göndererek oradan gelen yankılardan balıkların miktarını, boy dağılımını hesapladıklarını söyledi.
‘Kendini yenileyebiliyor mu?
Çalışmanın amaçlarından bahseden Prof. Dr. Gücü, “Göldeki balık sayısını öğrenmeye çalışıyoruz. Özellikle ilgilendiğimiz de üreme başarısı ve kendini yenileyebiliyor mu? Bunları öğrenmeye çalışıyoruz” dedi. İnci kefalinin Van Gölü’nün tuzlu ve sodalı suyunda yaşadığını fakat üremek için tatlı sulara göç ettiğini hatırlatan Prof. Dr. Gücü, bu balığın karmaşık bir yaşam döngüsü olduğunu belirterek, “Nehirleri ve gölün farklı derinliklerini kullanıyorlar. Böyle olunca da çevresel faktörlerin etkisi çok oluyor. Hassas bir türdür. Yumurtlama sonrasında gölde dağılımları nasıl oluyor, hangi alanı hangi zamanlarda kullanılıyorlar? Kesin sonuçları vermek için çok erken” dedi.
‘Habitatta ciddi sıkıntı var’
Son bir hafta içinde alınan verilerin analiz edeceklerini DHA’ya aktarn Gücü, “Ama önceki yıllarda yapılan sonuçlarla karşılaştırdığımızda durumun pek iç açıcı olmadığını gördük. Balık miktarında azalma olduğunu gördük. Daha önceki yıllarda Ahlat, Tatvan ve Adilcevaz bölgelerinde o büyük sürülere rastlayamadık. Daha da endişe verici olan bu yılın yavrusu küçük balıkların gölün çevresinde kıyılarda hemen hemen her yerde rastlarken bu yıl daha öbeklenmiş halde rastladık. Bu da bize daha göl çevresinin de üreme habitatlarında bazı ciddi sıkıntıların olduğuna işaret ediyor” diye konuştu.
Su seviyesi ve kuraklık
Prof. Dr. Gücü, “Dünya üzerinde en hızlı ısınan denizlerden biri Akdeniz’dir. Akdeniz’de yıllık ısınma hızı 0,15 derecelerdedir. Bu bölgede verilere baktığımızda nisan ayında, ki bu ay balığın üreme dönemidir, aşağı yukarı yakın değerler görüyoruz. Yani 0,14 civarında bir ısınma hızı tespit ettik. Üremesini ısıyla belirleyen, ısı düştüğünde yumurta geliştirmeye başlayan bir tür için ciddi endişeler verecek bir durum yaratıyor diye düşünüyoruz. Kuraklığın ve su seviyesindeki değişimin ciddi etkilerinin olduğunu düşünüyoruz” dedi.
İnci kefali sahiplenilmeli
Yaptıkları araştırmanın detaylarını aktaran Prof. Dr. Gücü, “Tabii güzel tarafı da var. Yine bakanlık araştırmalarına göre, biliyorsunuz stoklarda bir azalma olduğunda gözler aşırı avcılığa ve balıkçılara çevrilir. Gölde öyle bir durum olmadığını düşünüyoruz. Çünkü balıkçılar bilinçli olarak yavru balıkları avlamamaya çalışıyorlar. Bu sevindirici bir durumdur. Çok önemli bir türümüz ve bu türden en iyi şekilde faydalanmak ve korumak için mutlaka sahiplenilmesi gerekiyor” dedi.
EKOLOJİ SERVİSİ