Tüm topluma dayatılmış cendere sisteminin genel adıdır artık tecrit. Ve bu tecrit kırılmadan özgürlükler, demokrasi ve barış yolunda mesafe katetmek imkansızdır. Bedeli ne olursa olsun taleplerin sahiplenilmesi gerekir
M. Ferhat Çelik/ İSTANBUL
Türkiye savaş havasını andıran bir atmosferle seçime gidiyor. Öyle ki seçim meydanlarında katliam videoları, tüm muhalefete terörist ithamları havada uçuşuyor. Cumhur İttifakı ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın temel hedefinde ise HDP var. Seçimin ana gündemi HDP. Batıda AKP MHP’ye kaybettirme, bölgede kayyumları gönderme ve yeni kazanımlar elde etme stratejisi Cumhur İttifakı’nda gözle görülür bir tedirginliğe yol açmış durumda. Yüzde 90’ı iktidarın denetiminde olan medyada sadece “terörist” ithamlarıyla adı yer alan HDP, ağır bir medya ambargosu altında aynı zamanda.
Diğer yandan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit nedeniyle DTK Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven öncülüğünde başlayan açlık grevleri ise hayati bir noktaya ulaşmış durumda. Biz de Yeni Yaşam Gazetesi olarak tartışmaların odağındaki HDP’nin önceki dönem Eşbaşkanları Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve halihazırdaki Eşbaşkanı Sezai Temelli’ye seçim sürecini ve açlık grevlerini sorduk. Bugünkü ilk söyleşi HDP’nin tutuklu Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ile. Sorularımızın ulaştığı HDP’nin önceki dönem Eşbaşkanı Figen Yüksekdağ’ın ise yanıtları ulaştığı anda yayınlayacağız. Son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Kürt bile olmayan” dediği HDP Eşbaşkanı Sezai Temelli ile de söyleşimiz olacak! İşte Sayın Demirtaş’ın yanıtları…
Leyla Güven’in tecride karşı başlattığı açlık grevi kritik aşamayı aştı. Binlerce tutuklu da açlık grevinde. Sizin demokratik kamuoyuna ve konunun muhataplarına çağrınız ne olur? Çözüm için ne yapılabilir?
Leyla Güven şahsında başlayan ve 135. güne gelen (Bugün itibariyle 136. gün) açlık grevleri AKP-MHP faşizminin korkuya ve zorbalığa dayalı sahte gücünü sarsacak düzeyde güçlü bir eylemdir. İçinden geçtiğimiz dönemin dezavantajlı bazı koşulları nedeniyle toplumsal sahiplenmenin ve görünürlüğün eksik kalmış olması, eylemin niteliğini değiştirmez.
Bu duruş “Ben, zulmünü de faşizmini de kabul etmiyorum. Bütün ruhumla ve bedenimle dimdik ayaktayım, direniyorum” duruşudur. İmralı tecrit sistemi, Sayın Öcalan’ın avukatlarıyla ve ailesiyle görüştürülmüyor olmasından ibaret bir uygulama değildir. Tüm topluma dayatılmış cebir ve cendere sisteminin genel adıdır artık tecrit. Ve bu tecrit kırılmadan özgürlükler, demokrasi ve barış yolunda mesafe kat etmek imkansızdır. Bu nedenle herkesin doğru bir tutumla ve seçim çalışmalarıyla birlikte, bedeli ne olursa olsun bu talepleri sahiplenmesi gerekir. Herkesin, elindeki bütün imkanlarla bu talepleri görünür kılması gerekir. Bu vesileyle, mevcut faşizm politikalarına karşı fedai bir duruş ortaya koyan Zülküf Gezen arkadaşımızın şahadetine hem büyük anlam biçiyor hem de büyük üzüntü duyuyorum.
