Beş bin yıllık uygarlığın özelde de kapitalist uygarlığın kadına belirlediği rolleri ciddi sorgulamadan geçirmek ve bu rolleri değiştirmek için mücadele etmenin zamanı gelmiştir. Kadın özgürleşmesi olmadan toplumun değişmesi ve özgürleşmesi mümkün değildir. Ortadoğu’da kadınların temel sorunu ve çelişkisi geleneksel toplumladır. Bir diğeri ise modernitenin müdahalesi ile açığa çıkan sorunlardır. Kadının özgürleşmesi de verili kültüre karşı ve yoğun bir gelenek eleştirisiyle mümkün olabilir. Bu toplumsal cinsiyetçiliğin sorgulanmasıdır. Cinsiyetçilik, milliyetçilik, dincilik ve bilimcilik, karşısında mücadele edeceğimiz temel argümanlardır. Kapitalist moderniteye karşı demokratik modernite, çevre ve doğa yıkımına karşı ekolojik mücadele, kapitalist soyguncu düzene karşı komünal ekonominin alternatif olarak sunulması ise önemlidir.
Günümüzde kadınlar adına yürütülen mücadele ve direnişler tarihi roldedir. Yaşanan sorunların niteliği devrimlerin yaşanmasına, tarihin seyrini değiştirmeyi bağrında taşıyan bir özelliğe sahiptir. Yaşanan kadın sorunları da Ulusal, sınıfsal, bölgesel sınırları aşmıştır. Faşizm ve tüm iktidarlar, erkek aklı ve üslubu ile gelişen siyaset, savaşlar, toplumsal ve ekonomik buhranlar en çok kadınları etkilemektedir. Ve bunları değiştirmek için aktif mücadele, iddialı karşı duruş, alternatifi yaratmak için örgütlenme önemlidir. Kadın çağının inşası dünyada gelişen kadın mücadeleleri ile gündemlerin birleşmesinden geçer. Bu kapsamda ekolojist, feminist, anti-faşist, anti-kapitalist, sol-sosyalist, aydın, sanatçı, sistem karşıtı tüm kadın hareketleriyle birlikte değişim ve özgürlük sağlamada ortak mücadele yaratılabilinir. Kadınların sorunları evrenseldir. Kadına dayatılan sömürgecilik ve köleleştirme politikaları evrensel bir ortaklık ortaya çıkartmaktadır. Ulus devlet çözümsüzlüğe saplandıkça kadına dönük politikalarında da toplumsal cinsiyetçiliğe ağırlık vererek bir kapı aralamaya çalışıyor. Bu nedenle sürekli kadınların emekleri ve direnişleri sonucu elde ettiği birçok hak faşist rejimler tarafından kısıtlanmakta, ilk budamaya uğrayan haklara dönüşmektedir. Kadın bedeni toplumsal cinsiyetçiliğin en fazla saldırdığı bir alandır. Bu alana ilişkin kadınların insan olarak varlıklarını korumaları tartışmalı bir alan haline getirilmektedir. Bu kadını döl yatağı veya fabrikası olarak gören toplumsal cinsiyetçi yaklaşımın toplumu terbiye etmede kullandığı bir yöntemdir. Kürtaj bir yasaklanıyor bir serbest bırakılıyor. Kadınların bedeni bir işgalcinin iştahı ile sömürü ve baskı aracı olarak topluma karşı kullanılmaktadır. Sistemin mülkü olarak görülen kadın bedeni üzerinden ev içi kölelik derinleştiriliyor. Tüm bunlarla birlikte kadın mutlak mülk içinde tutulmaktadır.
Kadın Kapitalist sermayenin ucuz iş gücü, esnek ve ücretsiz işçisi olarak emeği sömürülen bir varlık olarak politik saldırılara uğramaktadır. Emek alanı salt çalışan kadınlar için değil, ev içinde sömürüye maruz kalan binlerce kadın için daha fazla geçerlidir. Kadınların seks aracı olarak kullanılması toplumun ahlaksızlık ve ilkesizlikte sistem ile iş birliğine sürüklenmesidir. Kadın haklarına ve kadın varlığına yönelik dünya genelinde cinsiyetçi bir saldırı var. Bu cinsiyetçilik milliyetçilik, bilimcilik ve dincilik ile birlikte yürütülmektedir. Kadına dönük her saldırı başarıya ulaştığı takdirde tüm toplumun düşüşü ve teslimiyeti bir ön kapan olarak hazırlanmakta ve hayata geçirilmektedir.
Dünya genelinde açlık, yoksulluk, çevresel krizler, ekolojik yıkım, silahlanma yarışı, toplumu tehdit eden nükleer silahlanmalar, bilimin teknik ile canavarlaşması, bio iktidarın toplumsal katmanlara yayılışı ve bireylere taşınması, askeri işgaller, savaşlar, ekonomik yıkımlar, göçler, yoksulluk, sömürü, talan, zihinsel ve kültürel sömürü ulus devletin temel politikaları olarak kapitalizm tarafından krizli bir gerçeklik ve sürdürülemez bir yaşam ortaya çıkartmıştır. İşte bütün bu başlıklar toplumsal sorunları ele almayı, çözmeyi, gündemleştirmeyi ve doğru alternatiflerle aşmayı zorunlu kılmaktadır.
İktidar ve devlet politik sözün, özgürlüğün bittiği yerdir. Politika geliştirememek, kendi vicdanını, hayati çıkarlarını ve öz kimliğini tanımamak demektedir.
Toplumsal cinsiyetçi politikalara karşı demokratik, kadın özgürlükçü ve ekolojik bir dünya için kadınların kendisini başta kültür olmak üzere, çevre sorunlarına, sosyal-toplumsal ve ekonomik sorunlara karşı aktif bir yapılanma ve inşa içine koyması gerekiyor. Artan baskılar ve cinsiyetçi saldırılar Ortadoğu başta olmak üzere her yerde ortaklaşmanın zeminini ve koşullarını yaratmaktadır. Bu temelde demokratik kadınlar olarak mücadele ören ve geliştiren bir yaklaşım ile yerelden evrensele kadınlarla ortaklaşmak inisiyatif, birliktelikler örgütlemek imkânsız olmadığı gibi, ciddi bir zemine de sahiptir.