Türkiye ekonomisinin krizine dikkat çeken iktisatçı Nilgün Erdem, krizi baskılayan kısa vadeli 240 milyar dolarlık dış borcu hatırlatarak, “Geçmiş krizlerden farklı olarak bu kez işsiz, emekli ve esnafı çok daha zor günler bekliyor” dedi.
Ankara Üniversitesi (AÜ) Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen iktisatçı Yar. Doç. Dr. Nilgün Erdem, yılsonuna kadar ödemesi gereken yaklaşık 180 milyar dolarlık dış borca dikkat çekti. Erdem, “Türkiye’nin acil bir şekilde 240 milyar dolarlık dış kaynağa ihtiyacı var. Bu miktar Türkiye ekonomisi için tehlike arz ediyor” dedi.
Dış kaynak
Dış borcun yüksek olmasının döviz ihtiyacını artması anlamına geldiğini hatırlatan Erdem, borcu finanse edecek dış kaynakta ise ciddi gerileme olduğunu kaydetti. Erdem, şöyle devam etti: “Ciddi bir düşme var ama, henüz negatif değerlere dönüşmedi. Bir kaç istisna ay dışında hala para girişleri devam ediyor. Bu girişlerin bir kısmı da kayıt dışı kaynaklardan oluşuyor. Ama bunu karşılayıp, karşılamayacağı meselesi biraz da uluslararası piyasaya bağlı. Yani ABD’deki Merkez Bankası politikaları ile Avrupa merkez bankasının politikaları bu durumu belirleyecek. Yani faiz oranlarında keskin bir yükseliş olursa ve likitte durağanlaşması devam ederse, o zaman bizim gibi ekonomilerde dış kaynak girişi zayıflamakla kalmayacak çöküşe dönüşecek. O zaman bu çok daha ciddi bir kriz olur.”
‘Sosyal devlet harcalamaları tırpalanıyor’
Ekonominin düze çıkarılması için hükümetin ortaya koyduğu kemer sıkma politikalarının aslında dış borçların ödenmesine dönük düzenlemeler olduğunu sözlerine ekleyen Erdem şöyle devam etti: “Kemer sıkma olayı dediğimiz para ve maliye politikaları, esas olarak sosyal devlet harcamalarını tırpanlıyor. Ücretlerin enflasyona endekslenmesini sağlıyor ya da işçilerin tazminatları ile ilgili yeni düzenlemeler hayata geçiriyor. İş gücü piyasaları esnekleştirilerek, işsizliğin daha da yüksek boyutlara ulaşacağını söyleyebiliriz. Türkiye ekonomisi yeni dış kaynağa ihtiyaç duyduğu için ve toplumsallık adına paradigmayı dikkate almadığı için uluslararası kapital sistemin tercihleri doğrultusunda politikalar öneriyor. Korkut Boratav’ın ‘IMF’siz IMF programı uygulanıyor’ dediği şey budur. Ve bunların hepsi maalesef kamudaki harcamaların azaltılacağına dönük düzenlemelerdir. İş gücü piyasasına dönük yapılan düzenlemeler, maalesef tüm bu yükün emekçi ve işçi sınıflarına, toplumun alt gelir gruplarına fatura edileceği anlamına geliyor.”
‘Fatura işçi ve emekçilere yüklenmek isteniyor’
Erdem, açıklanan ekonomi paketlerinin içeriğinde, faturanın işçi ve emekçilere yüklenmek istendiğini ifade etti. Erdem, “İşçi ve emekçilerin söz konusu faturayı ödememesi için alternatif politikalar var ancak hükümet alternatif politika perspektifine sahip olmadığı için böylesi bir çözümün olmayacağı çok açık. Bu söylediğimiz şey ancak güçlü bir toplumsal muhalefet ve bu baskıcı rejimin ve siyasal iktidarın değişmesi ile ancak mümkün olabilir” diye konuştu.
Kazanç paylaşılmadıysa kayıp da paylaşılmamalı
İktidarın sermaye yanlısı paketlerini de değerlendiren Erdem, “Nasıl ki kazançlar toplumsal olarak paylaşılmadı ise, kayıpların da toplumsal olarak paylaşılmaması gerekir” diye vurguladı.
‘Türkiye dış borcu çevirmeyebilir’
“Türkiye dış borcu çeviremeyebilir” diye devam eden Erdem, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: “Yeni kaynaklar yaratamazsa çok daha sıkıntılı bir durum ortaya çıkacaktır. Eğer alternatif bir çözüm söz konusu olsaydı, yani başka bir alternatif siyasal seçenek önümüzde olsaydı belki o zaman emekçilerin lehine uluslararası finans kapital ile bir pazarlık söz konusu olabilirdi. Ama maalesef sermaye lehine politikalar güden mevcut iktidar ile önümüzde öyle bir seçenek görünmüyor. Netice itibari ile Türkiye’deki geçmiş krizlerden farklı olarak bu kez işsiz, emekli ve esnafı çok daha zor günler bekliyor denebilir.”
Kaynak: MA/Selman Güzelyüz