Arkadaşımızın, gözünü kırpmadan canını ortaya koyduğu bu süreçte kimsenin küçük hesap içine girmemesi lazım. Zülküf arkadaşımızın ailesine ve tüm halkımıza başsağlığı dileklerimi iletmek istiyorum. Leyla Güven ve açlık grevleri, barış isteyenler için bir turnusol kağıdıdır artık. Faşizmi yenmenin de yolunu işaret eden aydınlık bir duruştur. Umarım bir başka can kaybı yaşanmadan konunun muhatapları meseleyi ve talepleri ciddiye alırlar.
Halka bir mesajınız var mı?
Bütün halkımıza, tabanımıza çağrım ve varsa azıcık hatırım, ricam şudur ki, gerekirse bağrınıza taş basın, ama mutlaka sandığa gidip “FAŞİZME HAYIR” anlamına gelecek oyunuzu kullanın. Seçim sonuçları, demokrasi ve barışın gelişmesine fırsat sunabilir. Oyunuz bu nedenle çok kıymetlidir. Seçimi boykot etmeyi asla düşünmeyin. Biz partililerimizden, aday çıkarmadığımız yerlerde CHP veya İYİ Parti’ye severek veya gönülden oy vermelerini beklemiyoruz. Bu gerçekçi de değildir. Ama bazen bir tek oy, birçok mesaj içerir. İşte sizin oyunuz “çok mesajlı bir güce” sahip, stratejik bir oydur.
31 Mart Pazar günü, oyunuz seçim sandığının yanında sizleri bekliyor olacak. Oyunuzu orada bırakmayın, heba olmasın. Sandığa mutlaka gidin ve o değerli oyunuzu kullanın. Sonrası, doğru bir politik mücadele ile birlikte, demokratik zaferi kesinlikle getirecektir. Dışarıda olsaydım kararsız seçmenimizi ikna etmekte elbette daha fazla fırsatımız olurdu. Ama buradan, kısıtlı imkanlarla da olsa elimden geleni yapmaya çalışıyorum.
Metropollerde içi rahat olmayıp da kararsız kalan bütün arkadaşlarıma mesajım şudur: Bütün sorumluluğu ben şahsen alıyorum, oyunuzu kullanmanız ricamı iletiyorum. Buradan şu anlam çıkmasın; “Acaba bizim bilmediğimiz gizli şeyler mi var da, bu kadar ısrar ediliyor?” Hayır. Gizli saklı hiçbir şey yok. Açık bir faşizm ve ona karşı açık, yürekli, cesur bir direniş var. Faşizmi geriletecek, sınırlayacak, zayıflatacak her imkan bize güç verecektir. Komplovari, derin analizlere çok da gerek yok: Sandığa gidin ve bu haysiyetsiz politikalara bir ders verin. Bunlara ders vermek bile, sandığa gitmek için yeterli bir gerekçedir. Bütün halkımıza selamlar, sevgiler ve başarılar. Mutlaka kazanacağız!
Demirtaş’tan seçim maddeleri
Seçimler yaklaştı. Cumhur İttifakı, partiniz HDP’yi seçim kampanyasının merkezine koymuş durumda. HDP bölgede kayyumları göndermek, batıda AKP-MHP’ye kaybettirme stratejisi izlediğini ilan etti. Siz seçim sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz? Beklentiniz ve öngörüleriniz ne?
Madde madde, net söyleyeyim:
1. Biz terörist değiliz, yıllardır devam eden iktidar terörünün mağdurlarıyız.
2. Biz bölücü değiliz, bölücülüğe maruz kalmış bir halkız.
3. Ne yaparsanız yapın; hangi yalan, iftira ve tehdide sığınırsanız sığının, sizin zihniyetinizi de kayyumlarınızı da sandığa gömecek olanlarız.
4. Bizim CHP veya İYİ Parti ile ne ittifakımız ne de işbirliğimiz vardır. Ama sizi tarihin çöp sepetine göndermek için Batı’da CHP ve İYİ Parti’ye rağmen onların adaylarını destekleyeceğiz ve iktidarınızı sallayacağız.
5. HDP’lileri aptal zannedenler, zekanın keskinliğini 31 Mart’ta sandıkta görecekler.