Özgür Basın Geleneği’nin 30 yıllık tanığı,gazeteci-yazar ve çevirmen Hüseyin Aykol’un ‘İlginç Zamanlarda Yaşamak’ isimli anı kitabı Aram Yayınları etiketiyle raflardaki yerini aldı. Aykol’un kitabı, Türkiye siyasi tarihine de ışık tutuyor.
Ahmet Güneş / İstanbul
Kuşkusuz Özgür Basın Geleneği olarak Türkiye medyasına damga vuran bir kulvarın kanlı canlı tanığı olmak kolay değil. Bir de 30 yılı geride bırakan bir tarihin anısını yazabiliyorsanız, cidden tanık olabiliyorsunuz. Tanık olmak hiçbir zaman hiçbir yerde kolay bir şey olmamıştır. Üstelik anı yazmak cesaretin dik alasını isteyen bir mevzu. Bunu yazan kişi Hüseyin Aykol olunca ister istemez sizi çekiyor. Nitekim kendisi Özgür Basın Geleneği’nin yaşayan hafızası. Ezilen bir halkın sesi olan bir medya geleneğine kendinizi adadığınızda, gereğinden fazla sürprizlerle karşılaşabiliyorsunuz.
Gazeteci, yazar ve çevirmen Hüseyin Aykol’un Aram Yayınları’ndan çıkan İlginç Zamanlarda Yaşamak kitabı da böyle bir durum. Kitabın adı da içeriği kadar ‘ilginç’. Çinlilerin beddua olarak kullandığı “İlginç zamanlarda yaşayasın!” sözünden yola çıkarak kitaba isim veren Aykol, ilginç zamanların tanıklığıyla anılarını birleştirip sade bir dille aktarıyor. Bence Aykol’un kitapta yazdığı zamanları Kürt basınının perspektifiyle tarihe not düşmesi çok önemli. Nihayetinde anılarında Kürt meselesindeki başat aktörler çokça yer etmiş.
Yazarın çocukluğunun geçtiği Manisa Salihli’nin bir köyünden başlattığı otobiyografik anlatısı Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne, 12 Eylül faşist darbesine ve oradan Mamak’a gidiyor. Elbette kişisel yaşantısında karşılaştığı veya bir şekilde temas ettiği kişiler de gayrı resmi bir tarih yazımı oluveriyor. Bir gazetecinin gözünde tarih tahlili de değerli bir kayıt nasıl olsa. Aykol’un devrimci kuşağını anekdotlarıyla anlattığı tarih yazımı aynı zamanda gazetecilik dersi niteliğinde. Zira kendisi Türkiye siyasi tarihine damga vuran insanlarla karşılaşmış, kitabın adı gibi ilginç anlar ve ilginç gazetecilik etmiştir.
Bir dönem her gazetecinin gidemediği yere giderken yaşadıkları, yani Beka Vadisi ve PKK lideri Abdullah Öcalan’la karşılaşmasını, daha sonra Kandil’de PKK liderliğindeki Murat Karayılan, Cemil Bayık, Mustafa Karasu ve Duran Kalkan ile röportaj yapma macerası, lanetlenecek bir şekilde katledilen Sakine Cansız ile bir araya gelmesi, Mısır’da merhum Kürt lider Celal Talabani ve alçakça katledilen Sami Abdurrahman ile karşılaşması, Recep Tayyip Erdoğan’ın Anadolu Ajansı öncülüğünde protesto edilmesi, Necmettin Erbakan’ın gecikmeli toplantıları ve MHP’den Kürt basınına gelen ‘yanlış’ davet gibi pek çok konu, tarihsel gelişmeler ışığında tanıklıklarla anlatılıyor.
Tabi ki tüm bu anlatılar gazeteci refleksi ile anlatılıyor. Üstelik gazeteciliğe dış haberler servisinde başlamış çok dilli Aykol’un tanıklığı eklenince daha bir cazip hale geliyor. Bir de arada bir Aykol’un kişisel yaşantısında karşılaştığı ‘komik’ ya da ‘trajikomik’ olaylar eklenince kitap alıp sürüklüyor. Nihayetinde bir gazetecinin gözünden kaçmayan ama haber değeri değil de tanık değerliliği önemli şahitlikler ayrıca hafıza tazelemek için mükemmel bir durum. Sonuçta Aykol Manisa Salihli’den çıkıp dönemin devrimci kuşağında yer almış, hapis yatmış, birçok kitap çevirmiş ve 30 yıldır da Özgür Basın’da çalışmış biridir.
Aykol’un kitapta anlattığı devrimcilik yaşantısı da aynı zamanda dönemin devrimci karakterini de çok iyi yansıtıyor. 80 öncesi ve sonrası devrimci kuşak ne de olsa bir yerde rehber olarak yeni kuşaklar için halen yakın bir deneyim. Bu arada ‘ilginç’ anılar da yok değil; dağ yolunda karşılaşmalar, işkence ve hapishane yılları, yaşadıkları, Kürt basını ile yolları kesişenler, Özgür Basın’a geçmek isteyenler, istemeyenler gibi pek kimsenin bilmediği kişisel anılar da yer alıyor. Kitabın sonuç bölümünde yer alan Özgür Basın’ın yani geleneğin başlangıcında hangi isimlerin yer aldığı, haftalık gazeteden günlük gazeteye geçerken yaşananlar, değişen genel yayın yönetmenleri, kapatılmalar, basılmalar vs. durumların bilançosunu çıkarmak hayli değerli olmuş.
Elbette Kürt basın çalışanı olmak kolay değil. Hüseyin Aykol, Kürt Basın Geleneği’nin başlangıcından günümüze gelmiş biri. 70’ten fazla çalışan insanın katledildiği bir gelenekten sağ çıkmış biri. Bombalanan bürolardan yasaklara, kapatılmalara göğüs germiş ve sürekli böylesi bir ağır yükün altından deneyimle çıkan bir isim. Musa Anter yani Kürt basınının Apê Musa’sı şöyle demişti; “Türkiye’nin 55 yıllık girdisinin, çıktısının yeminli, canlı bir şahidiyim. Hem yalnız şahidi mi? Değil! Sanığıyım, mahkûmuyum ve davacısıyım.”
Hüseyin Aykol da Kürt Basın Geleneği’nin hafızası, emekçisi, şahidi, içerdekilerin yoldaşı, kendi kimliğinin ötesine geçmiş medarı iftiharıdır. İlginç zamanlarda yaşamış bir adamın tarihe tanıklığa çağıran bu kitabı, gazetecilerin çokça deneyim çıkarabileceği bir tanıklığa da davettir.
Hüseyin Aykol kimdir?
1952’de Salihli, Manisa’da doğdu. İlköğrenimi Saihli’de okuyan Aykol, parasız yatılı sınavlarını kazanarak İzmir Maarif Koleji’ni bitirdi. Ankara Tıp Fakültesi’ni terk ederek Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne girdi. Siyasal nedenlerden dolayı tutuklanan Aykol, Ankara, Mamak, Çanakkale gibi cezaevlerinde 10 yıla yakın kaldı. 1970’li yıllardan beri sosyalist, muhalif basın alanlarında çalıştı. Halk Gerçeği, Yeni Halk Gerçeği, Yeni Ülke, Özgür Gündem gibi Özgür Basın’ın çıkardığı günlük ve haftalık gazetelerde çalıştı, kurucuları arasında yer aldı. Aynı zamanda araştırma kitapları da bulunan Aykol, aralarında Dimitrov ve Kalinin gibi isimlerin de olduğu sayıda yazarın kitabını çevirdi.