Yıllardır IMF’ye bin türlü hakareti yağdıran ama bir yandan da IMF politikalarını uygulayan iktidar, savaş ve saray harcamalarıyla batırdığı ekonomiyi kurtarabilmek için Şimşek’in ağzından garantiler veriyor
31 Mart’ta uğradığı ağır seçim hezimetinin sonuçları, AKP cephesinde özellikle ekonomi politikası ve halkın ihtiyaçlarından kopma üzerine tartışmalar yaratırken, büyük rant kapısı olan belediyelerin kaybı, iktidar çevresindeki güruhun ‘beslenme’ kaynaklarını da kısıtladı. Öyle ki, daha bir yıl önce büyük kavgaların nedeni olan ‘Kanal İstanbul’dan söz edilmez oldu, büyük arsa spekülasyonlarına dayanan proje, kaynak yetersizliğinden ötürü adeta rafa kaldırıldı. Öte yandan, Bayraktar ailesini Forbes zenginler listesine sokan savaş politikaları, Erdoğan ailesinin refahını artırırken, ekonominin imkânları daraldıkça, ‘tek adam’ tarafından işçilere ve emeklilere yapılan ‘lütufların’ kaynağı da kurumaya yüz tuttu. 2023 seçimlerinden sonra ekonominin ‘yeni’ yüzü olarak ortaya sürülen Mehmet Şimşek’in Katar ve Suudi Arabistan, hatta Mısır üzerinden sağlamaya çalıştığı kaynaklar da durumu kurtarmayınca, iktidar yeniden yüzünü batılı tefecilere ve en büyük tefeci olan IMF-Dünya Bankası toplantılarına döndü.
Kesintiler geliyor
IMF-DB toplantılarında önceki gün “Yerli halkı enflasyonun düşeceğine ikna etmeliyiz” diyerek adeta bir ‘sömürge valisi’ dili kullanan Maliye Bakanı Şimşek, daha sonra katıldığı IMF-DB toplantısında da finans dünyasına adeta ‘rapor’ sundu ve sıkı para politikalarıyla ‘düşük ücret’ uygulamalarını sürdüreceklerinin garantisini verdi. IMF- DB Bahar Toplantıları kapsamında düzenlenen etkinlikte konuşan Şimşek, geçen yıl düzenlemelerin çoğunun vergi artışlarıyla ilgili olduğunu, bu yıl harcamaları mümkün olduğu ölçüde kontrol edeceklerini ve kesintiye gideceklerini ifade etti. “Türkiye: Değişken Küresel Ekonomide İleriye Doğru Gitmek” başlıklı etkinlikte konuşan Şimşek, yurt içinde en büyük zorluğun yüksek enflasyon olduğunu yineleyen Şimşek, fiyat istikrarını sağlamanın ve enflasyonu tek haneye indirmenin en büyük öncelikleri olduğunu söylerken, Orta Vadeli Program’da (OVP) enflasyonun bu yıl yüzde 36’ya gelecek yıl yüzde 14’e ve 2026’da tek haneli rakamlara düşmesinin beklendiğini iddia etti. Şimşek, “İddialı olsa da bu hedeflerin ulaşılabilir olduğunu düşünüyoruz çünkü desteklenen sıkı bir para politikamız var. Sonuçları göstermek için zamana ihtiyacımız var” dedi.
DB: Yoksullar baskı altında
Öte yandan, toplantılar sürerken Murat Yetkin’e konuşan Dünya Bankası Türkiye Direktörü Humberto Lopez, enflasyonun Türkiye’deki yoksullar üstünde ağır baskı yarattığını belirterek, “Son aylarda ve yıllarda yaşanan yüksek enflasyonun toplumun daha yoksul kesimlerini orantısız bir şekilde etkilediğini” ifade etti. AKP iktidarı ile ‘akıcı’ bir diyalog içinde olduklarını ve iktidarın ‘doğru yolda’ olduğunu belirten Lopez, “Birçok insan için bunun kolay olmadığını ve gerekli sabır ve azmi istemenin zor bir istek olabileceğini biliyorum. Ancak dürüst olmak gerekirse bunun alternatifinin çok daha kötü olacağını düşünüyorum” diyerek IMF-DB politikaları dışındaki politikalara da kapıyı kapattı.
İyimser tahminler tutacak mı?
Okyanus ötesinde bütün bu gelişmeler olurken, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 2024 yılı nisan ayına ait Piyasa Katılımcıları anketinin sonuçlarını açıkladı. Ankete göre, cari yılsonu tüketici enflasyonu (TÜFE) beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 44,19 iken, bu anket döneminde yüzde 44,16 oldu. 12 ay sonrası TÜFE beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 36,70 iken, bu anket döneminde yüzde 35,17 oldu. 24 ay sonrası TÜFE beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla yüzde 22,67 ve yüzde 22,05 olarak gerçekleşti. Katılımcıların cari yılsonu döviz kuru (dolar/TL) beklentisi bir önceki anket döneminde 40,53 TL iken, bu anket döneminde 40,01 TL oldu. 12 ay sonrası döviz kuru beklentisi ise bir önceki anket döneminde 42,79 TL iken, bu anket döneminde 42,47 TL olarak gerçekleşti.
Saraylar ne olacak peki?
Ekonomideki daralmanın aşılması için uluslararası tefecilerin ayağına gidilirken, Erdoğan’ın saray merakının hız kesmediği anlaşılıyor. T24 yazarı Çiğdem Toker, dünkü yazısında, Mart ayı için bütçeden Erdoğan’ın saraylarındaki bahçe düzenlemelerine ayrılan miktarın 85 milyon 329 bin TL olduğunu yazdı. Toker, Şubat’ta bu kalemden yapılan harcama tutarının 4 milyon 937 bin olduğunu belirterek, bir ayda 11 katlık artış olduğunu belirtti. Erdoğan’ın Okluk Sarayı için bütçeden trilyonlar harcandığını ve yapım için ihale bile açılmadan işin Rönesans Grubu bünyesindeki REC Uluslararası şirketine verildiğini hatırlatan Toker, “İnsanların yarım kilo peynir alırken düşündüğü bir ortamda devlet olarak 85 milyon TL’yi (eski parayla trilyon) bahçe malzemesine harcarsanız, enflasyonun düşeceğine bu milleti inandıramazsınız” diye kaydetti.
Tarımsal girdi enflasyonu durulmuyor
TÜİK verilerine göre, tarımsal girdi fiyat endeksi (Tarım-GFE) şubatta yıllık yüzde 49,92, aylık yüzde 3,59 arttı. Tarım-GFE’de (2020=100), 2024 yılı Şubat ayında bir önceki aya göre yüzde 3,59 artış, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 11,37 artış, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 49,92 artış ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 36,71 artış gerçekleşti. Tarım-GFE’de ocak ayındaki yıllık artış yüzde 45,11 seviyesindeydi. Böylece şubat ayı tarımsal girdi enflasyonu yıllık bazda hız kazanmış oldu.
Et fiyatını tutabilene aşkolsun
Et ve Süt Kurumu (ESK), et fiyatlarına bugünden itibaren geçerli olmak üzere bir kez daha yüzde 25 oranında zam yaptı. Martta bir önceki aya göre zam şampiyonu yüzde 18,58’lik artışla kuzu eti, ikinci 14,65’lik artışla dana eti olmuştu. Eurostat’ın TÜİK’ten aldığı verilere göre Türkiye, sağlıklı beslenme konusunda Avrupa’da son sırada yer alıyor.
HABER MERKEZİ