Aydoğan: Büyük bir irade, kararlı bir duruş, insanlık tarihine geçecek bir direnişin sahibi olunmazsa, tecrit gibi bir işkence sisteminde kalınamaz. Bu nedenle bence Sayın Öcalan içinden geçtiğimiz çağın en büyük direnişçisidir
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 23 yıldır ağır tecrit koşulları altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 25 Mart’tan bu yana haber alınamıyor. Aile ve avukatların görüşme talebiyle Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı başvuruların yanıtsız bırakılması nedeniyle 22 Kasım’da Bursa Ceza İnfaz Hakimliği’ne “derhal görüşme” başvurusunda bulunuldu. Başvuruya yanıt veren hakimlik, Öcalan hakkında iki yeni görüş yasağının olduğunu belirterek, başvuruyu reddetti.
Hakimlik, görüşmeye engel olarak Öcalan hakkında 12 Ekim’de 6 aylık görüş yasağının, 18 Ağustos’ta da 3 aylık ailece görüş yasağının verildiği kararını gerekçe gösterdi. Ancak yasağa gerekçe gösterilen kararlara dair avukatlara bilgi verilmedi. Ailelere verilen yasağın süresi bitmesine rağmen yapılan başvurulara yanıt verilmiyor.
Öcalan’a yönelik tecride karşı Avrupa’da yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi veren siyasetçi Nursel Aydoğan, tecrit kaldırılıncaya kadar “Dem dema azadiyê ye” (Özgürlük Zamanı) şiarıyla eylem ve etkinliklerini sürdüreceklerini söyledi.
Disiplin cezaları
Öcalan’ın en son 25 Mart’ta hakkında sanal medyada çıkan haberler sonrası ve halktan gelen tepkiler üzerine kardeşi Mehmet Öcalan’la kısıtlı bir telefon görüşmesi yaptığını hatırlatan Aydoğan, görüşmenin yarıda kesildiğini ve o tarihten beri haber alınamadığını söyledi. 9 aydır İmralı’da bulunanların sağlık ve yaşam durumlarına dair herhangi bir haberin alınmadığının altını çizen Aydoğan, daha önce “koster bozuk” ve “hava muhalefeti” gibi nedenlerle yaptırılmayan görüşlerin son yıllarda uyduruk disiplin cezalarıyla engellendiğini belirtti.
Mücadele ve direniş
Aydoğan, şunları söyledi: “Bu insan zekasıyla dalga geçmekten öteye geçmeyen bir durum olduğu gibi, kabul edilebilecek bir durum da değildir. Oysa Adalet Bakanlığı ceza infaz yasasını uygulasa Sayın Öcalan ailesi ve avukatlarıyla görüşür. Ama şu anda Türkiye’de faşist bir iktidar var. Kürt sorununu çözmek yerine imha ve tasfiyeyi önüne koyan bir iktidardan, tecride karşı büyük bir mücadele ve direniş olmazsa, İmralı’da görüş yaptırmasını beklemek gerçekçi değildir. Bu nedenle ‘tecrit bir insanlık suçudur’ diyerek alanlara çıkmak gerekir. Bu hem insani hem de vicdani bir görevdir bizler için.”
‘Çağın direnişçisi’
Milletvekili olduğu dönemde 4 Kasım 2016’da tutuklandığını hatırlatan Aydoğan, 3 ay boyunca 13-14 metrekare tek kişilik bir odada tecritte tutulduğunu söyledi. 3 aylık zaman diliminde tecridin nasıl bir işkence yöntemi olduğunu açık bir şekilde gördüğünü belirten Aydoğan, “3. ayın sonunda tecrit sisteminin insana konuşmayı unutturacağını düşünür ve hızla havalandırmaya çıkıp yan koğuşlardaki arkadaşlara seslenirdim. Hani derler ya bazı şeyler yaşanmadan anlaşılmaz. Bu nedenle 23 yıllık bir tecridi düşünmek bile istemiyorum. Silivri Cezaevi’nde günlük tutuyordum. Her gün Sayın Öcalan’ın 20 yıldır bu işkence sistemine nasıl dayandığını düşünürdüm. Büyük bir irade, kararlı bir duruş, insanlık tarihine geçecek bir direnişin sahibi olunmazsa, tecrit gibi bir işkence sisteminde kalınamaz. Bu nedenle bence Sayın Öcalan içinden geçtiğimiz çağın en büyük direnişçisidir” ifadelerini kullandı.
Halkın gücüyle değişir
İmralı Cezaevi’nin özel hukukla yönetilen bir cezaevi olduğunu belirten Aydoğan, Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyesi olması nedeniyle Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT) gibi bir kurum tarafından kontrol edildiğini belirtti. Avrupa Konseyi’nin tecridi bir işkence sistemi olarak tanımlamasına rağmen koşulların değişmesi yönünde fazla etkili olmadığının altını çizen Aydoğan, “Bu nedenle İmralı sistemini oluşturan güçlerin bu koşulları değiştirmesinin, ancak halkın demokratik eylem gücüyle olacağını bilmesi gerekir” dedi.
‘İnanç yüksek’
Öcalan’dan haber alınamamasının Avrupa’da yaşayan Kürtlerde de kaygı ve endişeyi arttırdığını belirten Aydoğan, şöyle devam etti: “Her politikleşmiş Kürt yurttaşta bunu görmek mümkün. Mutlak tecridi sürdüren iktidara öfke ve kızgınlık büyük. CPT ve Avrupa Konseyi’nden beklentileri var. Ama bu kurumların da sorun Kürtler olunca ikiyüzlü davrandığını ve çıkarlarını esas aldığını düşünüyorlar. Mücadelenin her geçen gün büyütülerek tecridin kaldırılacağına dair inanç yüksek. Zaten gerçek olan da budur. Faşizm bu umudu, kararlılığı, direnci kırmaya çalışıyor ama başarılı olamadığını söylemek mümkün.”
Demokratik baskı oluşmalı
Geçtiğimiz hafta CTP ile yaptıkları görüşmeye de değinen Aydoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “CPT başkan yardımcısı ile bir görüşme yapmıştık. Görüştüğümüz kişi bir gün sonra yapılacak toplantıda İmralı’ya gidişi gündeme getireceğini ama sonucu hakkında yasa gereği bir bilgi veremeyeceğini söyledi. Şu anda iktidarın kendi çıkarlarına hizmet etmeyecekse aile görüşünü bile yaptırmayacağını düşünüyorum. Ne yazık ki Türkiye’de faşizm koşulları nedeniyle yeteri kadar eylemlilik gelişemiyor. Elbette ki İmralı’ya gidildiğine dair basın aracılığı ile bir bilgilendirme yapılıncaya kadar CPT ile görüşmeye devam edeceğiz. Aslında tüm Kürtler CPT’ye mektup yazarak taleplerini iletmelidir. Demokratik bir baskı oluşturulursa sonuç alınacaktır.”
‘Eylemler sürecek’
İmralı tecridinin mutlak bir hal aldığını belirten Aydoğan, Kürtlerin 10 yıldır Avrupa Konseyi önünde “Öcalan’a Özgürlük” nöbeti tuttuğunu hatırlattı. Bu eylemin tarihteki en uzun sivil itaatsizlik eylemlerinden biri olduğuna dikkati çeken Aydoğan, “Bu eylemin yanında 5 yıldan beri CPT önünde tecride dikkat çekmek için eylem yapılmaktadır. Avrupa tecride karşı her zaman ayaktadır ve iyi bir demokratik mücadele sürdürmektedir” dedi.
Ferhat Çelik / MA