Tut ki iktidar oldunuz. Muhalefete söylüyorum, öylesine, ortaya karışık, isteyen üstüne alınsın. Tut ki oldunuz; hayali bile güzel. Sandık konuldu ortaya, siz bir ittifaksınız, karşı taraf da bir ittifak. Varsaydık ki sizin ittifakınız çok kapsayıcı oldu ya da işte yine siz çıktınız sahneye, Kürtler filan da bağırlarına taş değil artık kaya filan bastılar.
(Kürtler hemen sinirleniyor şimdi, biliyorum ama bi ağzımızın tadını bozmayın ya, iktidar oluyoruz şurada) Neyse işte, seçim yapıldı bitti, akşam TV önünde çekirdek çitlerken öğrendik ki, siz yüzde 51’i bulmuşsunuz, karşı taraf da yüzde 49’da çakılmış. Bayraklar fora! Şenlikler, halaylar, Allah ne verdiyse! Herkes kendi meşrebine göre eğlendi o gece bir güzel, sonra sabah oldu, sonra ertesi günler, mızıkçılıklar biraz, şurayı yeniden sayalımlar, mazbatalar filan derken, Saray kapısında herkesin çok görmek istediği o manzara: Evden eve nakliyat kamyonları! Tadından yenmez! Bence 20-30 tır ancak yeter ama neyse artık, başımızın gözümüzün sadakası olsun; o da bitti diyelim, aldınız anahtarları geçip kuruldunuz reislik makamına. Güzel.
Ne yapacaksınız?
Masaya çökmüşsünüz, koltuklar yumuşak, e mühür de var, ki mühür kimdeyse Süleyman odur, artık tamam. İş zamanı!
Tamam da, ne yapacaksınız? Yirmi yıldır orada oturan adamın kurduğu bir düzen var, sıfırdan başlayıp yeni bir devlet kurmuyorsunuz ki!
Ne yapacaksınız?
İki yolunuz var. Birincisi çok güzel. Ben olsam öyle yaparım. Bir yıllığına (hadi altı ay olsun!) şu parlamenter sistem hikâyelerini unutup, şahsın kendi şahsı için kurduğu sistemi tepe tepe kullanırsınız. Güç sizde! Altına imza bastığınız her şey ertesi gün resmi gazetede, bu kadar basit! Yasal mı? Yasal. Yetki var mı? Var. Artık valilerden mi başlarsınız, emniyet müdürlerinden mi, rektörlerden mi, keyfinize kalmış; kes biç kes biç! En üstten başlayıp Kastamonu Azdavay nüfus müdürüne kadar canınızın istediğini yaparsınız. İtiraz edenler için de bir komisyon kurarsınız, başvuruları on yılda değerlendirir, olur biter. Robert Spano’nun hayır duasını bile alırsınız!
İkinci yol ise berbat! Ya sistemi değiştirmek için bir Anayasa referandumu yaparsınız ya da fiili olarak başkanlık sistemini uygulamıyorum deyip Meclis’e yüklenirsiniz, vs. İki ihtimalde de ölme eşeğim ölme! Polemikler, tartışmalar, oylamalar filan derken bakarsınız ki bir yıl olmuş, gidilen yol bir arpa boyu. Ne düzen değişmiş, ne sözlerini tutmuşsun, yoksulluk berdevam, işsizlik yerli yerinde.
Daha önemlisi şu ama. Her iki yoldan gittiğinizde de, asıl sorun kimi kiminle değiştireceğinizdir. MİT’ten başlayıp Genelkurmay’a, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne, oradan HSYK’ye kadar bütün toprağı alt üst etmek niyetinde misiniz? Buna niyetiniz varsa eğer, kimlerle çalışacaksınız? Sizin İstanbul belediye başkanınız mesela, AKP’lilerle çalışmayı seviyor; koca şehirde sanatçı bulamayıp Kültür Platformuna yandaş yazarları alabiliyor. E, bir de koalisyon olduğunuzu düşünün, ayıkla pirincin taşını.
Hadi diyelim kararlısınız; kafaya koydunuz bu mekanizmayı değiştireceksiniz. Bana üç büyük il için, üç vali, üç de emniyet müdürü ismi söyleyebilir misiniz? AKP-MHP tedrisatından geçmemiş, toplantı ve gösteri hürriyetine âşık bir tane çevik kuvvet müdürü ismi var mı listenizde? Her biri yavrukurt özel harekât ne olacak mesela? Uşşaki Tarikatı müridi sitem ediyordu dün, “polis yapacağız dediniz yüzlerce adam verdik” diye, bak o da mühim, sahi n’olacak o adamlar? Son on yılda alınan bütün polis kadrolarını feshettim, ben yenilerini alıyorum diyebilir misiniz?
Bir de unuttum bak, sokağı ne yapacaksınız bu arada? O kefen meraklısı dernekleri filan? Bütün silah ruhsatlarını iptal ettim, herkes yeniden başvuru yapacak, altı ay içinde başvuru yapmayana da yakalama çıkarırım diye bir karar alabilir misiniz örneğin?
İçinizi karartmak istemiyorum ama bakın ben size sonucu söyleyeyim. Olacak olan şudur: Seçim kazanmış olan sevgili muhalefetimiz, hükümet koltuklarını daha ısıtamamışken, sokaklar karışmaya başlar, iyi saatte olsunlar özlemle hatırladıkları Suruç-Ankara günlerinin performansına geri dönerler, ekonomiyi de düzeltemezsiniz, düzeltmek için gerekli radikal kafa zaten sizde yoktur, nihayet krediniz tükendikçe tükenir, vatandaş sizi eskiyle kıyaslamaya başlar, ortaya çıkan kaos ortamında ise o bildiğimiz 7 Haziran-1 Kasım diyalektiği işler! Geçmiş olsun!
*
Yazıya eğlenceli başladık, sonradan ruh kararttık değil mi? Yok, öyle değil. İşler yukarıdaki gibi olmak zorunda değil. Böyle bir kısır döngüye mahkûm değiliz. Bu olasılıkların hepsi, sandıktan başka mabed bilmeyenlerin trajedisidir. Başka bir yazının konusu belki ama tek cümleyle söylenebilir şimdilik: Siz iktidara doğru yürürken bir toplumsal hareket olarak iktidar olmaya başlıyorsanız, sandık ortaya konulmadan sokakların, evlerin içinden doğru geliyorsanız, o zaman arkanızda sadece oy pusulaları değil, muazzam bir enerji olur ve her şeye gücünüz yeter. Belki yine kaybedersiniz ama sahneden ezik ayrılmazsınız en azından.
Zor mu? Zor. Çok zor. Ama denemeye değer.