Yaşanacak değişimlerin rengi hakkında konuşmak için henüz erken. Stratejilerin olması veya bazı planlara sahip olmak, o stratejilerin veya planların başarılı olacağı anlamına gelmez. Hem saldırı cephesi hem de direniş cephesi var. Her iki taraf da meşru savunma adına hareket ediyor. Savaşın çıkma ihtimali ve büyüme ihtimali var, birçok ülke savaşa girmek zorunda kalacak
Hüseyin Kalkan
Hamas’ın 7 Ekim 2023’te İsrail’e yönelik başlattığı saldırı sonrası çatışma her gün yeni bölgeleri ve ülkeleri içine alarak büyüyor. 3. Dünya Savaşı’nın kritik bir aşaması olarak kabul edebileceğimiz bu durumu, tarihçiler 1. Dünya Savaşı öncesine benzetiyorlar. 1. Dünya Savaşı da bir bakıma Ortadoğu’ya hakim olmak isteyen emperyalist devletler arasında bir savaştı. 3. Dünya Savaşı’nın bir özelliği alt emperyalist sayabileceğimiz İran ve Türkiye gibi ülkelerin de aktif rol almalardır. Zaten kendi etki alanları için uzun süredir bölgede birbirleri ile ve büyük devletlerle mücadele içinde olan bu ülkelerin tutumu durum daha da karışık hale getirmektedir. Halkların özgürlük için uyanık ve alarmda olmaları gerekmektedir. Bu çatışmadan en çok etkilenen ülkelerin başında Suriye gelmektedir. Kuzey ve Doğu Suriye Dış İlişkiler Dairesi Eşbaşkanı Îlham Ehmed ile çatışmanın bölgelerine yansımalarını konuştuk.
Suriye çatışmanın ortasında
Îlham Ehmed, bu çatışmanın Kuzey ve Doğu Suriye’ye yansımalarına dair şunları söylüyor: “Günümüzde Suriye bölgede devam eden savaşlardan ayrı tutulamaz, değerlendirilemez. Suriye 13 yıldır bizzat savaşın içinde ve tüm taraflardan etkilendiği açık. Komşu ülkelerdeki savaşın başka etkileri de olacak, çünkü Suriye bunlardan bağımsız değil, birçok farklı grup ve güç Suriye topraklarına yerleşmiş durumda, bu yüzden taraflar arasındaki savaş Suriye topraklarının bir parçası haline gelecek. Bu savaşlardan Kuzey ve Doğu Suriye’de etkilenir. Yani faaliyetleri Kuzey ve Doğu Suriye bölgesinin topraklarında yürütülüyor ve bu da bölgenin istikrarını etkiliyor.”
Çatışmaların rengi
Îlham Ehmed, bölgedeki duruma ilişkin kesin yargılarda bulunmak için erken olduğunu söylüyor. Ancak şimdiden gördüğü ve altını çizdiği bir gerçek var. O da şu. Birçok ülke istemese de bu savaşın içine sürüklenecek. Îlham Ehmed, şunları ekliyor: “Yaşanacak değişimlerin rengi hakkında konuşmak için henüz erken. Stratejilerin olması veya bazı planlara sahip olmak, o stratejilerin veya planların başarılı olacağı anlamına gelmez. Hem saldırı cephesi hem de direniş cephesi var. Her iki taraf da meşru savunma adına hareket ediyor. Savaşın çıkma ihtimali ve büyüme ihtimali var, birçok ülke savaşa girmek zorunda kalacak. Daha sonra yaşanacak değişimlerden bahsedebiliriz.”
‘Hazırlıklarımız tamam’
Çatışmalar yoğunlaşırken, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Bölge Yönetimi de hazırlıklarını tamamlamaya çalışıyor. Diplomasi alanında birçok temas gerçekleştirilirken olası çözüm ihtimalleri de gözden geçiriliyor. Îlham Ehmed, Özerk bölgenin hazırlıklarına dair şunları paylaşıyor: “Kuzey ve Doğu Suriye bölgesi olası her türlü değişime karşı kendini hazırlamış durumda. Daha çok özsavunmaya hazır olsalar da barışı geliştirmeye de kararlılar. Suriye’deki sorunun genel çözümünün önemli olduğunu söylesek de Suriye’de çözümü geliştirme fırsatının çok uzakta olduğunu belirtebiliriz. Ama bölgeyi korumak ve istikrarlı tutmak bizim asıl amacımız. Bunun için ne gerekliyse hazırız ve üzerinde çalışıyoruz. Suriye’de çözüm geliştirilmezse kaos yaşanacak, çünkü ekonomik durumu ortada. Çevresinde birçok savaş var, çok fazla boşluk var ve muhalefet bitmiş değil.”
