AKP/MHP koalisyonu epeydir bir yönetim krizi içinde. Bu yüzden de nereye saldıracağını şaşırmış durumda. Ülkeyi barış ve refah içinde yönetmesini sağlayacak kaynaklar tükendikçe seçmenlerini konsolide etmek için muhafazakarlık ve milliyetçilik propagandasına yöneliyor, hem içte hem dışta savaş konseptini kullanıyor, toplumun yarısından çoğunu kriminalize ederken, kutuplaştırmadan fayda bekliyor.
Bunlar siyasi iktidarın yaptıkları. Fakat işte bu politikalar siyasetin alanında kalmıyor ve toplumsal hayatı da etkiliyor. Toplumsal dayanışma azaldıkça, özellikle belli bir kesimde ahlaki çöküntü hızlanıyor. Şiddet siyaset tarafından bu kadar yoğun biçimde kullanılınca, bu, sokaktaki yurttaşların ilişkilerini de belirliyor.
Siyasetle ilgilenmeyen herhangi bir kişi bile, yurttaşların toplumsal ilişkilerine baktığında dehşete kapılıp “ne oluyor böyle?” sorusunu sorar.
Şiddet, aile içinde de sokakta da geniş kesimler tarafından sorun çözmede artık en pratik yöntem olarak kabul edilmiş görünüyor. Kadın cinayetleri ve azınlıklara saldırılar çoğalırken, milliyetçilikle ırkçılığın etkisi, çocuk nefreti ve istismarına da dönüşüyor. Siyasette barışçıl yöntemler terk edilince, toplumsal hayatı da şiddet işgal ediyor. Özellikle devlet görevlilerine yönelik cezasızlık, şiddet suçu işlemeye meyilli sivilleri de cesaretlendiriyor. Siyasi iktidarın sivil destekçileri de artık kendilerini bu ülkede şiddet kullanma yetkisine sahip kabul ediyor ve muhalifleri cezalandırmakla yükümlü görüyor. Bütün bunlara rağmen hükümet yetkilileri ve devlet kurumları her sorunda ya muhalifleri ya da azınlıkları hedef göstermeyi, kriminalize etmeyi sürdürüyor. Şiddetin toplumsal hayatta bu denli yayılmasından, siyasi iktidar kendisinin de zarar göreceğini bilse de, bu yöntemleri terk edemiyor. Tam tersine barış ve demokrasi çağrılarını iktidar, bozgunculuk olarak görüyor.
Siyasi iktidarın kullandığı yöntemler sadece şiddetin yayılmasına değil, ahlaki bir çöküntüye de yol açıyor. Kendisini iktidarın yedeği ve toplum içinde ayrıcalıklı olarak görenler, hukuktaki cezasızlık durumundan da aldıkları cesaretle, artık şımarıklıklarını gizlemek için bile çabalamıyorlar. Ekonomik durum kötüleştikçe, yoksulluk iktidara yedeklenmiş kesimlerin alay konusu haline geliyor. Bu ahlaki çöküntü sosyal medyada açıkça sergileniyor.
Lüks otomobillerinde ve teknelerinde poz veren genç adamların sosyal medya hesaplarına baktığınızda iktidardan nemalandıklarını gizlemeye bile tenezzül etmediklerini görürsünüz. Tam tersine iktidarla ilişkilerini göstermenin onlara bir güvence sağladığını sanıyor olmalılar. İktidar partisi AKP’nin bir gençlik kolları yöneticisi jakuzide keyif çatarken video çekiyor ve halk kesimlerine “fakirler” diye seslendiği bu video sosyal medyada yayınlanıyor. Belki bu genç adam sonunda parti görevinden istifa etmek zorunda kaldı ama başka görüntüler de sosyal medyada yayılıyor.
Bir başka genç adam pirzola yerken, arkadaşı peçete olarak kullanması için cebinden ona bir banknot veriyor ve o da bu parayla pirzolayı tutup kemiriyor. Kendisini iktidara yakın gören genç kadınlar da sosyal medyada sık sık yayınladıkları videolarda ev davetlerindeki zengin sofralarını sergiliyorlar.
Ülkede geniş kesimler her geçen gün daha büyük bir geçim sıkıntısıyla karşı karşıya kalırken, belli bir kesimdeki bu şımarıklık ve gösteriş merakı muhalefetten çok iktidara zarar veriyor ama yanlış politikaların toplumsal hayattaki etkilerini değiştirmek, yanlış politikaları terk etmekten daha zor iktidar için.
İktidar, siyasetini seçim anketlerine bakarak belirleyeceğine tam da toplumsal hayatta şiddetin yayılışına ve ahlaki çöküntüye bakarak belirlemeli, seçmen konsolidasyonundan vezgeçip toplumsal dağılmayı engelleyecek politikalara yönelmelidir.