Necla Demir/İstanbul-MA
Ekonomik krizin gün geçtikte derinleştiği Türkiye’de, krizden en çok etkilenenlerin başında kadınlar geliyor. Doç. Dr. Melda Yaman, krizin kadınlar üzerindeki etkisine dikkat çekti. Krizin en çok kadınları vurduğunu söyleyen Yaman, “Nasıl ki sermaye ataerkil eşitsizliklerin sağladığı olanaklarla kadın emeğini ve bedenini özgül bir biçimde sömürüyorsa, kriz de kadınlar için özgül güçlükler yaratıyor. Zira kapitalizm gibi kapitalizmin başlıca uğrağı olan kriz de ataerkil zeminde hareket ediyor. Kadınların emeği ve bedeni üzerindeki eril denetim kriz koşullarında kadınları bekleyen güçlükleri belirliyor” dedi. Ataerkil normların erkeklerin ücretli işte çalışmasını, kadınlarınsa hane içindeki çocuk, yaşlı, hasta ve engellilerin bakımı gibi işlerden sorumlu olmasını buyurduğunu dile getiren Yaman, “Bunun sonucunda sermaye; istihdamı kadın emeği üzerinden şekillendirirken emek gücünün ve toplumun yeniden üretimini de kadınların karşılıksız emeği üzerinden yapılandırıyor” diye konuştu. Türkiye’de yaklaşık 20 milyon kadının ücretli işin dışında çalıştığını kaydeden Yaman, kadınların istihdama katılım oranının yüzde 34,6 civarında olduğunu söyledi.
Yaman şöyle dedi: “Günümüzde hanenin para kazanının erkek olduğu düşüncesi hakim yahut yaygın. Kadınların hane içi bakım yükleri, ücretli işe katılmalarına engel oluşturuyor. Kadınların istihdamdaki konumu da erkeklere oranla çok kırılgan. Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi’nden Emel Memiş’in yaptığı çalışma, kadınların erkeklere oranla işsiz kalma riskinin daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Bu çalışmaya göre, kadınlar en çok sanayide işsiz kalma riskiyle karşı karşıya.” Krizlerde kapitalistlerin ilk gözden çıkardığı kesimin kadınlar olduğunu ifade eden Yaman, şöyle konuştu: “Kadınların çalıştığı sektörler, görece kırılgan ve güvencesiz olduğu için işten çıkarılması hayli kolay oluyor. Bunun yanı sıra, hane içindeki erkeklerin işten çıkarılması ve iş bulamaması, daha önce ücretli işte çalışmamış pek çok kadını güç ve güvencesiz koşullara, ücretli bir iş bulmaya zorlayabiliyor. Hatırlayalım, 2009 yılında Devlet Bakanı Mehmet Şimşek bu durumu cinsiyetçi bir dille ifade etmiş, kriz dönemlerinde iş gücüne katılan kadınların işsizliğe neden olduğunu söylemişti.”
Yük ağırlaşıyor
Krizle birlikte kadınların hane içindeki iş yükünün de ağırlaştığına vurgu yapan Yaman, “Kriz çoğu zaman hayat pahalılığı, yani hane gelirinin göreli olarak düşmesi demek. İçinden geçtiğimiz kriz, dövizlerin yükselmesi ve hemen ardından bu yükselişin tüketici fiyatlarına yansımasıyla kendini gösterdi. TÜFE yüzde 25 civarında açıklandı. Buna göre mal ve hizmet fiyatları ortalama dörtte bir oranında arttı. Ne var ki üretici fiyatları endeksi yüzde 50’ye yaklaşmış durumda. Bunun anlamı kabaca, birim üretim maliyetinin yüzde 50’ye yükselmesidir. Bir yandan hane gelirinin düşmesiyle öte yandan fiyatların yükselmesiyle hanelerin tüketim mallarına olan talebi düşüyor. Kadınlar hane içinde bu mal ve hizmetleri karşılamak zorunda kalıyor” diye kaydetti. Yaman, hükümet çevrelerinin “kriz yok” ya da 2009’daki gibi “kriz teğet geçti” demesinin gerçeği yansıtmadığını söyledi. Yaman, toplumu sert bir biçimde vuran krizlerden sonra ortaya çıkan tabloya ilişkin şöyle konuştu: “Kamusal sağlık harcamalarında kısıntılara gidilmesi, devletin sosyal politikaları zayıflatması da kadınların iş yükünü artırıyor. Çünkü kadın emeği bir ‘tampon mekanizma’ işlevi görüyor.
