Kendimi bildim bileli pirlerimiz, yaşlı bilgelerimiz her daim: “varlığınız, birliğiniz, dirliğiniz daim olsun” derlerdi. Belki de toplum için en fazla ihtiyaç duyulan şeydir; varoluşun devamını sağlamak, güvenlikte olmak. Bu söylem bütün erkanlarda, kutsal günlerde, açılışlarda, görüşmelerde mutlaka söylenir. Belki de binlerce yıldır katliamın bin bir türlüsünü görmüş, soykırımlardan geçmiş, dağılmış, parçalanmış bir toplumun, yaşanmışlıklardan oluşan bir tespiti ya da çıkarsamasıdır. Savunmasız, güvenliksiz toplumun neler yaşadığını, nasıl dağıldığının binlerce yıllık tecrübesinin ifadesidir. Yol ulularımız Nahak anlayışın olduğu her yerde toplumun güvenlik sorununun olduğunu ifade etmişlerdir. Alevi zihin dünyasında iktidarcı güçler “Nahak” olarak tanımlanır
Pirlerimiz zulme karşı direnmenin, Nahak anlayışa karşı Hakkın yanında olmayı, yola ikrar vermeyi, ocağına bağlı olmayı güvenliğin olmazsa olmazı olarak kabul etmiştir. Sürekli katliam altında olan bir toplumun güvenliği varlığının, birliğinin, dirliğinin nedenidir. Rıza toplumu süreklerinde, demokratik toplumlarda güvenliğin temeli birliktir, kültürel direniştir. Toplum; sosyal, siyasal, ekonomik, ekolojik, demokratik varlığını, beslenmesini, barınmasını, üretimini birlik ve beraberlik içinde sağlamıştır. “Cem meydanı birlik meydanıdır, birlikte keramet vardır” sözü bu mana da çok önemlidir.
Alevi söyleminde, zihin dünyasında önemli bir söylem olan “cümle can” kavramının da varoluş ile bir ilişkisi vardır. Bu söylem cansız varlık kavramını kabul etmeyen, son derece derinlikli, kapsayıcı bir düşünceyi barındırır. Aynı zamanda birey, toplum ve doğaya bütünsel bakmayı esas almaktadır. Zulmat deryası, tekçi anlayışlar, modernitenin tekelci güçleri çoklu iktidarları ile varlıkları ve dirlikleri için bireyi, toplumu, doğayı sürekli baskı altına alarak, özgürlükten yoksun bırakmıştır. İktidar toplum tarafında üretilmesine rağmen, zamanla büyüyerek bir kanser virüsü gibi toplumu felç etmiştir. Bu durumda tıpkı kanser tedavisinde olduğu gibi ya kanserli bölge vücutta ameliyat edilerek atılır ya da ölüm gerçekleşir.
Tarihin hiçbir döneminde Alevi toplumsallığı, Alevi sürekleri günümüzdeki kadar kontrol ve denetime alınmamıştır. İktidar Alevi süreklerini, bu süreklere ait toplumsal hafızayı, toplumsal yaşamı kontrol altına aldığı gibi yaşamı kendi kontrolünde yeniden üretmektedir. İktidar sadece hükümeti kuran parti olarak ele alınmamalı. Resmi ideolojiyi aşmayan her anlayış, kurum, kişi Alevilerle ilişkilenirken hem toplumu kontrol altına almaya çalışır hem de Alevi toplumunu amaçları doğrultusunda yeniden üretmektedir. Günümüzde birçok Alevi kurumu bu amaca uygun misyon sahibidir. Özellikle Diyanet Akademisi, ÇEDES projesi, Alevi Bektaşi Kültürü Cemevi Başkanlığı gibi kurumlar toplumu tekçilik, dincilik, ırkçılık üzerinden yeniden üretme, sitem karşıtı gücü engelleme, güvenliksiz konuma düşürmeye yönelik devlet projeleridir.
