Arada sırada Havuz medyatörlerinin muhalefeti suçlayan yazılarında şu tuhaf laflara rastlıyorum: “Bunların amacı üzüm yemek değil Erdoğan’ı devirmek…” Bunu öyle tonlarda tekrar ediyorlar ki, okuyan “Erdoğan’ı devirmenin” suç olduğunu sanmaya başlıyor.
Ben hatta HDP dışındaki muhalefet partilerinin de böyle sanmakta olduğunu düşünmekteyim. Bunlar herkesi istifaya çağırıyorlar, bir tek dilleri “Erdoğan istifa” demeye varmıyor. Geçen gün Kılıçdaroğlu, Erdoğan’a “damadını görevden al” dedi. Erdoğan’ı kimin görevden alacağını ise söylemedi.
O halde doğrudan soralım:
“Erdoğan’ı devirmek” suç mudur?
Bu sorunun yanıtı Erdoğan’ı “nasıl, hangi yöntemle” devireceğinize bağlı olarak verilir. Erdoğan’ı “şiddet kullanarak” devirmek elbette suçtur. Ama “barışçı yolla” devirmek suç değildir.
Aslında her yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde muhalefetin hedefi “Erdoğan’ı devirmek” değil midir? İki Cumhurbaşkanlığı seçimi arasında her muhalefet partisinin tüm faaliyeti seçim günü Erdoğan’ı devirmeye yöneliktir.
Fakat şimdi olduğu gibi Erdoğan’ı devirmek için iki-üç ya da beş yıl sonra yapılacak olan seçimleri “beklemek” mümkün olmayabilir. O zamana kadar Erdoğan’ın işbaşında kalması ülkenin yıkımına sebeb olabilir. Muhalefet durumu böyle görebilir. Sanırım tüm muhalefet partileri bugünkü durumu tastamam böyle görmekte.
O halde ne yapacaklar?
Erdoğan “erken seçim” yok dediğine göre ve muhalefetin gücü de erken seçim kararı almaya yetmediğine göre ne olacak? Erdoğan’ın izlediği yol ülkeyi yıkıma sürüklüyorsa, örneğin Akdeniz’de savaş ihtimali belirmişse, ülke iç savaşa doğru sürükleniyorsa, ekonomi çöküyorsa v.s., muhalefet durumu böyle görüyorsa ne yapacak?
Erdoğan’ı devirmenin yolunu arayacak.
Ama dikkat! Şiddet kullanmayacak… Zora başvurmayacak. Örneğin “darbeyi” aklının ucundan bile geçirmeyecek. “Devrimden” zaten söz etmiyorum, çünkü devrim muhalefetin işi değil. Devrim dediğin devrimci krizin harekete geçirdiği kitlelerin işi. Sosyolojik deprem, sel, tufan gibi bir şey. Onu geçelim. Demek ki muhalefet şiddete başvurmadan, darbe peşinde koşmadan, zaten devrim de yapamayacağından nasıl bir şey yapacak?
Erdoğan’ın attığı her demokrasi ve halk karşıtı adımdan sonra onun “istifasını” isteyecek. Bu “istifa” talebini görünür, ölçülür, biçilir kılacak. İnternette her defasında milyonlarca “istifa” tweeti bunu sağlayabilir. Aynı gün bütün şehirlerde “Erdoğan istifa” mitinglerine kaç kişinin katıldığını saptamak basit bir işlemdir. Elbette iktidar interneti karartabilir, mitingleri yasaklayabilir. Bu durumda evlerdeki bilgisayarlar ve onlara bağlı tape cihazları sayesinde her muhalif bir “gazete patronu” haline gelebilir: “Erdoğan istifa” yazılı tek sayfalık “gazetesini” çaktırmadan dağıtabilir. Vesaire vesaire…İnsanlar aynı anda evlerinin kapılarından başlarını çıkartıp, “Erdoğan istifa” diyerek, tüm sokakları inletebilir. Geceleri belli bir saatte “Ampülü karartma” eylemleriyle “Erdoğan istifa” demiş olabilir. Amatör gazeteciler de her sokakta kaç hanenin “istifa” dediğini saptar.
Sonuçta halk çoğunluğunun istifa dediği inkar edilmez bir gerçek haline gelir.
Evet! Bunun sonunda Erdoğan istifa eder, demokratik bir seçim yapılır ve muhalefet yönetimi ele alır, falan filan…
Deniyor ki, “Erdoğan buna rağmen istifa etmez”. Doğrudur.
Soralım: İnternette on milyon “istifa” tweeti atıldığı, meydanları dolduran milyonlar “istifa” diye haykırdığı, damlardan on milyonlarca minik kağıtlara yazılı “istifa” sözcükleri havalarda uçuştuğu halde Erdoğan istifa etmezse ne olur?
Bu soruya cevap vermek artık “legal, barışçı muhalefet partilerinin, bizim gazetemiz gibi legal, barışçı gazetelerin” işi olmaktan çıkar. Bundan sonrasına “siyasi demokratik mücadelenin kuralları” değil, “sosyolojinin ve sosyal-psikolojinin kanunları” karar verir.
Benim gibiler ise böyle durumlarda “tek adamı” halkın sabrını fazla zorlamamaya çağırarak, yazdıkları yazılara son noktayı koyarlar.