Bu süreçte hem sağlığa erişimi azalıyor hem de bakım hizmetini kadınlara yüklüyor. Sosyal politikalar da cinsiyetçi işbölümünü korumak ve güçlendirmek üzere yapılandırılıyor. Örneğin; AKP’nin 2015 yılında Meclis’e verdiği ailenin korunması konulu önergenin ardından Meclis Araştırma Komisyonu’nun hazırladığı Aile Dostu Politikalar Raporu bunun çok net bir göstergesi. Kuşkusuz, bu politikalar kadını haneye kapatıp güçsüzleştirirken aileyi güçlendirerek erkek egemenliğini de güçlendirmiş oluyor. Ayrıca; kriz koşullarında kadınların hanenin duygusal destekçisi olması, dert dinlemesi, kendi dertlerini unutması bekleniyor.”
‘Mücadele edilmeli’
Yaman, son olarak böylesi bir tablo karşısında kadınların hem emeklerine sahip çıkması hem de neler yapması gerektiğine ilişkin, “En temel mesele; krizin kadınları kapitalist ve ataerkil çelişkilerle, sömürüyle net bir biçimde karşı karşıya getirmesidir. İşsizlik, artan yoksullaşma, düşük ücretler, güvencesiz istihdam, enflasyon, bakım yükü, erkek şiddeti… Her biri krizle birlikte kriz öncesi dönemden daha da ağırlaşmış bir biçimde biz kadınların hayatına giriyor. Bu bakımdan kapitalizme ve erkek egemenliğine karşı mücadelenin net bir zeminini de yaratıyor krizler. Bu da, tek başına karşı koyuşlardan ziyade örgütsel bir mücadeleyi zorunlu kılıyor. Krizle mücadele kapitalizmle mücadele demek. Krizle mücadele, aynı zamanda krize zemin oluşturan erkek egemenliğiyle mücadeleyi gerektiriyor” dedi.
‘Sermayenin yedek iş gücü değiliz’
Türkiye’de AKP iktidarı ile birlikte son yılların en derin ekonomik krizini yaşıyor. Konuya KESK Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Üyesi Elif Çuhadar, krizin en büyük yükünü kadınların çektiğine dikkat çekti. Kapitalizmin kendini tekrar yenileyebilmesi ve bu krizden sermaye değişimiyle çıkmasının hedeflendiğini belirten Çuhadar, “Çalışma yaşamındaki esneklik giderek artıyor. Bu esneklik zamanın, mekanın, ücretin ya da patronun durumuna göre her an değişebiliyor. Bu da güvencesiz bir çalışma, kadının geleceğini planlamaktan yoksun yaşamını anlık kararlar halinde kendisini konumlandıramaması ve planlayamaması gibi sorunlara yol açıyor. İktidar tarafından güvencesiz çalışmanın yaygınlaşmasıyla beraber kadın işsiz kalma korkusuyla da kendisini mücadelenin dışına atıyor. Bu da mücadelenin büyütülememesi gibi sorunlara yol açıyor” ifadelerini kullandı. Ülkede antidemokratik uygulamalar ve muhafazakarlaşan politikaların giderek ağırlaştığına işaret eden Çuhadar, bunun yanı sıra kadınların var olan haklarında da geriye gidişlerin yaşandığını söyledi. Çuhadar, “Ekonomik krizi ve yoksulluğu en ağır yaşayanlar olarak krizin farkındayız ve mücadeleyi buradan büyütmek gerektiğini biliyoruz” dedi. Ekonomik krizin en fazla kadınları etkilediğini vurgulayan Çuhadar, bu krizin aynı zamanda kadına sistematik bir şiddet olarak geri döndüğünü dile getirdi. Yoksulluğun ve krizin yükünün de kadınların omuzlarına yıkılmaya çalışıldığını aktaran Çuhadar, “Kadın hem çalışma alanının dışına sürükleniyor hem de ekonomik krizin getirmiş olduğu yoksullukla baş etmesi isteniyor. Biz kimsenin hayata geçirdiği krizin bedelini ödemeyeceğiz” diye konuştu. “Ne sermayenin yedek işçi gücüyüz ne de bu şiddetin bir parçası olacağız” diyen Çuhadar, sonuna kadar mücadele edeceklerini söyledi.