Geçen hafta Salı günü bir katil silahıyla HDP İstanbul -Bahçelievler ilçe binasına girerek orada bulunanlara saldırdı. ‘Bu saldırı iktidarın HDP’ye yönelik sistematik bir operasyonudur. Daha önce Onur Gencer isminde bir katil, iktidarın bir milisi, 17 Haziran’da HDP İzmir il binasına girip HDP çalışanı Deniz Poyraz’ı katletmişti.
HDP’ye yönelik bir konsept temelinde şimdiye kadar çok yoğun ve farklı türde saldırılar devreye konuldu. Bunların belli başlıklarını şöyle sıralamak mümkün;
Toplu katliam hedefli saldırılar
5 Haziran 2015’te Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda HDP mitingine yönelik yapılan bombalı saldırı, 20 Temmuz Suruç’ta HDP bileşeni ESP’li gençlere yönelik yapılan katliam, 10 Ekim Ankara Gar Katliamı. 90’ların o yıkıcı ve vahşi konsepti bile kitle mitinglerine bomba koyma ve toplu katliam gerçekleştirme noktasına varmadı, vardırmadılar.
Kayyum saldırıları
2016’dan bu yana demokratik siyasetin Kürt halkının kendi iradesiyle sandıkta kazandığı belediyelerin 150 tanesini AKP iktidarı kayyum yoluyla gasp etti.
Son yerel seçimde HDP’nin kazandığı 57 belediyenin 50’sini iktidar kayyumla gasp etti.
Onlarca belediye eşbaşkanı, yüzlerce belediye meclis üyesi yıllardır hapiste tutuluyor.
Siyasi soykırım saldırıları
4 Kasım 2016’da içinde HDP eşbaşkanları Selahattin Demirtaş, Fidan Yüksekdağ ve bir grup milletvekilinin gözaltına alınmasıyla startı verilen siyasi soykırım saldırıları günümüze kadar kesintisiz bir biçimde sürüyor.
Günlük olarak HDP’lilerin evleri, işyerleri, parti binaları polis ve jandarma baskınlarına, gözaltı furyasına maruz kalıyor.
Olağanüstü Hal Uygulaması
HDP’ye, demokratik Kürt siyasetine ve Kürt halkına yönelik Olağanüstü Hal (OHAL) tüm uygulamalarıyla devam ediyor.
En sıradan bir gösteri, bir protesto, bir kendini ifade etme talebine ya izin verilmiyor ya da yapılanlar polisin yoğun şiddetine maruz kalıyor.
Bazı eylemlerde HDP’li yöneticilerin, milletvekillerinin polis kalkanlarıyla nasıl kuşatmaya alındığını, konuşma ve tepkilerinin nasıl boğdurulmaya çalışıldığı kamuoyuna yansıyan karelerdir.
Kürdistan’da bazı illerde yıllardır sistematik biçimde gösteri ve yürüyüş yasağı devam ediyor.
HDP’nin kendini rahat ve güçlü biçimde ifade edebileceği alanlar, iller devletin, iktidarın sistematik saldırısına ve OHAL cenderesinde tutuluyor.
Kapatma davası
İktidar HDP’yi kapatmayı planına almıştır. Bu yönlü bir politika içinde olduğu görülüyor.
İktidarın politik yönelimini belirleyen MHP genel başkanı Devlet Bahçeli defalarca Anayasa Mahkemesi’ne HDP’yi kapatma çağrısında bulundu.
‘Eğer Anayasa Mahkemesi HDP’yi kapatmıyorsa Anayasa Mahkemesi kapatılmalıdır’ dedi.
Yine iktidar tarafından HDP’ye yönelik Kobanê kumpas davası devreye sokuldu.
İktidarın başı Erdoğan, HDP üzerinde süreklileştirilmiş zulmün kendisine verdiği hazla, verdiği güçle HDP’nin hapisteki eski eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’a seslenerek ‘Bir miting yapacak mecaliniz kalmadı’ diye ahkam kesiyor.
HDP, AKP-MHP iktidarının insanlık dışı, hukuk dışı, ırkçı ve faşist uygulamalarına karşı büyük bir mücadele verdi, veriyor; sokakta veriyor, zindanlarda veriyor, mahkemelerde veriyor, Meclis’te veriyor.
HDP mücadelesi toplumsal dinamiklerde güçlü biçimde karşılık buluyor. Bütün anketler HDP’yi en az yüzde 15 gösteriyor.
HDP Eylül ayında açıkladığı “demokrasiye çağrı deklarasyonuyla” Türkiye’nin demokratik geleceğini ortaya çıkarmada öncülüğünü en güçlü biçimde ortaya koydu.
Partinin düzenlediği son Amed, İstanbul il örgütleri ve gençlik kongrelerinin ihtişamı ve verdiği mesajlar; halklara güven verdi.
Bu mücadele ve direniş AKP-MHP iktidarının şimdiye kadar tüm saldırılarını ve kirli planlarını boşa çıkarmayı başardı.
HDP’yi kriminalize ederek siyasi aktör olmaktan çıkartma ve çökertme hevesi ile saldıran AKP-MHP iktidarının kendisi çöküyor.
2022’nin kazananının daha şimdiden HDP, demokrasi güçleri ve Kürt halkının olacağı görülüyor.