Erdoğan “depoları basıyoruz, stokçuları yakalıyoruz” dedikçe, muhbir vatandaş “depoları hücre evi”, “depoda stok yapanı” da “terörist” sanıyor. Başlıyor “depo” ve “stok” aramaya.
“Depo” ne demektir?
“Stok” ne demektir?
Soruya resmi devlet sözlüğünden “açıklık” getirelim:
“Depo: Ticari malların stoklanması ve korunması amacıyla kullanılan yer.”
Resmi devlet sözlüğü böyle diyor.
Sözlük hem “depo”, hem de “stok” diyor.
Stok ne demektir?
“Üretilip satışa hazır duruma getirilmiş, depolanmış malların toplam miktarı.
Ya da “bir sanayi dalında kullanılan hammaddelerin, işlenmiş ya da yarı işlenmiş maddelerin tümü.”
Erdoğan’ın peşine düştüğü “depo” ve “stok” böyle bir şey.
İnşallah kusuruma bakmazsınız, “bizi ahmak yerine koyma Sarısözen” demezsiniz. Yazıya “sözlükten” başlamak mecburiyetindeyim. İşler çok karıştı. Sormaya devam ediyorum:
“Deposuz” ekonomi, “stoksuz” ticaret olabilir mi?
Biliyorum, “olmaz” diyorsunuz, ama yine de misalen anlatmalıyım:
Diyelim ki soğan üretiyorsunuz. Tarlada yüz ton soğan var. Bunları “deponuzda stokladığınız” an yandınız. “Stokçu” olursunuz, deponuz basılır.
Ne yapacaksınız?
Soğanları tarlada “tutacaksınız.”
Bakkal Abdi efendi, “mesaj” atacak, “iki kilo soğan gönderin.” Bir koşu bakkala varacak, iki kilo soğanın parasını alıp, tarlaya döneceksiniz.
Derken bir “mesaj” daha. “Yarım kilo soğana ihtiyaç var…” Yüz ton soğanı “depolamadan, stoklamadan” sattığınızda, siz artık “soğan üreticisi” olmaktan çıkarsınız, her biriniz birer Habeşli ünlü Maratoncuya dönersiniz. Boynunuza da “soğan şeklinde” bir madalya takarlar.
Durum iyice acayipleşti.
Ekonomide “stokçuluk” ne zaman yasadışı olur? Basit: Eldeki malları satmadığın zaman. Elindeki soğanı satmazsın, tezgahlarda soğan olmaz, vatandaş “soğansızlıktan” yanar, yakılır. Esnaf tezgah altından vatandaşa bir soğanı bin liraya kakalar. Yani soğan karaborsası başlar.
Şimdi söyleyin lütfen: Tezgahlarda soğan var mı? Var.
Ama fiyatı yüksek.
Yüksek olmasına yüksek de vatandaş bu soğanı yüksek fiyattan alıyor mu, almıyor mu?
Alıyor.
Alınca ne oluyor?
Deposunda soğanları stok eden esnaf, depoya gidiyor, ne kadar satılmışsa, o kadar soğanı alıyor, tezgaha koyuyor.
Buyurun size bir “arz/talep” meselesi…
Böyle deyince, anlıyorum ki, Erdoğan sosyalistleri de aşmış. Adam Smith’den pek hazzetmiyor. “Arz-talep takmam” diyor. Bakın bu yaklaşım bana pek antipatik gelmiyor. Sömürücünün sırtından sopayı, tezgahından soğanı eksik etmeyeceksin. Alçak sömürücüler.
Örneğin Erdoğan’ın kafasıyla düşünürsek, istediğimiz “ürünün” fiyatını “yüksek” ilan edebilir, ardından bu “ürünün” stoklandığı bütün depoları basabiliriz. Lütfen söyleyin. Pazara gittiğinizde hangi ürünün fiyatı size pahalı gelmiyor. Enflasyon almış başını gitmiş, her şey ateş pahası.
“Elma…” “Fiyatı fahiş”.
“Otomobil”. O da öyle.
Baskın basanındır.
Şimdi bir de bu “kafaya” halkın sahip olduğunu düşünün. Emekçi vatandaş pazara çıkmış. Tezgahtaki mallara düşmana bakar gibi bakıyor. Ansızın bir soğan sandığının üstüne çıkıp başlıyor konuşmaya:
“Kardeşlerim, pahalılık belimizi büktü, bu alçak pazarcılar var ya, bunlar soğanı, yalnız soğanı değil ha, sarmısağı, domatesi, hıyarı, ekmeği, peyneri, her bir şeyi depolarda stokluyor, sonra da bize yüksek fiyatla kakalıyor, ne yapalım?” Vatandaş Erdoğan’dan öğrenmiş…Bir gürültü, şamata: “Depoları basalım, stokçuları ibret için sallandıralım…”
Al sana ihtilal.
Depolar basılıyor, stoklanmış mallar halka bedava dağıtılıyor, kabzımallar, depo, antrepo sahibi toptancılar, beyaz eşya stokçusu kapitalistler Sultanahmet meydanında salkım salkım rüzgarda salınıp duruyor.
Ve tam bu sırada, kitlenin içine sızmış bir “terörist” iki avucunu boru yapıp bağırıyor:
“Vatandaş, Beştepe Sarayı’nın deposunda ejder bilmem nesi depolanmış, koşun, urun, koman…” Vallahi bunları yazarken, Erdoğan’ın bu “depo-stok” stratejisinden kendim korkuya kapıldım.
Muhterem Reis-i Cumhur Hazretleri… Kendinize yazık etmeyin, “eşeğin aklına karpuz kabuğunu, fakirin aklına soğanın cücüğünü düşürmeyin”, maazallah bu iş Allah’ın lütfu darbelere benzemez, ayaklar baş olur. Ne demişler, hiçbir şey olamıyorsan, soğan başı ol…
Vesselam.