Serhat Karaaslan’ın 2019 yapımı bol ödüllü ilk uzun metraj filmi Görülmüştür, bir hapishanede Cezaevi Mektup Okuma komisyonunda memur olarak çalışmaya başlayan Zakir’i takip ediyor. Zakir’in dünyasının, tavanları alçak ve mekanları dar. Rengi soğuk mavi, gri tonlarında. Daha ilk sahnelerinden itibaren tevazu sahibi bir haslete sahip olduğunu anladığımız Zakir’in işi, politik tutsakların mektuplarını okuyup sakıncalı kelimeleri ve sıklıkla cümleleri de karalamak veya sansürlemektir. Annesiyle yaşayan Zakir’in işiyle evi arasında mekik dokuduğu olaysız yaşantısında bir de daha yeni gitmeye başladığı “yazarlık kursu” vardır.
Hikaye yazmak isteyen Zakir’in yazıyla kurduğu ilişki Lee Chang-Dong’un Şiir (2010) adlı filmindeki bir duvar üzerinde gördüğü ilan sonrası şiir yazmaya karar veren Mija’nın şiirle kurduğu ilişkiye benziyor. “Edebiyat Kursu-Siz de şair olabilirsiniz!” Alzaymır’ın ilk aşamalarında olan Mija, belki unutma ve unutulma endişesiyle şiir yazmaya yöneliyor, kendi sesini bulmayı deniyordu. Bunu yapmaya çalışırken ise artık hiç konuşamayacak trajik bir şekilde ölmüş bir kız çocuğunun sesine yaklaşıyordu. Zakir’in bir ihtiyaçtan mı, bir arzudan mı, yoksa bir boş zaman aktivitesi isteğinden mi olduğunu tam anlayamadığımız yazma motivasyonu da Mija’nınki gibi başka birinin hikayeye dahil olmasıyla dallanıp budaklanıyor.
Zakir’in gittiği yazarlık kursundaki öğretmeni, bir gün öğrencilere hayal güçlerini zorlamaları gerektiren bir egzersiz verir. Ödevleri, bir fotoğraf bulup o fotoğrafın öyküsünü yazmaktır. Zakir, tutuklulardan birine gelen zarfta, mektupla beraber iliştirilen bir fotoğraf bulur. Bu fotoğraftaki kadın ise Zakir’in ilham kaynağı olacak ve film boyunca bir hayalet gibi gezinecek olan Selma’dır. Film izleyiciyi, bir nevi sansürcülük yapan, öte yandan yazarlık yapma arzusunun taşıyıcısı olan Zakir gibi bir karakterle tanıştırırken öte yandan da izlenmek, sansür, gizlilik ve sınır ihlali gibi temalar etrafında birtakım sorular sorarak dramatik yapısını kuruyor. Zakir gibi kurmaca yazmak isteyen biri bir hapishanede çalışırsa ne olur? Üstelik işi tutuklulara gelen mektupları “kontrol” etmek, içinde hak hukuk gibi kavramların geçtiği yerleri sansürlemek olsa? Öğretmeni bir fotoğraftan hikaye çıkarmayı ödev olarak verse? Zakir fotoğraftaki kadına bir takım romantik duygular geliştirse?
Bir fotoğraf üzerine hikaye anlatmak
Görülmüştür’ün en kritik anlarından biri Zakir’in içinde o üç kişinin olduğu o fotoğrafı gördüğü an. Fotoğrafta hapishanedeki tutuklulardan birini, onun babasını ve hapishaneye girdiğinden beri eşinin babasının evinde kaldığını anladığımız Selma. Fotoğrafta Selma’nın omzunda bir el vardır. Elin babaya mı yoksa eşe mi ait olduğunu fotoğrafın çekim açısından dolayı anlamak güçtür. Fotoğrafın taşıdığı gizem, Zakir’i içine çeker.
Filmin ikinci yarısına geçmeden önce, Selma’nın hayalini kurduğu dünyaya obsesif ve neredeyse sanrısal bir tutkuyla kapılan Zakir’in “garip davranışları,” birlikte çalıştığı birkaç arkadaşı tarafından da fark edilir. Bu noktadan itibaren, ikinci yarı Zakir’in tüm benliğini ele geçiren bilme, dahil olma ve belki de kurtarma arzularına sahne olurken, aynı zamanda onun da kendi davranışları yüzünden gözetlenip takip edildiği bir gerilime dönüşür. Filmin, “sürekli gözetenin de gözetlenmesi” meselesine dair açtığı parantezler, Ayşe Polat’ın bu yılın öne çıkan yapımlarından Kör Noktada filmindeki gibi merkeze yerleşmez. Görülmüştür, gözeten ve gözetilen arasındaki ilişkiyi Diego Velázquez’ın Las Meninas (Nedimeler) tablosundaki bakışların kesişme ve çarpışma noktaları üzerinden ele alır, ancak bu izlemenin ve izlenmenin denklemlerine dair altını çizmekten öteye pek geçmiyor.
Bir metin yazma gayreti içindeki memurun, metin karalamak, kesmek, sansürlemek işini yapıyor olması üzerinden bir tezatlık yaratması filmin elini güçlendiren bir olguyken, zayıf yanıysa açtığı parantezleri kapamaktaki çektiği güçlük. Yazma ve belki yazma yoluyla görünür olma arzusuyla hareket ettiğini düşündüğümüz Zakir ve Selma aksı bu denkleme başka bir dinamik katma gibi bir potansiyele sahipken hikayenin eksenini biraz kaydırıyor.
Suskun kadın: Selma
Görülmüştür, aslında sadece bir hikaye yazmaya çalışan Zakir’le ilgilenmeyi tercih edebilirdi. Bütün olay akışının buna hizmet ettiği, her şeyin bunun etrafında geliştiği bir hikaye olabilirdi. Ancak, salt böyle bir tercihten söz etmek güç, çünkü film başka otonom katmanlar geliştirip oralara dair de birtakım söylemlerde bulunmayı vadediyor. En nihayetinde açtığı parantezleri kapatmakta zorlanan filmin anlatısında bir çeşit aksaklığa sebep oluyor.
Sesini neredeyse hiç duymadığımız, hikayesine tam anlamıyla vakıf olmadığımız Selma’nın hikayesi açılmıyor. Film, elbette bununla herhangi bir şekilde ilgilenmiyor olabilir. Ancak Selma’nın büyük bir ihtimalle psikolojik ve cinsel şiddete maruz kaldığını sıklıkla ima eden film, Selma’yı hiç duymamamıza sebep olduğundan mütevellit biraz sorunlu bir konuma düşüyor. Filmin Selma’nın sesini etik bir sorumluluk olarak bir şekilde duyurma mesuliyeti, belki de olay akışına bir dinamizm katma çabası arasında kaybolup gidiyor. Bu da filmin bir başka talihsizliği. Filmi, Selma’nın sessizliği üzerinden “duyulmayanların hikayesi” gibi bir tema inşa etmek istiyor da olabilir. Ancak bu sessizlik, filmin Zakir’in bakış açısına aşırı odaklanmasıyla daha çok bir eksiklik gibi hissediliyor.
Meryem Yavuz’un her zaman olduğu gibi etkileyici görüntü yönetmenliğinde çekilmiş “Görülmüştür” kasvetli, havasız, tekinsiz bir evreni bize tanıtabiliyor olsa da karakterlerinin dünyalarına dair izleyiciyle bir şeyler paylaşmak için biraz fazla ikircikli kalıyor. Film tüm bunlara rağmen yine de görülmeyi hak ediyor.