HDP’li Oluç, AKP iktidarının salgını fırsat bilerek baskıcı yasaları geçirmek için adımlar attığını belirterek, infaz yasasını AYM’ye taşıyacak CHP’ye hazırladıkları önerileri sunacaklarını kaydetti
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, video konferans yoluyla gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Koronavirüs (Covid-19) salgınına ilişkin konuşan Oluç, Kürt illerinde önlemlerin ve test sayılarının son derece düşük olduğunu belirtti: “Bunun eşitsizlik olduğunu söyledik. İktidar partisi itiraz etti. Bizim verdiğimiz sayıların doğru olmadığını söyledi. Kendileri doğru sayı olarak Diyarbakır’a bin 335 test yapıldığını söylediler. Bunun ne kadar büyük bir eşitsizlik olduğu açıkça ortada. İl örgütlerimiz birebir telefon ederek evlerle konuşuyorlar. 30 bin telefon edeceklerini söylediler. Çoğu edildi. Hedef, 30 bin evle görüşerek bir tablo ortaya çıkartmaya çalışıyorlar. Şu ana kadarki yaptıkları aramalarda görünen tablo son derece rahatsız edici.”
Düzenleme AYM’ye taşınacak
Meclis’ten geçerek yürürlüğe giren infaz düzenlemesi paketini sayıları yetmediği için AYM’ye götüremeyeceklerini ifade eden Oluç, “Ama CHP götürüyor. Daha önce de bir çalışma hazırlamıştık. Somut olarak hangi maddelerin değişmesi gerektiğine dönük önerilerimiz oldu. Bunu da AKP ve diğer partilere iletmiştik. AYM’ye başvuru konusunda da bir hazırlığımız var. Bir çalışma yapıyoruz şu an bitmek üzere, önerilerimizi de içeren bir çalışma. Bu dosyayı Anayasa Mahkemesi’ne başvuracak olan CHP’ye en kısa zamanda sunacağız” dedi.
‘İlk defa karşılaşılmıyor’
Yasanın özel bir af düzenlemesi olduğunu kaydeden Oluç, bunun Anayasanın eşitlik maddesine de aykırı olduğunu dile getirerek “Anayasa Mahkemesi’nin bileşiminde çeşitli tartışılacak konular var elbette ama bu konu bileşimden bağımsız ele alınmalı. Tamamen hukuki bir mesele. Türkiye ilk defa da karşı karşıya kalmıyor bu meselelerle. Daha önce de 1974’ten bugüne kadar Anayasa Mahkemesi bu tür durumlarla karşı karşıya kaldı. AYM’nin bu konularda oluşturduğu bir içtihat var. Dolayısıyla hukuken baktığımızda AYM’nin bu içtihadına ve hukuka uygun davranmasını bekleriz” diye konuştu.
Demirtaş’ın sağlık durumu
Hem Selahattin Demirtaş hem de Figen Yüksekdağ için tahliye başvurusu yapıldığını ama bunların reddedildiğini hatırlatan Oluç, “Demirtaş’la ilgili başvuru gerekçesiz reddedildi. Zaten gerekçe de bulamazlar. Siyasi gerekçelerle rehin alınmış durumda. Sağlık durumu ile ilgili yeni bir olumsuz haber almadık. Ama hem aile görüşleri hem avukat görüşleri durmuş vaziyette. Telefon konuşmalarından bilgi alınabiliyor. Sürekli takip edilmesi gerekiyor elbette. Üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz” sözlerini kullandı.
Salgın fırsat görüldü
İktidarın salgını otoriterliğin artırılması için fırsat olarak ele aldığını belirten Oluç, şunları kaydetti: “Nasıl 15 Temmuz darbe girişiminden sonra iktidarını güçlendiren adımlar attıysa, bu döneme de Allah’ın lütfu anlayışı ile bakıyorlar. Örnek vermek gerekirse; Meclis’in son gününde kabul edilen teklifin içerisinde ilk geldiği gün sosyal medya sansürü maddeleri vardı. Bu maddeler daha sonra muhalefetin yoğun itirazı üzerine geri çekildi.
Teklif, Meclis’ten olduğu gibi geçseydi, sosyal medya mecraları ve dijital alanda yayın yapan kurumlar ciddi bir sansürle karşı karşıya kalacaklardı. Bu bir girişimdi sansür için. Geri çekildi ama tümden geri çekildiği anlamına gelmiyor. Tepkiler nedeniyle çekildi ama bence bayram sonrasında gündeme getirecekler. Yine çok ilginç son gün kabul edilen paketin içerisinde grev yasağı vardı. Çok fark edilmedi belki. Yine bir paketin içinde grev yasağı maddesi vardı. Onu da geri çektiler muhalefetin tepkisi üzerine. Anayasaya da aykırıydı.”
Sokağa çıkma yasağı
Sokağa çıkma yasağının uygulanış günlerini de eleştiren Oluç, “Hafta sonu sokağa çıkma yasağının palyatif bir tedbir olduğunu söyledik. Hafta sonu mu çalışıyor virüs, hafta içi bir etkisi olmuyor mu? Zorunlu sektörler dışında üretimin durdurulması gerekir. İnsanların fabrikalarda yan yana bu koşullarda çalışmamaları gerekir dedik. İktidar bunu tercih etmedi. Haftada iki günlük sokağa çıkma yasağı da söylediğimizi perçinliyor. İki gün evde oturup, beş gün gidip fabrikada, atölyede çalışacaksınız. Olan zaten orada olmuş oluyor. Dolayısıyla bu fikri sürdürüyoruz.”
HABER MERKEZİ