Türkiye’nin planları
Türkiye, Kuzey ve Doğu Suriye’yi açık açık tehdit etmekten çekinmiyor. Bunu yaparken uluslararası bütün kuralları çığnemekte de bir sakınca görmüyor. Îlham Ehmed, iç sorunlarını hal edemeyen Türkiye’nin Özerk bölge topraklarına saldırarak krizini örtme planı da yaptığını kaydediyor. Îlham Ehmed, Türkiye’nin bölgeye yönelik siyasetine dair şunları anlatıyor: “En önemli konulardan biri Türkiye’nin Özerk bölgeye karşı haksız bir tutum içinde olmasıdır. Kendi iç sorunlarını görüp çözmek istemiyor, sorunu hep dışarıda görüyor, bir eylem veya olay olduğunda genelde çevresini suçluyor ve bölgemize saldırıyor. Amacımız her zaman sorunları diyalog yoluyla çözmek oldu ve bu kapıyı da her zaman açık tuttuk. Ancak Türk hükümeti her zaman tasfiye planını uygulamış ve bölge halkını büyük bir tehlikeye atmıştır. Mültecilerden bahsediyor ve saldırılarıyla yeni mülteci sorunlarının önünü açıyor. Bunun için Suriye rejimiyle diyalog ve planlar geliştirmek istedi. Ve bunu Suriye rejimiyle ilişkilerin normalleşmesi adı altında gerçekleştiriyor.” Îlham Ehmed, iktidarın Şam yönetimi ile anlaşma çabalarına dair ise şunları söylüyor: “Aralarında bir anlaşmanın gerçekleşmesi zor görünüyor. Türkiye, Suriye topraklarında geniş bir alanı işgal ettiği için çetelere desteğini genişletti. Suriye rejimi, Türkiye ile ilişkilerin normalleşmesi için de bazı koşullar belirledi.”
Bütün halklar için mücadele
“Kuzey ve Doğu Suriye’de sadece kendimizi bölgenin sorumlusu olarak görmedik, aynı zamanda Suriye’nin bütünü için de mücadele ettik” diyen Îlham Ehmed, bütün Suriye için önerdikleri çözümün demokratik olduğunu belirterek, şunları ekledi: “Suriye’deki projemiz merkeziyetçi değil. Mücadelemizi Kürt sorunun çözümünde bütün bileşenlerle yürüttük. Arap halkı da çok fazla zulüm gördü, acı çekti. Özyönetimin halklar tarafından kabul edilmesi demokratik ve merkeziyetçi olmayan bir sistemin kurulması anlamına geliyor. Özyönetim böyle bir rol oynuyor.”
‘Nerede olursanız olun Rojava’ya sahip çıkın!’
Îlham Ehmed, sözlerini bitirirken Rojava’nın dünyanın dört bir yanında yaşayan dostlarına şu çağrıyı yapıyor: “Şunları söylemek istiyorum. Kuzey ve Doğu Suriye yönetiminin omuzlarında ağır bir yük var. Halkların, dinlerin ve inançların özgürlüğünü sağladık. Kadın özgürlüğünün ve kadın-erkek eşitliğinin örneği haline geldik. Özgür yaşamın birçok ilkesini içerir durumdayız. Ama mevcut saldırı ve tehditler bu projeye nefes aldırmıyor. Herkes nerede olursa olsun bu projeye sahip çıkmalıdır. Projenin sesi olmalıdır. Bu proje şimdiye kadar çatışmaların ve savaşların ortasında hâlâ kendini koruyabiliyor, büyük güç dengeleri içinde kendi dengesini sağlayabiliyor. Bu nedenle Kürtler ve diğer bileşenler ve onların dostlarının bu sistemi korumak için seferber olup harekete geçmeleri önemlidir.”