Hüseyin Aykol
Türkiye 70 yıldır çok partili siyasal sistemde yaşıyor. Bunun ilk 50 yılında 4 darbe, 2 darbe girişimi yaşandı. AKP’nin iktidarda olduğu son 20 yılda ise 9 darbe ve 1 darbe girişimi yaşandı. Böylece benim neslim toplamda 16 darbe ya da darbe girişimi yaşadı. Ne ilginç zamanlar ama…
Çinliler, bir insanın çevresinin sürekli alt üst olarak, hayatının allak bullak olmasını istediklerinde, “İlginç zamanlarda yaşayasın!” diye beddua ederlermiş. Çinlilerin bu atasözü ya da daha doğru deyişle bedduası, söylenirken oldukça kibar ama ilginç zamanlara denk gelen insanlar için yaşanılanlar -gerçek felaketler olduğu için- sandığınızdan da zor aslında.
Başlangıç 27 Mayıs darbesi
Nitekim, benim nesil, Türkiye’de gerçekten ilginç zamanlarda yaşadı. Öylesine bir yaşam dilimi ki, örneğin dönemin Genelkurmay Başkanı Mustafa Rüştü Erdelhun’u da gözaltına alan albayların yaptığı ve ardından başlarına -iki ay sonra resen emekli edilmek üzere İzmir’e zorunlu izne gönderilmiş bulunan- Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel’in getirildiği 27 Mayıs 1960 darbesi ve çok geçmeden Albay Talat Aydemir’in idamı ile sonuçlanan 1962 ve 1963 yılındaki darbe girişimlerini gördük.
12 Mart ve 12 Eylül darbesi
Önce Cemal Gürsel ve ardından yine ordudan Cevdet Sunay’ın cumhurbaşkanlığı yaşanırken, ‘solcu’ların yapmak istediği 9 Mart darbe girişimini alt edip, 12 Mart 1971’de verilen muhtıra üzerine, Süleyman Demirel’in şapkasını alıp gitmesi, ardından üç fidanın idam edilmesiyle zirveye ulaşan binlerce kişinin cezaevlerine doldurulmasına tanık olduk. Yeni anayasa ile birlikte ülkedeki tüm kurumların yeniden yapılandırılmasına vesile olan 12 Eylül 1980 darbesi yaşandı. Yüz binlerce kişinin hapse atılması, işinden olması ve birçok kişinin idam edilmesine şahit olduk.
Post Modern darbe ve e-muhtıra
İnsan hakları konusunda ‘bol geldiği’ için 12 Eylül’de iyice daraltılan 27 Mayıs Anayasası’na rağmen, 28 Şubat 1997’de yapılan ‘Postmodern Darbe’ ile Necmettin Erbakan başbakanlıktan istifa ettirildi. Ardından AKP’li birinin cumhurbaşkanı seçilmesini engellemeyi amaçlayan, Genelkurmay Başkanlığı’nın web sitesinde yayınlandığı için tarihe 27 Nisan 2007 e-muhtırası olarak geçen ama ters tepen uyarı yapıldı.
Genel seçimler tekrar ettirildi
7 Haziran 2015 genel seçim sonuçlarına göre, AKP tek başına hükümet olma hakkını kaybetti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AKP’li Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ya da seçimlerden ikinci parti olarak çıkan CHP’nin diğer muhalefet partileriyle koalisyon hükümeti kurmasını yasal süre içinde engelledi. Birçok kitlesel katliamın ardından 1 Kasım 2015 günü tekrarlanan genel seçimlerde AKP hükümeti yeniden tek başına iktidar olmasını sağlayan seçim sonuçlarını elde edebildi.
Başbakan istifa ettirildi
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan ve AKP Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu arasında 4 Mayıs 2016 günü yapılan ikili görüşmede Davutoğlu’nun doğrudan istifa etmesi yerine partiyi kongreye götürmesi ve yeniden genel başkan adayı olmaması kararlaştırıldı. 22 Mayıs 2016 günü yapılan AKP Olağanüstü Kongresi’nde Davutoğlu yerine Binali Yıldırım genel başkan seçildi ve başbakanlığa atandı. Davutoğlu, ayrılmanın kendi isteği olmadığını açıkladı. Yani 28 Şubat post-modern darbesinde yaşananlar aynen tekrarlanmış oldu.
15 Temmuz darbe girişimi
Yıllarca AKP ile iktidarda ortaklık yapmış olan Gülen Cemaati, kadro yetiştirdiği okullarının kapatılmaya başlanmasının ardından ordudaki mensuplarının da 1 Ağustos atamalarında tasfiye edileceğini duyunca, 15 Temmuz 2016 günü kimi emniyet müdürlüklerini ve hatta meclisi bile uçaklarla bombalamaya kalktı. Ancak ordunun belirleyici bölümünün kendilerine karşı çıkmasıyla darbe girişimi kısa sürede bastırıldı.
20 Temmuz sivil darbesi
AKP Hükümeti, darbe girişiminde bulunan Gülen Cemaati ile daha etkin bir mücadele etmek amacıyla Olağanüstü Hal ilan etti ve meclisten aldığı Kanun Hükmünde Kararname yetkisiyle, sadece cemaat üyelerine değil, -hatta daha fazla- tüm muhalif kurumlara ve medya organlarına yöneldi. Pek çok televizyon kanalı, gazete, haber ajansı ve sivil toplum kuruluşu kapatılarak mallarına el konuldu. Üniversitelerdeki pek çok öğretim üyesi tasfiye edildi ve yüzbinlerce insan çalıştıkları kurumlardan atıldı.
Mühürsüz zarflar geçerli kabul edildi
Cumhurbaşkanlığı sistemini getirmek amacıyla 16 Nisan 2017 günü yapılmakta olan referandum oylaması devam ederken Yüksek Seçim Kurulu tarafından yapılan açıklamada, mühürsüz oy ve zarfların da geçerli olduğunu açıklandı. Referandumu 1 milyon 100 bin oy farkıyla Erdoğan kazanırken, genellikle sayım denetimi zor Kürt illerinden getirilen mühürsüz oy miktarı 2.5 milyon kadardı. Böylece ülkenin yönetim sistemini değiştiren bu referandumda YSK darbesi yaşanmış oldu.
YSK İstanbul seçimlerini iptal etti
Yüksek Seçim Kurulu, 6 Mayıs 2019 günü İstanbul seçimlerini iptal etti. Seçimlerin iptali yönünde oy veren 7 üye, seçimin iptal edilme gerekçesini açıklayamazken; YSK başkanı ve üç üye seçimin iptaline esastan karşı çıktı. Dahası bu kararla aynı zarftan çıkan dört oydan sadece biri geçersiz sayılarak Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi tekrarlanırken; AKP’nin kazandığı ilçe belediye başkanlıkları riske atılmamış oldu.
Daha ne darbeler gördük
Osman Kavala ya da Selahattin Demirtaş kararı örneklerinde olduğu gibi gereği yerine getirilmeyen her Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı, sadece mevcut yasalara değil, maddeleri defalarca değiştirilmiş olan mevcut Anayasa’ya da aykırı olduğu için ağır hapis cezaları gerektiren bir nevi sivil darbe olarak kabul edilebilir.
Kürt illerindeki belediye başkanlarının hem 2014 hem de 2019 yerel seçimleri sonrasında uyduruk gerekçelerle görevden alınarak yerine kayyumlar atanması da, Kürt halkının siyasi tercihine bir nevi darbe vurmak değilse nedir?