Devletin Alevileri eşit ve özgür yurttaş olarak kabul etmemesinden dolayı oluşan boşluğu resmi muhalefet partileri, kurumları doldurmaktadır. Bu Alevi kurumları toplumsal yaşamı yeniden üretmekteler. Seçim dönemlerinde daha çok Alevi toplumu yeniden üretilir, kontrol edilir duruma gelmiştir. “Şeriat gelecek, laiklik elden gidecek, Aleviler laikliğin teminatıdır” gibi söylemlerle Alevi toplumu sürekli kontrol ve denetim altına alınmaya çalışılıyor. Bu sadece muhalefet mantığı değildir, temelinde bir devlet mantığıdır. Alevi yaşamının resmi ideolojiyi savunan kurumlar tarafından yeniden üretilmesi demek, toplumun komün gücünün yitirilmesi demektir. Komün güç toplumun yaşam üreten, toplumun varlığını koruyan, güvenliğini alan güçtür. Eğer tekçilik üzerine kurulu resmi kurumlar Aleviliği kontrol altına alıyorsa ya da almaya çalışıyorsa toplum kendi hakikati ile buluşmuyor demektir. Kendi tarihsel hafızası, dili, kültürü, zamanı, mekânı ile buluşmayan toplum zayıf toplum demektir. Zayıf toplumun güvenlik sorunu sürekli olmuştur.
Cumhuriyet modernitesi, iktidarı, iktidar odakları ve muhalefeti ile kendi toplumunu kurmaya çalışır, bunun araçlarını oluşturur. Kurulu toplumsal düzen ve iktidar ilişkileri kendilerini sürdüremez duruma gelince yeni arayışlara yönelirler. Bu yeni arayışlar devletin zor aygıtları ile olabileceği gibi ideolojik aygıtlarla da olabilmektedir. İktidar odakları devletin bekası için ağır tehlike oluşturdukları zaman, mevcut devleti parçalama, yeni devlet ve iktidar arayışlarına girmeyi getirir. Ortadoğu hep böyle yönetilmiştir. Darbe süreçleri, saltanat savaşları, kardeş katilliğini bu şekilde değerlendirmek gerekiyor.
Alevilerin dillendirdiği “devletin Alevisi olmayacağız” söyleminin üzerinde durmak gerekiyor. Bu söylemi iktidar- devlet boyutuyla incelemek daha hakikatçe olur. “Devletin Alevisi olmayacağız” derken mevcut iktidardaki parti ya da partilere yönelik bir söylem mi var? Yoksa her türlü iktidarcı, tekçi, resmi zihniyete bir reddiyemi mi söz konusu? İktidar devletten daha eski ve daha yoğun bir olgudur. Devlet çoklu iktidardan oluşmuştur. İktidar sahipleri kapitalist- sermaye odaklarıdır. Bütün iktidarlar kâr odaklıdır. En nihayetinde devlet, daima farklı iktidar odaklarının bileşkesidir. Türkiye’de tekçi, kurucu, resmi zihniyeti savunan bütün kurumlar, devletçi kurumlardır. Resmi muhalefet partileri ile iktidarda bulunan partiler söz konusu “ötekiler” olunca çok rahatlıkla birleşirler. Aleviler iktidarcı, tekçi, resmi ideolojiyi aşmayan hiçbir kurumun Alevisi olmamalılar. Hatta resmi ideolojiyi reddeden kurumların da Alevisi olmamalılar. Çünkü Alevi zihin dünyasında yer edinen “yol cümleden uludur” kelamı bu anlayışa meydan açmamaktadır. Yerelden merkeze kadar bütün kâr odaklarından uzak durmaları, demokratik siyasetin özneleri ile ikrar ve rızalık ilişkisi üzerine varoluş içinde olmaları kendi hakikatlerine uygundur.
İktidar anlayışı her zaman kendi toplumunu kurarak varlığını sürdürmek ister. İktidar her zaman rıza toplumu değerlerine yönelik saldırı halini devriye ederken, Rıza toplumu sürekleri de doğası gereği direnirler. Türkiye’de iktidar ya da muhalefet Aleviliği dönüştürmeye, kontrol etmeye çalışıyorsa Aleviler kendisi olmaktan uzaklaşmışlar anlamına geliyor. Eğer Alevi kurumları üzerinden Alevi toplumu çoklu iktidarlar tarafından değişim ve dönüşüme uğruyorsa Alevi hakikatinin yitirildiği manasına gelir. Toplumsallık yitirilmiş, kaos ve kriz hali derinleşmişse, yeniden inşa zorunlu olur. Aleviler yeniden inşayı iktidarcı güçlerle mi yoksa demokratik- komünal güçlerle, demokratik siyaset anlayışı ile çeşitliliğin birliği ile ikrarlı temelde mi olacağına karar vermelidir. Kimden gelirse gelsin iktidarın inşa edildiği yerde özgürlük olmaz. “Toplumda ne kadar iktidar olgusu varsa o kadar özgürlük yoksunluğu yaşanır.”
Gerçeğin demine HÛ…