Ekrem İmamoğlu’nun Erzurum mitinginde çıkan olaylara baktığımızda 7 Haziran 2015′ te Selahattin Demirtaş’ın İstasyon caddesinde yaptığı mitingde yaşananları hatırlattı. (…) Yani yüzler 7 Haziran’daki gibi tanıdıktı….!
Tayyar Özbey
Ekrem İmamoğlu’nun 07.05.2023 tarihinde Erzurum “Havuz Başında” yaptığı halk buluşmasına ilgi büyüktü. Yaşanan olaylar bu ilgiyi biraz gölgeledi. Bu kentte yaşanan olaylardan huzursuz olan ciddi bir kesimin olduğunu biliyorum.
Valiliğin ve büyükşehir belediye başkanın açıklamaları ile CHP il yönetimi arasında ciddi farklılıklar var.
CHP İl yönetimi valilikten Havuz Başı ile ilgili izin aldığını, hatta valiliğin 5 bin kişiyle güvenliği sağlayacağını beyan ettiğini, bu nedenle programlarını buna göre yaptığını, miting yeri, tarihi ve saatin duyurusunun anonslarla bu doğrultuda halka paylaşıldığını “söylüyorlar.” Büyükşehir Belediye Başkanı’nın ise bu halk buluşmasını korsan gösteri olarak nitelemesi ise kafalarda soru işareti yarattı.
Bir CHP il yöneticisinden aldığımız bilgiye göre “miting öncesinde CHP’in bayrak ve flamaları asmak için gönderdiği gençlerin bir grubun saldırısına uğraması üzerine il yönetimi ve milletvekili adayları ile birlikte Havuz Başına gittiğini ve olayları yatıştırdığını” söyledi.
Ekrem İmamoğlu’nun şehre gelmesine yakın belediyenin yeni aldığı araçların tanıtımını yapmak amacıyla miting alanına otobüsleri taşıması var olan gerginlikleri daha da arttırdı. Tüm bu yaşananlar mitingin gergin bir havada geçeceğine işaretti.
İmamoğlu’nun alana girmesi ve onu dinlemeye gelenlerin “hak, hukuk, adalet” sloganlarına karşı; milliyetçi gruptan tepki çeken sloganlar gelişti.
Ekrem İmamoğlu’nun Erzurum mitinginde çıkan olaylara baktığımızda 7 Haziran 2015′ te Selahattin Demirtaş’ın İstasyon caddesinde yaptığı mitingde yaşananları hatırlattı. Kürtlerin o dönem karşı karşıya kaldığı olaylar arasında çok benzerlikler olduğunu gördüm. Yani yüzler 7 Haziran’daki gibi tanıdıktı….! Linç girişimleri, apartmanlardan halkın üzerine atılan sıcak su ve eritilmiş kızgın yağ, taşlı, sopalı saldırılar ve araç içinde bir vatandaşın yakılması Erzurum’u Türkiye ve dünya gündemine oturtmuştu.
Ekrem İmamoğlu’nun bu halk buluşmasında da Erzurum’da daha önce yaşanan olayların bir benzeri bir kez daha yaşandı. İmamoğlu’nun halkla buluşması için otobüsle alana girmesi gerilimi iyice artırdı. Yine vatan, millet, Sakarya gazı verilmiş bir kesimle aynı senaryo yaşatıldı. Erzurum’da bazı grupların özellikle farklılıklara tahammülleri olmadığını gördük. Görüntülerde net bir şekilde anlaşılıyor. Polisin gözleri önünde elinde taş olan göstericiler olmasına rağmen müdahale yoktu. Saldırganların pet şişe, metal para ve taşlarla yaptığı saldırılar organizeli bir eylem olduğunu gösteriyor. O taşları nereden oraya getirdiler? Ekrem İmamoğlu’nu taşıyan otobüsün camları o taşlarla indirildi. İmamoğlu 5 dakika konuşmadan miting alanından ayrılmak zorunda bırakıldı. Saldırıyı düzenleyenlere ve slogan atanlara baktığımızda çoğunluğun gençlerden oluştuğunu gördük. Özellikle slogan atanların çoğunlukta gençler olması, gençleri organize etmiş bir gücün var olduğunu düşünüyorum.
Gelen insanlar arasında kadın, çocuk ve yaşlı insanlar olmasına rağmen çocukları ve kadınları o saldırılardan kurtaramadı. Bu saldırıdan dolayı yaralananlar oldu. Bir korku iklimi yaratıldı. Güvenlik güçlerinin tutumu ise 7 Haziran’da ki gibi olaylara tamamen müdahalesizdi.
Erzurum genel itibariyle daha çok iktidarı seven ve muhalefeti çok sevmeyen bir görüntü veriyor. Ve ne yazık ki o dar kabuğunu bir türlü kıramıyor. Alanda Türk bayrağından başka herhangi bir parti flaması olmamasına rağmen karşısındakileri düşman olarak görmeleri siyasetin o çirkin yüzünü bize gösterdi.
İktidar, bu olaylara müdahale etmeyerek bir korku iklimi yaratarak, milliyetçi ve muhafazakâr cepheyi konsülde etme düşüncesindedir. Ancak bu saldırıların Türkiye genelinde muhalefetin eline ciddi bir koz verdiğini ve bu saldırının iktidara bir fatura çıkaracağını düşünüyorum. Bu tür olaylar kentte yaşayan insanları geriyor, kutuplaştırıyor ve birliktelik duygularının zedelenmesine neden oluyor. Dışardan gelip memur olarak çalışmak isteyen, farklı düşünen insanların bu kentten ayrılmalarına neden olur. Demokrasideki bu tahammülsüzlüğün kentin tüm yaşam alanlarını etkileyeceğini unutmamak lazım. Bu olayları gören bir genç buradaki herhangi bir üniversiteye gelmek istemeyecektir. Bu da kentin iyi olmayan durumunu daha da geriye götürecektir. Şiddet olayları kentte olan ön yargıların oluşmasına ve kent imajının zedelenmesine neden oluyor.
Erzurum’da yaşanan bu olayların doğru bir çözümlemesini eğer yapacak olursak, yıllardır milliyetçi ve muhafazakâr kimliği üzerinden oluşan bir rant alanı var. Bu alandan besleyip büyüyen bir kesim var. Ve bu kesimin bu kente kattığı hiçbir değer yoktur. Göç, yoksulluk, fakirlik, ilçeler arasında hizmet ayrımcılığı adeta kentin kaderi olmuş. Bu saldırılar biraz da bu alanı kapatmaya yöneliktir. Olup bitenin doğru olarak sorgusu yapılmamıştır. Kendi kontrollerinde olan yerel bir medya var, sorgulanılmıyor. Ve bu rant alanın bitmesini ve ellerinden çıkmasını istemiyorlar. Böyle pervasızca davranmalarının bundan kaynaklı olduğunu söyleyebiliriz.
Muhalefettin burada söz sahibi olması halkın gözünü açacak ve bunların kentte hükümranlığını bitirecektir. Korkuları biraz da bundan kaynaklıdır, diyebiliriz.
Yukarıda bahsettiğimiz anlayışın Erzurum’u geri bırakmasında rolünün çok olduğunu düşünüyorum.
Milliyetçi muhafazakâr bir güruh bir kez daha Türkiye’ye ve dünyaya bu utancı yaşattı. Demokrasi sınavında bir kez daha sınıfta kaldı.
İnsanların kafasında şu soru işaretleri ciddi olarak belirdi.
Şiddet olayları yaşanmadan bu seçim nihai bir sonuca everilecek mi kuşkuları var.