CPT ve diğer uluslararası kurumların İmralı’daki hukuksuz infaz rejimine ‘dur’ demesi gerektiğini dile getiren avukat Yusuf Çakas, ‘CPT’nin defacto bir şekilde İmralı Adasını ziyaret etmesi gerekir’ dedi
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağır tecrit koşulları altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan, 25 Mart 2021 tarihinde yaptığı kesintili telefon görüşmesinden bu yana haber alınamıyor. Asrın Hukuk Bürosu, müvekkilleri Abdullah Öcalan ile aynı cezaevinde tutulan Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş’tan 17 ayı aşkın bir süredir haber alınamamasına karşı Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’ne (CPT) başvuru yapıldı. Başvuruda, İmralı’nın acil ziyaret edilmesi istendi. Öte yandan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Abdullah Öcalan’a şartlı tahliye olmaksızın ömür boyu hapis cezası verilmesine dair verdiği ihlal kararının yerine getirilmemesine karşı Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne 9 Ağustos’ta yapılan başvuruya Türkiye’den yanıt geldi. Türkiye, Abdullah Öcalan’ı “umut hakkından” muaf tuttuğunu itiraf etti.
PKK Liderine dönük avukat yasağına karşı imza veren 775 hukukçudan biri olan Med Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuki ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu (MED TUHAD-FED) yöneticisi ve Yusuf Çakas, tecrit ve buna karşı yapılan girişimleri MA’dan Eylem Akdağ – Mahmut Altıntaş’a anlattı.
‘Tecrit tüm topluma dönük’
Tecritle sadece Abdullah Öcalan’ın bireysel haklarının engellenmediğini ve fikirlerinin tartışılmasının engellendiğini ifade eden Çakas, “Böyle görüp, böyle yorumlarsak eğer Türkiye’de yaşanan sorunların merkezini de görmüş oluruz. Tecridin hukuki olmadığı, politik olduğunu siyasetçilerin sık sık bununla ilgili yaptığı açıklamalardan da biliyoruz. Bizler, tecridin hukuki yönünü artık tartışmayacağız. Çünkü bugün hükümlü olan herkesin ailesiyle görüşme, telefon hakkı, mektup, iletişim olmak üzere her türlü hakkı var. Ancak Sayın Abdullah Öcalan’ın bu hakkı kullanmamasını salt Abdullah Öcalan şahsında gerçekleştirilmediğini ve tüm topluma dönük olduğunu da görmek gerekiyor” ifadelerini kullandı.
‘CPT ve AİHM samimiyetsiz’
Abdullah Öcalan’ın “umut hakkı”ndan muaf tutulmasına dikkati çeken Çakas, “Siz demokrasiden, hukuktan, özgürlükten ve barıştan uzaklaşırsanız bir şekilde her şeyi askıya almanız gerekir. Bunun örneği nedir? İşte umut hakkını ihlal eder, tecridi derinleştirirsiniz ve bunu tüm topluma yansıtırsınız. Burada Avrupa Birliği’nin, Avrupa Konseyi’nin, CPT’nin, AHİM’in yaklaşımı ne olacak? Burada bu kurumların samimiyetsizliğini görmemiz gerekiyor. Samimiyetsiz yaklaşıyorlar” diye kaydetti.
Olmayan görüşe yasak
Uluslararası kuruluşların “umut hakkı” konusunda herhangi bir girişimlerinin olmadığına dikkati çeken Çakas, “Yakın zamanda bir yaklaşım belirlemelerini bekliyoruz” dedi. Çakas, CPT’ye yapılan son başvuruya işaret ederek, “CPT’nin defacto bir şekilde İmralı Adasını ziyaret etmesi noktasında bir talep var. CPT ve diğer uluslararası kurumların bu haksız hukuksuz infaz rejimine ‘dur’ demesi gerekir. Sürekli avukat görüş yasakları var. Görüşün olmadığı bir yerde avukat görüş yasağı verilmesi de trajikomik bir durum. Hiçbir görüş yapılmıyor ama görüş yasağı veriliyor. Uluslararası denklemlerde farklı yürüdüğü için buna dur denilmiyor” şeklinde konuştu.
‘Kara deliği kapatmaya çalışıyoruz’
“İmralı hukukun kara deliğidir” diyen Çakas, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen tutukluların haklarına değindi. Çakas, “Ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü olan müvekkillerimiz iki hafta da bir aileleriyle telefon görüşü yapabiliyorlar. Her ay açık görüş hakları var. Ayda iki defa kapalı görüş hakları var. Bütün bunlar Türkiye’de infaz yasasında yer alıyor. Bütün bunlar tüm cezaevlerinde uygulanıyorsa ve İmralı’da uygulanmıyorsa işte bu kara deliktir. Hukukçular olarak bu deliği kapatmanın yollarını arıyoruz” diye kaydetti.
Tepkiler yetersiz
Sorunların çözüm bulmamasının nedenlerden birisinin tepkilerin yetersiz olması olduğunu kaydeden Çakas, şöyle devam etti: “Bir yerde bir sorun varsa ve o sorun çözülmüyorsa o zaman gösterilen tüm tepkiler yetersiz. Bu gerek tecrit, gerek hasta tutsakların yaşamını yitirmesi, gerekse cezaevlerindeki hak ihlalleri olsun. Eğer bir sorunu çözemiyorsak demek yasal toplumsal ve barışçıl tepkilerimizi yeterince dile getirememişizdir. ÖHD olarak bu konuların sürekli bir şekilde takipçisi olup, gündemde tutarak kamuoyunu bilgilendirmeye devam edeceğiz. Bir sivil toplum örgütü olarak yapmamız gereken her şeyi yapmaya devam edeceğiz.”
DİYARBAKIR